Kalem
feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”
Lâedri
Ülke gündeminin
değişmesi çok kolay. Bir evde bile bu kadar kolay gündem değişmez herhalde.
Fakat koca ülkede o kadar kolay ki, inanmak zor…
Gerçekleşemeyen
darbe iddiaları… Ermeni meselesi…Tekel işçilerinin ikinci kez “orantısız güç”
ile karşı karşıya kalmaları… Sonra Ermeni meselesi… Arada başka konular da
geçtiyse bizim hafıza bozukluğumuza veriniz…
Sonra bir anda
Anayasa değişikliği diye bir konu atıldı ortaya. Ortaya atıldı da,
oltaya gelen gene halk oldu. Çok ilginç! Hadi o tartışılsın. Gene bizler için
hayat devam etsin diyorduk ki, Başbakan gitmem dediği ABD ye gidecek mi diye de
tartışmalar başladı. Gitsin ya da gitmesin. Bu konu mu olur? Asıl ne için
gideceği önemli değil mi? Kimse bunu gündeme getirmiyor. Ya da getiremiyor…
Derken, “Yumruk” gündemi
oluştu. Halkın boğazındaki yumruktan bahsetmiyorum. Kapatılan bir partinin eski
genel başkanı, şu an siyasi yasaklı olan bir kişiye atılan yumruktan
bahsediyorum.
Olayda polis ihmali
var mıydı? Yok efendim bu ırkçı bir yaklaşım mıydı? Diye epeyce gündem oluştu
zaten. Fakat olayın sonucuna bakılınca kimse bir soruyu sormadı. Bilindiği
üzere olayın ardından ihmal var gerekçesi üzerine birkaç polis açığa alındı.
Ardından Samsun Emniyet Müdürü de görevden alındı. Pekiyi sorulması gereken
soru neden sorulmuyor. Nedir o soru? “Yumruğu yiyen kişi Ahmet Türk kimdir?”
Milletvekili mi?
Meclis Başkanı mı? Bakan mı? Cumhurbaşkanı mı? Hangisi?
Sadece sade bir
vatandaş. Bir de eski milletvekili ve siyasi yasağı bulunuyor. Ha bir de Terör propagandası yapan
potansiyel bir suçlu olması gerekiyor. Fakat bunlara rağmen polisler ve
ardından Emniyet Müdürü görevlerinden alınıyor. “Oh iyi olmuş yumruk yemiş.
Kimse ceza almasın” da demiyoruz. Kimse şiddeti savunamaz. Fakat eksikler var
işte. Şimdi Ahmet Türk normal bir vatandaş herkes gibi. E o zaman neden ona
atılan bir yumruk sonucunda o ilin Emniyet Müdürü görevinden alınıyor.
O halde diyelim ki,
İstanbul’da ya da başka bir ilde iki kişi kavga ederse Emniyet Müdürünün
görevinden alınmasını lazım. Mantık buraya çıkarıyor insanı.
O zaman Tekel
işçileri demezler mi, “Bizi dövenler neden hala yerlerinde?” diye. Ya da polis
kurşunuyla ölenlerin ardında kalanlar… Ya da sadece Başbakanı sözlü protesto
etti diye gözaltına alınanlar da aynı şikayeti etmezler mi? İşte çifte standart
her yerde uygulanıyor.
Askerlerimiz ölürken
kimse görevini acaba eksik yapan var mı diye bakmazken, şehirlerde suç oranları
artarken kimse bunun sorumluları vardır diye araştırmazken, -hadi iyimser
olalım- eski milletvekiline yumruk atıldı diye Emniyet Müdürünü görevden
alıyorlar.
Anayasa der ki;
“Madde 10: Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç,
din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Varın gerisini siz
düşünün…