İNSANIN TOPRAKLA İRTİBATI, Müslim COŞKUN

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 26.04.2010

 

Kalem feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”

 

Lâedri

 Müslim COŞKUN, Millî Gazete, 26 Nisan 2010


Geçtiğimiz yıllarda bir gezi sırasında ormanlık alanda yolumuzu kaybetmiştik. Orman içinde uzun bir süre dolaştıktan sonra bilmediğimiz bir yere, terk edilmiş bir köye çıkmıştık. Köyün virane görüntüsü insanı ürperten cinstendi ve yıllar önce terk edildiği her halinden belliydi. Çam ağaçlarıyla çevrili mezarlıkta, mezar taşlarındaki ölüm tarihlerinin en yakını 1960'lı yılları gösteriyordu. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda köyün yaklaşık kırk yıl önce boşaltıldığı anlaşılıyordu. Mezarlıktaki insanı sarsan manzara, faniliğe dair açık ve net bir görüntü ortaya koyuyordu. İnsanın hükmünün belli bir zaman dilimiyle sınırlı olduğu gerçeği mezarlıktan daha anlamlı görünüyordu. Köydeki görüntü ürkütücü, bir o kadar da insana hüzün veren cinstendi. Evler yıkılmış, meyve ağaçları yabanileşmiş,  yakın bölgede bolca su olmasına rağmen köyde sular kurumuş, tabiat adeta insanlar çekilince hayata küsmüş. İnsan, tabiatla arasındaki sıkı dayanışmanın farkında olmadan yaşayıp gidiyor. Özellikle köylerin hayatımızdan çekilmesi hayatımızda önemli bir boşluk oluşturdu. İnsanın toprakla olan rabıtası, Allah'a olan inancının da derecesini gösterir. Toprakla mesaisi fazla olan insanın inanç bakımından daha duyarlı olduğu, merhamet damarlarının daha iyi çalıştığı açıktır. Anadolu coğrafyası bunun açık göstergesidir. Rakımı yüksek bölgeler, diğer bölgelere göre daha dindardır. Rakım düştükçe inançta da bir zayıflama olur. Deniz seviyesi bozulmanın her yönüyle kendini gösterdiği bir çizgidir.

Terk edilen köyde meyve ağaçlarının yabanileşmesi, suların çekilmesi ilahi bir ikazdır. İnsanın olmadığı yerde ağaçlar, kuşlar, topraktaki bütün varlıklar hayata küser, sular ortadan kaybolur. Sonuçta insanın terk ettiği toprak kısa sürede çölleşir, hayat belirtisi ortadan kalkar. Tıpkı yolumuzun kesiştiği o köydeki gibi. İnsanın toprakla olan irtibatı, aynı zamanda insanın anlamlı bir varlık olması yanında tabiatı harekete geçirmesinin de açık göstergesidir. Eşref-i Mahlûkat olarak yaratılan insanın kâinata kattığı mana, terk edilen köyden bakılınca daha anlamlı hale geliyor.

Bulunduğu yeri anlamlandıran, yaşanılır kılan insan, modernleşmenin getirdiği hastalıkla bazen anlaşılmaz oluyor. Kötülük yayılmacılığını sürdürüyor. Kötülüğe meyleden insan, bulunduğu çevreyi kirletiyor, yaşanmaz kılıyor. Kısacası çölleştiriyor. Terk edilmiş köyün görünen yüzü, aslında kötülüğe meyletmiş modern insanın günümüzde görünmeyen yüzüdür. "İnsanlar kötülüğü, arzuları güçlü olduğu için değil, vicdanları zayıf olduğu için yaparlar." Siyasette, sanatta, edebiyatta örneğini çokça gördüğümüz hastalık derecesinde egolarının peşinde koşanlar her tarafa kirlilik saçıyor. Tolstoy'un da dediği gibi, "Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar." Hemen her ortamda bu tür insanları görmek artık insana şaşırtıcı gelmiyor. Özellikle edebiyat dünyasında kötülüğü bir meslek haline getirenler, iyi insanlar aradan çekilince çoraklaşan toprağın tavrını yansıtıyor. Buna karşılık iş yapanlar, ortaya sadece eser değil, bir de şahsiyet koyanlar verimli bir toprak gibi etrafına güzellikler yayıyor.

Rahmetli dedem hastalanıp yatağa düştüğünde ben daha çocuktum. Köyde toprağın küstüğüne, hayvanların hasta olduğuna şahit olmuştum. Köyde yaşamış olanların yadırgamayacağı bu durum, beton yığınlarına teslim olan kentlilerin anlayamayacağı bir olgudur. Dedemin çok sevdiği ve insan duyarlılığından işaretler gösteren camızlarından (manda) ismi Telli olanı, dedemin hastalığı başlayınca o da hayata küsmüş, güçlü, kuvvetli hayvan baharda dışarı çıkınca, çelimsiz ve güçten, takatten kesilmiş haliyle bütün köylüde şaşkınlık uyandırmıştı. Yine o sene ekinlerin önemli bir kısmı tarlada boy atmadan kurumuştu ve mahsul bakımından verimsiz bir yıl olmuştu. O zaman çocuk aklımla bu inceliği fark etmemiştim. Şimdi düşününce dedemin şahsında tecelli eden bu durum, tabiattaki varlıkların insanla olan irtibatını, kurduğu ilişkinin hangi boyutlarda olduğunu daha iyi gözlemliyorum. Eşref-i mahlûkat olarak yaratılan insanın fıtratına uygun davrandığında tabiatla olan ilişkisi düşünenler için ders niteliğindedir.

"Dünya ahiretin tarlasıdır'' anlayışı modernleşmenin bütün yönleriyle hayatımıza müdahale etmesiyle değişikliğe uğradı. Her şeyin özü değişti. Bütün anlamlı kavramların içi boşaltıldı. İnsanın dünyadaki imkânları arttıkça ahiretle olan irtibatında bir zayıflama oldu. Son yıllarda Müslüman camiada görülen tam da böyle bir şey... Bakalım ayağı topraktan kesilen insanın merhamet damarlarındaki tıkanıklık ne zaman açılacak?

 

                                                 Arşiv  
Tarih: 26.04.2010 Okunma: 956

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?