BEŞ ŞEHİR’DEN KONYA, Ahmet Hamdi TANPINAR

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 16.04.2010

 

Kalem feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”

                                                                                                   

Lâedri

 

Ahmet Hamdi TANPINAR

 

Konya, bozkırın tam çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır. Bozkır kendine bir serap çeşnisi vermekten hoşlanır. Konya’ya hangi yoldan girerseniz girin sizi bu serap vehmi karşılar. Çok arızalı bir arazinin arasından ufka daima bir ışık oyunu, bir rüya gibi takılır. Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğunuza uzaktan gülen bu rüya, yolun her dirseğinde siline kaybola büyür, genişler ve sonunda kendinizi Selçuk Sultanlarının şehrinde bulursunuz.

Dışarıdan bu kadar gizlenen Konya içinden de böyle kıskançtır. Sağlam ruhlu kendi başına yaşamaktan hoşlanan, dışarıdan gösterişsiz, içteten zengiz Orta Anadolu insanına benzer. Onu yakalayabilmek için saat ve mevsimlerine iyice karışmanız lâzımdır. Ancak o zaman çeşmelerinden akan Çarbağ sularının teganni ettiği sırrı, zengin işlenmiş kapıların ardında sırmalı çarşafı içinde çömelmiş eski zaman kadınlarını andıran Selçuk âbidelerinin büyüklük rüyasını, türkü ve oyun havalarının hüznünü ve bu oyunların ten yorgunluğunu duyabilirisiniz.

Konya insanı ya bir sıtma gibi yakalar, kendi âlemine taşır, yahut da ona sonuna kadar yabancı kalırsınız. Meram bağlarının tadını alabilmek için ona yerli hayatın içinden gitmek lâzımdır. Konya tıpkı Mevlevilik gibi bir nevi “kabul töreni” ister.

Bu alışmak bittikten sonra şehir yavaş yavaş size, tıpkı bugün verebileceği her şeyi verdikten sonra, sizden uzakta geçmiş çocukluğunu ve gençliğini de hediye etmek isteyen, kesik, başıboş hatırlamalarla onları anlatan, güzel ve sevmesini bilen bir kadın gibi mâzisini açar. Ve siz dinlediğiniz bu hikâyelerin arasından sevdiğiniz, güzelliğine ve olgunluğuna hayran olduğunuz kadını nasıl şimdi küçük ve nazlı bir çocuk, biraz sonra ürkek bir genç kız veya ilk aşkların heyecanları içinde henüz çok tecrübesiz bir kadın olarak görür ve hiç tanımadığınız o günlere ait bin türlü sevimliliğin, cazibenin, tuhaflığın, korku ve telaşın, azabın arasından onu başka bir mahlûk gibi sevmeye başlarsanız, Konya’yı da bu yeni tanıdığınız hüviyetiyle öyle yeni baştan, onunla beraber bu geçmiş zamanına eğilerek ve âdeya ona hasret çekerek ve artık bu maziyi ve onun kudretini iyice tanıdığınız için onun arasından bütün bütün sizin olacağına bir türlü inanmayarak sever ve tanırsınız.

O zaman mektep kitaplarında okuduğunuz, fakat sergüzeştlerini bir türlü bir çerçeveye sıkıştıramadığınız için muhayyilenizin boşluğunda silahları, muzaffer orduları veya hazin talihleriyle yersiz yurtsuz gölgeler gibi dolaşan bir yığın insan sizin için başka türlü canlanır. Etrafınızı kınları ve altın kabzaları mücevherlerle süslü, çeliklerinde ayetler ve Şehname beyitleri yazılı, ağır, eski zaman kılıçlarına benzeyen bir yığın hükümdar ve vezir ismi alır. Kur’an’dan, Şehname’den ve Oğuz Destanından beraberce koparılmış mücevherlere benzeyen bu Selçuk adları… Müslüman Asya’nın büyüklük ve debdebe namına tanıdığı şeylerin hepsi bu adlara ve onları sanki ağır sırmalı kaftanlarla, ince örgülü, gümüş altını bol bol zırhlarla giydiren, başlarına taçlar gibi oturan, yahut da bu isimlerin etrafında doğdukları memleketten, kazandıkları muharebeden o kadar hatırlatıcı zeminler yapan, çoğu halife menşurlarıyla gelmiş lâkab ve unvanlardır.

