Oy gizli, haber
kutsal, yorum hürdür.
Şimdiye kadar duyduğumuz, ekranda ölü veya sağ olarak
gördüğümüz teröristler insan değil
de başka bir cinstendiler sanki… Ana-babasız, ailesiz, uzaydan gelen yaratıklar
gibiydiler. Hiçbirisinin ailesi, sokağı, mahallesi, hikâyesi ekranlara
taşınmamıştı.
Son hadisedeki, 3 genç polisimizi şehit edenleri
yakından tanıdık.
Sizin, benim gibi insanlarmış. Kardeşleri, mahalle
arkadaşları olan, hatta askerliğini yapan genç insanlarmış.
Ortak özellikleri; ailelerinin yoksul ve üç gencin de İŞSİZ olması…
Aileler dışarıdan İstanbul’a göçmüşler ama yine
İstanbul dışındalar. Yaşadıkları mahalle ve evler, kopup geldikleri yerlerden
pek de farklı değil. Üstelik kökünden, toprağından kopmuş olmanın zafiyeti
içindeler.
Babalarına iş yok ki, çocuklara olsun…
* * *
İşsizin Ruh Hali!
En azından birkaç ay işsiz kalmayanın,
kapı kapı, site site dolaşıp iş aramayanın asla tam olarak anlayamayacağı bir
bunalım halidir.
Önce
yavaş yavaş özgüveniniz azalır, sonra hiç kalmaz.
Kendinize
saygınız azalır, ileri aşamada hiç kalmaz.
Paniğe kapılırsınız, asla bir işiniz
olmayacakmış gibi gelir.
Vücudunuzu
yeryüzünde lüzumsuz görmeye başlarsınız.
Yaşamak
zulüm haline gelir. Yaşamanın anlamı ve amacı kalmaz.
Ve
hayatınızın hiçbir değeri kalmaz.
Her
türlü karamsar, saldırgan, kötü fikirler kafanıza üşüşür.
* * *
Evde 24 saat huzursuzluk vardır.
Evdeyken dışarı kaçmak ister, dışarıdaysanız eve hiç
girmek istemezsiniz.
Dışarıda kendinize uygun muhiti bulursunuz. O muhit de
zaten sizi bulmuştur.
Her türlü kötü alışkanlığa açıksınızdır… Sigara,
alkol, kumar, uyuşturucu ve hayal gücünüze kalmış…
Sonuçta her türlü etkiye, kullanılmaya ve
yönlendirilmeye açık hale gelirsiniz.
* * *
Bu
huzursuzluktan, mutlaka hepimiz maddî ve manevî payımızı alırız.
* * *
Devlet için işsizlik, yukarıda özetini verdiğimiz
sosyal ve psikolojik bir mesele değildir. Bir istatistik sorunudur, o kadar.
Devleti yönetenler için işsizliğin sosyal boyutu;
onlarla aynı soyadı taşıyan insanların iş(sizlik)leriyle sınırlıdır.
Yönetenler;
kendi çocuklarını ihya etmek için harcadıkları zamanın yüzde 1’ini ülkenin
çocuklarına tahsis etselerdi manzara bambaşka olurdu.
* * *
İnternetten Bir Haber
MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlu Abdullah
Unakıtan, özel bir uçakla Şam'daki dostlarını ziyarete gitti ve dönüşte
yakınlarına Suriye'nin ünlü tatlılarından ikram etti.
* * *
Kenar Mahalle Marşı
Ekşi bir renk fakirlik
Yavan tatların senfonisi
Mutfak kasvetidir
Yokluğun soylu tercümesi
Küçük tüp öksürür inceden
Rutubet kapar küfür
Ana avrat dümdüz,
Sızar odanın ağrısına
Tavanın kaypak yerinden
Acı soğan
Haysiyeti sofranın
Kuru ekmek,
İhtimal bunlarsız
Günler geçirmek
Ağır tablosunda gerçeğin
Fakirlik ekşi bir renk
Boyunları sapan çatallarından
İncedir çocukların
Burunları gömgök sümük,
Fiyakalıdır gülüşleri
Öper uçurtmaların gamzesini
Zayıf, çakır, çıplak ayaklı
Nasırlı suratları kadınların
Ucuz boyalarla badanalı
Sallanır yaprak küpeleri
Biçimsiz
Sırtlar pos bıyıklarını
Güneşin izmaritlerine basa
basa
Evin erkil esmerliği
Usul usul damlar filesinden
Kan kaybı her adımı,
İspiyonlar rütbesini
Geveze ayakkabı delikleri
Tütün kadar sarıdır
Tütün kokar elleri
Sorsan hayat derler
Mahcup eğilir
Toprağa değer çukur bakışları
Yazgı seyrek değişir
En az verdiği yerden alır
Tanrı,
En çok duayı.
Necip Güleçer
Önceki yazılar