Her ne olursa, milletin kararı
başımızın üstündedir.
Elbette
biz de düzenin değişmesinden yanayız.
Şu
temelinde kapitalizm olan düzenin bir sömürü düzeni, bir zulüm düzeni olduğunu
biliyor ve söylüyoruz.
Bu
düzen değişmeli diyoruz.
“Adil” bir düzen gelmeli, bir hukuk düzeni hâkim olmalı,
hukukun üstünlüğü sağlanmalıdır diyoruz.
Lâkin
şimdi düzen değiştirilirken, getirilmek istenen “yeni” düzenin eskisinden beter olacağı endişesini taşıyoruz.
* * *
Evet,
düzen değiştiriliyor… Ve adına “Adalet
ve Kalkınma” dedikleri bir düzen kurmaya çalışıyorlar.
Bu
“adalet ve kalkınma”yı tam 8 yıldır görüyoruz,
tanıyoruz.
“Adalet ve kalkınma” bazı konularda daima eski hamam eski tas politikalar
sürdürürken; bazı hususlarda da hakikaten “yepyeni”
icraatlara imza attı…
Hangi
mevzularda “eski hamam eski tas”
devam ederken, hangi konularda “yepyeni”
şeyler yaptığına dikkat ettiniz mi?
Etmedinizse
artık bundan sonra biraz dikkat edin!
8
yıllık icraatlarına; kendilerinin, etraflarının ve millet çoğunluğunun nereden
nereye geldiğine bir bakınız!
Gelinen nokta nedir? Neresidir?
Kalkındınız
mı?
Muhitinizde
kalkınanlar olduğunu gördünüz mü?
Misal;
çiftçi, esnaf, işçi, memur, emekli
kesimlerinden kalkınan var mı?
Peki,
kimler kalkındı?
Kimler
işsiz kaldı?
Kimlerin lise-üniversite mezunu,
askerlik yapmış çocukları iş bulamazken, kimlerin 16–17 yaşındaki çocukları, 22
yaşındaki damatları uluslar arası işadamı unvanları kazandı?
Aslında,
bu yapılan memleket evlatlarının öz
ve üvey diye ayrılması, bölünmesi
değil de nedir?
* * *
“Adalet ve kalkınma”nın gelelim ikinci yarısına… Yani “adalet”ine…
8
senelik iktidarları esnasında ve sonunda memlekete adalet getirdiler mi?
Adalet
süratle ve hakikaten “adil” bir
biçimde tecelli ediyor mu?
Ekonomik
ve sosyal adalet gerçekleşti mi?
Gelir
dağılımı dengeli hale geldi mi? Yoksa eski
hamam eski tas devam mı ediyor? Yani “zengin
yine zengin, fakir yine fakir” mi?
“Adalet ve kalkınma” düzeninde “durmak
yok, yola devam” diye diye 8 senelik bir devir kat edildi. Şimdi önemli bir
kavşağa geldik. Mevcut kanunlar ve yapıyla “adalet
ve kalkınma” daha fazla ilerleyemeyecek. “düzen”in başındakiler, bilhassa en baştaki için “yeni”, neredeyse sınırsız yetkiler
lâzım! Bu yetkileri alsın ki “adalet ve
kalkınma hamlesi” tamamlanabilsin!
Baştaki
zatın “Adalet ve kalkınma” kavramlarından
ne anladığı 8 yıllık tecrübeyle gayet net bir şekilde anlaşılmıştır.
Bugüne
kadar yapılanları; misal, “açılım”ları
hayırlı görüyor, iktisatta, eğitimde, sağlıktaki “gelişme”leri; meselâ “domuz
gribindeki” yaşananları faydalı buluyor, esnaf,
memur, işçi, çiftçi, emekli olarak halinizden memnun, istikbali umutlu
görüyorsanız, 12 Eylül’deki halkoylamasında
“evet” diyerek bu Başbakan’a sınırsız yetkiler verin!
Verin
ki “adalet ve kalkınma” düzeni
tamamlasın.
Verin
ki sizi uçursun!
Memleketi
uçursun!