Kendi kendimize “Demek bu vatanı, iki asır içinde ve o kadar meş’um hadiseler arasında, bazen de tam tersine işleyen bir talihin cilvelerine, her tarihi bir kör dövüşü yapan ihtiraslara, kinlere, felaketlere rağmen, fetheden ve o arada yeni bir milletin, yeni bir dilin doğmasını sağlayan adamlar burada, bu şehirde yaşadılar!

Haçlı seferlerinin ve Bizans saldırışlarının her şeyi yıkacak gibi göründüğü o felaketli yıllarda Anadolu’nun içinde bir şimşek gibi dolaşan I. Kılıç Arslan Konya’yı payitaht yaptığı günlerde, belki de benim şu anda bulunduğum yerlerde dolaştı, durdu, düşündü, çetin kararlar verdi. Mesut âkıbeti o kadar meçhul Eskişehir muharebesini kazandıktan sonra bu şehre döndü.

II. Kılıç Arslan payitahtınıu zapteden üçüncü Haçlı Ordusu ile, onun masal yüzlü kumandanı Frederik Barborossa ile şimdi Alâeddin Tepesi dediğimiz bu iç kalede sulh müzakerelerini yaptı ve oğulları arasındaki anlaşmazlık yüzünden verdiği sözü tutamadığı için açlıktan ve emniyetsizlikten yarıya inen bu yüz bin kişilk ordunun Toros eteklerinde büsbütün ufalıp kaybolması için şehri ateşe verip çıkıp gidişini, yine bu tepeden, şimdi harabesi bile kalmamış köşkünde seyretti.”

Konya’da dinlediğim türkülerin hepsi şüphesiz oranın değildi. Meram’daki evlerinde veya şshir içindeki topluluklarda seyrettiğim oyunların hepsinin de Knya’nın olmadığı gibi. Kaldı ki Garbî Anadolu halk musikisinin asıl merkezi olmasına rağmen Konya ağzını ayırmak bugünkü vaziyette epeyce güçtür. Benim gibi bir amatör içinse imkânsızdır.fakat ben onları Alaeddin Tepesinde, Meram yollarında ve Konya akşamlarında duydum. İnce Minarenin kapısı önünde Kur’an’ın iki suresini o kadar sanatlı bir gerdanlık yapan taş işçiliğine şaşırırken, yanı başımdan geçen çıplak ayaklı çocuklar, onları ıslıkla çaldılar. Onun içindir ki şimdi bu türküleri radyoda dinlerken veya vakit vakit hafızanın sırrına erilmez dönüşüyle hiç farkında olmadan kendi kendime mırıldanırken  içimde Konya birdenbire canlanır, kendimi o yollarda, o alçak tavanlı bağ evlerinde, o cami veya medresenin kapı önünde veya içinde bulurum, gece ise başımın üstündeki yıldızlı gökyüzü birdenbire değişir. I. Alaeddin’in altın kakmalı, sırma işlemeli, siyah saltanat çadırı olur, ve ben Selçuk destanının ve Selçuk dramının sahnesi olan, Mesnevî ve Divan-ı Kebîr’in doğmasını, ince, kibar, musiki ve raksa düşkün hayatının kolaylaştırdığı şehirde geçen günlerime bu şehrin insanlarının saatleriyle, bu saatleri dolduran sevinç ve acılarıyla beraber kavuşurum.

Tarih: 16.04.2010 Okunma: 1187

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?