O GÜN BU GÜNDÜR, Melih AŞIK

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 29.04.2010

 

Kalem feryâd eder, ağlar mürekkep,
“Beni cahil eline verme Ya Rab!
Lütfunla âlime çevir yolumu,
Kırma n’olur kanadımı, kolumu.”

 

Lâedri

 

Melih AŞIK, Milliyet, 29.04.2010

Profesör Emre Kongar, “1980 askeri darbe dönemiyle AKP iktidar dönemi arasında ne benzerlikler var?” diye sorarak bir kısa liste yapmış...
Bakın Kongar hangi benzerliklere dikkati çekiyor:
1) İki dönem de “Tek Adam” dönemiydi.
1980 askeri döneminde Kenan Evren “Tek adamdı”.
AKP döneminde Recep Tayyip Erdoğan “Tek Adam”.
2) Her iki dönemde de hapishaneler tutuklu doluydu.
3) İki dönemde de medya üzerinde büyük baskılar vardı.
4) Her iki dönemde de hukuka aykırı uygulamalar toplumu tedirgin ediyordu.
5) Kenan Evren, idam kararları için “Asmayacağız da besleyecek miyiz” demişti.
Recep Tayyip Erdoğan, 23 Nisan’da Başbakanlık koltuğuna oturan kız öğrenciye “Yetki artık senin. İster asarsın ister kesersin” dedi...
* * *
Benzerlikler listesine bir madde de biz ekleyelim:
6) Kenan Evren anayasayı tek tek seçtiği bir kurucu Meclis’e yaptırmıştı.
Tayyip Erdoğan da anayasayı tek tek seçtiği milletvekillerinden oluşan AKP’ye yaptırıyor...
Pekiii, iki dönem arasındaki farklar mı?
Var tabii... En önemli fark şu:
Kenan Evren döneminde bir gün demokrasiye dönüleceği umudu vardı.
Tayyip Erdoğan’ın ülkeyi götürdüğü yoldan bir gün geri dönüleceğine ilişkin umut pek yok.

 

Türkiye’nin 3. Basın Müzesi İzmir ’de kuruluyormuş.
Bu müze basın özgürlüğünün müzelik olmasından sonra kurulan ilk müze oluyor...
Haldun Ertem

 

AKP Çorum Milletvekili Agah Kafkas, “Başbakanım emretsin, sigarayı bırakayım” demiş.
TSK, AKP’ye baksın da emir - komuta zinciri neymiş görsün!
Fahrettin Fidan

 

Yaz bahçesinde...
Rusya’nın St. Petersburg kentinde Bir “Yaz Bahçesi” ve bu bahçenin içinde yüzün üzerinde çıplak kadın ve erkek heykeli vardır... Yıllar önce bahçeyi birlikte gezerken Aydın Boysan şöyle demişti:
- Rus çocuğu bu heykellere baka baka büyüyor. İnsanı çıplak görünce şaşırmıyor. Çıplak kadın görmeden büyüyen erkek çocuğu bunalımlar içinde yuvarlanıyor...
Anadolu’da çıplak heykel olamaz. Bir reklam afişinde yarı çıplak bir kadın görünemez. Eğlence yoktur. İçki günahtır. Kadın değil bir lokantaya götürülmek evden bile çıkamaz. Herkes birbirinin ahlakını kontrol eder. Birbirini nefessiz bırakır. Mahalle baskısı esastır. Parası olan ara sıra büyük şehre inip içer, eğlenir. Parası olmayan el cepte avare avare dolaşır...
İnsanlar kendi kendilerini muhafazakârlığın cenderesinde sıkıştırınca gün gelir kişilik çatışmaları şuur perdesini yırtar, sonra birden patlar...
Siirt’te yaşanan biraz da bu patlamadır.

 

Saylan’ın peşinde
Muğla F Tipi Cezaevi’nden tutuklu Ahmet adlı şahıs, rahmetli Türkan Saylan’ın cenaze töreninde tabutun üzerine Türk bayrağı örtüldüğü için Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunuyor. Türkan Saylan’ın geçmişte Hıristiyanlık propagandası yaptığını iddia ederek bunu şikâyetine gerekçe gösteriyor.
Muğla Savcılığı olay İstanbul’da cereyan ettiği için yetkisizlik kararı alarak dilekçeyi İstanbul Fatih Cumhuriyet Savcılığı’na gönderiyor...
Fatih Savcılığı cenaze Nişantaşı Camii’nden kaldırıldığı için yetkisizlik ve görevsizlik kararıyla dosyayı Şişli Savcılığı’na iletiyor.
Şişli Savcılığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin merkezi Beyoğlu’nda bulunduğu için dosyayı Beyoğlu Savcılığı’na aktarıyor.
Muğla, Fatih, Şişli, Beyoğlu hattında ilerleyen dilekçe, Beyoğlu Savcılığı’nın olay kabahatler bölümüne girer diyerek dosyayı Beyoğlu Kaymakamlığı’na yollamasıyla yön değiştiriyor.
Beyoğlu Kaymakamlığı YÖK yasasına göre öğretim üyelerinin tabutunun üzerine Türk bayrağı örtülebileceğinden burada bir derneğe yüklenebilecek sorumluluk olmadığına karar veriyor.
Bu kararın verilmesine bu aşamada ÇYDD’nin durumdan haberdar olup Kaymakamlık ile temasa geçmesi ve yasayı hatırlatması da rol oynuyor... Dilekçenin aylar süren yolculuğu şimdilik sona ermişe benziyor. Savcıların yasaya bir göz atmak yerine dilekçeyi oradan oraya yollamaları da iş yoğunluğu sonucu olsa gerek. Şikâyet ciddi ve acil de olabilirdi... O zaman ne olacaktı?

 

Siirt’te yaşanan olayların haber yapılmasını, “Bir yıl önce olanların şu an yayınlanmasını anlayamıyorum” diyerek eleştiren Başbakan, 2003 yılında TSK’da yapılan bir seminerin 2010 yılında haber yapılmasını nasıl anlayabiliyor?
Tufan Çelik

 

* Bilim adamı pozunda birkaç sahtekâr Hong Kong’da sözde Nuh’un Gemisi’ne ait parçaları göstermişler. Kimileri de inanmış.
Prof. Dr. Orhan Bingöl diyor ki:
“O geminin, o yüksekliğe çıkması için denizlerin o yüksekliğe çıkması lazım. 
Hiç dünyanın 4 bin metre yükseklikte suyla kaplı olduğu bir dönemle karşılaşmadık.”

 

                                                 Arşiv    
Tarih: 29.04.2010 Okunma: 891

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?