Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Türk Milleti olarak pek çok eksiğimiz, zayıf tarafımız var. Fukaralık,
yolsuzluk, rüşvet, işsizlik, cehalet yaygın. Bu eksiklik ve zafiyetler bir
kavmi bir ülkeyi çürütüp çökertebilir. Fakat Türk Milleti, şimdiye kadar, çok
şükür çökmedi, ayakta kalmayı başardı!
Düşünenler, araştıranlar bunun sırrını tek kavramda buldular…
Aile!
Gayet sağlam temellere dayanan “aile kurumu”nun çok kuvvetli olduğunu tespit
ettiler.
Türkiye, ağır ekonomik bunalımlara, depremler, seller gibi dehşetli tabii
afetlere, kitlesel yoksulluk gibi yıpratıcı olgulara karşı hep aile kurumunun muhteşem
gücüyle direndi. Yüzyıllar boyu başına gelen savaş-göç gibi felaketlerin
kendisini çözmesini aile kurumunun moral gücüyle engelledi. En dehşetli
badireler bu sağlam yapıyla atlatıldı.
Sosyologlarımız, psikologlarımız, kıdemli yazarlarımız her türlü
olumsuzluğa rağmen bu kuvvetli aile yapımızla övünürlerdi.
Son ekonomik krizde dünya kırılırken, iktidarın ısrarla “bizi teğet geçti” söylemine bir nebze
gerçeklik kazandıran taraf da, ihtimal bu güçlü aile yapısıydı. Çünkü bu sağlam
yapı, kişisel facialara engel olamıyorsa da, büyük toplumsal patlamalara mani
oluyor.
Daha doğrusu oluyordu.
Son yıllarda yaşanan toplumsal olaylar aile kurumunun gücünü kaybetmeye
başladığına işaret ediyor.
Her şeyden önce, Yetiştirme
Yurtlarındaki çocukların, Yatılı Bölge Okullarındaki öğrencilerin sayısının
artması, “aile”nin iktisadî ve hissî bakımdan zayıflığının, çocuklarına sahip
çıkamadığının göstergesi.
Yurtlarda ve okullarda meydana gelen ahlâksızlıklar, çocukların can ve
namuslarının korunamaması, devlet görevlilerinin ki maalesef çoğu
“öğretmen”dir, emanete sahip çıkmadıklarını, o çocukları “aile”nin birer ferdi
gibi görmediklerini kanıtlıyor.
Bütün bunlar “aile” bilincinin zayıfladığının alametleri değil de nedir?
* * *
SEBEP BENCİLLİK Mİ?
Yoksul aileler, halkın yüzde 88 gibi kahir ekseriyetini oluşturuyor. Bu
kadar büyük bir çoğunluk ailesine, çocuklarına sıkıca sahip çıkamazken, geriye
kalan azınlık, çocukları ve aileleri için aşırı bir titizlik gösteriyor. Onlara
ziyadesiyle sahipleniyor. Ele geçirdikleri ülkenin kaynaklarını onlar için
istismar ediyor.
Memleketin tepesindekiler tarafından, bütün vatandaşlar geniş bir aile gibi
kabullenilemiyor. Kaynaklardan fukara çocuklarının da istifade ettirilmesi bunların
akıllarına bile gelmiyor.
Zengin ve güçlü ailelerin çocuklarının suç ve kabahatleri örtülüyor. Çoğu zaman
cezasız kalıyor. Bunlar fukara
çoğunluğun gözünden kaçmıyor. Zenginin
“suç işleme ayrıcalığı”nı yoksul da kendisi için bir hak olarak görmeye
başlıyor.
Neticede, ülkenin zengini de fakiri de yozlaşıyor.
Her iki sosyal sınıfa mensup aile kurumu da çatırdıyor.
* * *
Bencillik korkunç bir hastalık!
Yakaladığını da bencilliğin mağdurunu da tüketiyor.
Sonuçta tükenen ülke oluyor!
Siirt’te ortaya çıkan dehşet verici olaylara bir de bu açıdan bakmak lâzım!
Güçlü ordu, güçlü Türkiye güzel de…
Güçlü aile olmadan ne ordu,
ne de Türkiye güçlü olabilir!
* * *
MATBUATTAN
AKP’li Suat Kılıç, “Şeytan Kamer Genç’i
görse yolunu değiştirir” demiş.
Suat Kılıç’ı görünce de herhalde, “N’aber, nasılsın Suat’çığım!” der...
Fahrettin Fidan,
Milliyet, 27 Nisan 2010
Önceki yazılar