Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Yabancı kurum ve gazeteciler sıklıkla
Türkiye hakkında tahliller yapıyorlar. Bunların bir kısmı kendi ülkelerinde
tahlil edecek pek bir şey bulamadıklarından, bir kısmı hakikaten Türkiye ile
ilgilendiklerinden, bir kısmı da olayları kendi menfaatleri istikametinde
yönlendirmek istediklerinden yapılıyor. Tahlilleri bazen isabetli, bazen de
karavana çıkıyor.
Son olarak, 4-5 gün önce, The Economist dergisi, AKP hakkında ilginç bir analiz yayımladı. Başlık “AKP
BÖLÜNEBİLİR” olduğu halde özellikle AKP’ye yakın medya analizi görmezden geldi.
Zaten The
Economist’te de AKP’nin bugünden yarına değil de, 2011 seçimlerinden sonra,
bilhassa cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde, Abdullah Gül’le Tayip Erdoğan arasındaki
kimin yeni “Başkan” olacağı hususunda bir çekişme yaşanacağı ve bunun sonucunda
da partinin bölünebileceği yorumu yapılıyor.
Görüldüğü gibi,
The Economist, doğmamış çocuğa don biçiyor. Her ne kadar, şurada 2011’e bir şey
kalmadıysa da, siyasette 1 hafta bile uzun bir süredir. Dolayısıyla seçimlere
daha 1 sene var ve bu zaman zarfında köprülerin altından çok sular akar. Eğer
seçim erkene alınmaz da vaktinde, yani 1 yıl sonra yapılırsa, sonucunu şimdiden
kimse kestiremez.
* * *
Bu sebeple, bugünkü
şartlarda “AKP bölünür mü?” sorusuna cevap aramak daha gerçekçi olur!
Aslında cevap,
Anayasa değişikliği oylamalarında verilecek… İlk gelen sinyaller AKP’de bir
çatlama olmadığını gösteriyor. 20 Nisan Salı sabaha karşı yapılan oylamalarda,
değişikliklere en düşük 333 oy çıkmış! TBMM’deki toplam sandalye sayısı 336
olan AKP, demek ki çok önemli bir fire vermeyecek!
Milletvekili
seçimlerinin üzerinden 3 sene geçtikten sonra ve 2009’daki yerel seçimlerde 8
puan kaybettiği görüldüğü halde, partisini böyle blok halinde tutabilmek
Erdoğan için büyük bir başarıdır. Anlaşılıyor ki, vekilleri “belirlerken”
kendisine en sadık olanlarını tespit etmiş.
Bu şartlarda,
iktidar nimetlerinden de yararlanırken AKP’nin bölünmesi imkânsız gözüküyor.
Bununla beraber,
her faninin bir ömrü vardır… İktidar da neticede bir fani olduğuna göre bir
yerde ömrü sona erecektir.
İnsanoğlu elindeki
gücü kaybetmek istemiyor. Hatta nefsinde, gücünü daha da artırma ihtirası
galebe çalıyor.
Öte yandan, kişi
hangi mevkide olursa olsun, bir süre sonra bulunduğu yer onu tatmin etmiyor…
Hep ilerlemek, hep yükselmek istiyor… En tepede, sınırsız yetkilerle, ilânihaye
oturmak arzusunu duyuyor.
Muhtemelen, Gül
ve Erdoğan’ın içlerini kemiren hırs da, AKP iktidarı bakımından sonun
başlangıcı olacak!
* * *
HER ŞEY
SİYASETE ALET EDİLEBİLİR Mİ?
Memleketi
Kayseri’de saldırıya uğrayan Bakan Taner Yıldız’a geçmiş olsun diyoruz.
Saldırıyı da kınıyoruz. Şiddet nereden, kimden gelirse gelsin karşısındayız.
Neyse, çok şükür,
Ahmet Türk de, Yıldız da arka arkaya gelen bu saldırılardan hafif
yaralanmalarla kurtuldular. Bir daha olmamasını temenni ediyoruz.
Taner Yıldız,
saldırı dolayısıyla medyanın karşısına çıkarak, “her şey siyasete alet edilebilir ama şehitlerimizin kanı üzerinden
siyaset yapılamaz!” diyor.
Bu sözleriyle
Sayın Bakan’ın neyi, kimi kastettiği pek anlaşılamıyor. Saldırgan bir partiye
mi bağlı? Yumruklamayla siyaset mi yapmış oluyor? Belli değil! Lâkin Sayın
Bakan’ın sözlerinden meselâ, halkın dinî inançları üzerinden siyaset yapmak,
kutsal din duygularını siyasete alet etmekte bir sakınca görmediği anlamını
çıkıyoruz.
Nitekim yıllardır
yapıyorlar.
Siz yapın, sizin
kutsal değerleri siyasete alet etmenizden kimse rahatsız olmasın! Rakipleriniz
yapmadıkları halde feveran edin! Ortalığı ayağa kaldırın.
Önceki yazılar