Bir adam var. Niçe hastası. Yutmuş adeta Niçe’yi. Hayatını Niçe tayin ediyor sanki. Ona uyarlamış kendini. Tabi hapı da yutmuş. Bıyıklar, saçlar, tarz Niçe fotokopisi. Memur. Kimseyle konuşmuyor. Sürekli sigara içiyor. Soru sordunuz mu kızıyor. Sürekli düşünen adam profili. Sorularla boğuşma hali. Dünyadan koparmış onu bu durum. İç sıkıntısı var belli. Kadınlarla sorunu var. Küçümsüyor onları. Merhamet düşmanı. Megalomanik. Belliki insanları küçümsüyor. Bunlar zayıf insanlar diyor. Bunların kafası basmaz. Algılayamazlar dünyayı diyor. Bunlar tapmakla huzur bulurlar. Bunlar afyonlanmış tipler diyor. Oysa her şey bir hiç diyor. Hiç olan şeyleri hep yapmak ahmaklıktır diyor. Son nokta, varlığını imha etmek diyor. Hiçliğe yükselmek varlıktan iyidir diyor. Ne demek istiyorsa? Felsefe yapıyor bizim oğlan!
Bir adam var. Marks’ı, Lenin’i, Mao’yu, Stalin’i vs yutmuş. Yaşamını bunlar belirliyor. Kendini bunların paradigmalarına uyarlamış. Sürekli gergin. Sürekli çatışma halinde. Yaşam savaş diyor. Ya vuracaksın ya gebereceksin it gibi diyor. Hem kendisiyle hem toplumla çatışma pozisyonunda. Topluma çok kızıyor. Aptal diyor. Karanlık kafalı diyor. Dini duygulara tahammülü yok. Dinden bahsedildi mi çılgına dönüyor. Kanlı bir devrim diyor, her dinciyi-faşisti kesecek kanlı bir devrim. Din afyon diyor. Dinci karanlık. Ama bunu bildiğinden değil öğretilenlere dayanarak söylüyor. Çünkü öğrenmeyi sevmiyor. Önder diyor. Her şey diyor. Kolay kolay kimseyle dost olamıyor. Çünkü realiteye aykırı. Ütopya mahkûmu. İdealle reeli dengeleyemiyor. Bunun da iç sıkıntısı var. Her dediğini kabul etmelisiniz yoksa kızar. Zenginleri sevmiyor kendini finanse edenler hariç. Durmadan içiyor. İçeceksin ki bu kahpe feleğin zoraki acılarını unutacaksın, düşününce Tanrı seni çağırıyor diyor. Edebiyattan çok fazla hazzetmiyor. Edebiyatın insanı saçma duygulanımlara kaptırdığını düşünüyor. İnsanı ahmaklaştırıcı duyguları telkin ediyor diye. Tek aydın kendisi. Sorularla boğuşup duruyor. Diyalektik oğlum diyalektik, hayat diyalektik diyor. Sınıfını bileceksin ve birlik olacaksın yoksa sınıfsız kalırsın ve ezilirsin diyor. Ne sınıfıysa? Hababam sınıfı mı acaba?
Bir adam var. Adam Smith okumuş. Herbert Spencer’i hatmetmiş. Yutmuş adeta. Para diyor. Her şeydir. Onsuz hiçbir şeyiz diyor. Savaş diyor. Kanunudur yaşamın. Vuracaksın ki yaşayasın. Acırsan acımazlar diyor. Felek kahpedir oğlum diyor. Vermeyeceksin oğlum. Sürünecek ki, sana muhtaç olacak diyor. Sana muhtaç olmazsa kafa kaldırır bu sefiller. İhtiyacın yok mu dursun kasanda. Ve bilsinlerde bunu. Ki sana itibar etsinler. Yok bilirlerse yok sayarlar bil bunu diyor. Varsa paran pulun bütün alem kulun. Yoksa paran pulun bu dünyadan defolun diyor. Ve yiyor yedikçe. İğreniyorsun. Yılışıyor. Ne somurtuyorsun aslanım? Bu dünyaya zevklenmeye geldik. Ye, iç, gez, sev, tadına var dünyanın diyor. Daha mı geleceksin? Bırakacaksın dünyayı temizlenecek. Dayanamayan bırak gebersin ki kalite artsın. Aslakların yaşamaya ne hakkı var. Zayıflar yok olmaya mahkûmdur oğlum diyor. Para en güçlü Tanrı’dır diyor, tapmazsan gülmez sana diyor. Sen paranın iti ol ki, herkeste senin itin olsun diyor. Tam it oğlu itin biri. Toplumun sırtına yapışmış bitin biri.
Bir adam var. Kur’an okumuş. Tefsir okumuş. Hadis okumuş. Felsefe de talim etmiş. Allah bilinci diyor. Uyanıklık diyor. Dünya aldatıcı diyor. İnsan bir muamma. Yaşamını buna göre uyarlamış. Ahlaklı direniş içinde olacaksın diyor. Ne zulmedeceksin ne de zulme uğrayacaksın diyor. Hakkını almak için mücadele edeceksin kardeşim diyor. Özgürlük için savaşacaksın diyor. Herkese saygısı var. Kendine düşman olanlara bile. Onları aldatılanlar olarak algılıyor. İnsanları kardeş biliyor. Emeğin gaspından iğreniyor. Muhabbet delisi. Allah muhabbetinden bahsediyor. Herkese saygı duyuyor. Ölüm diyor. En büyük öğretmen, öğretici. Ve her faninin mutlak kaderi. Öyleyse aldanmamalı dünyaya diyor. Hak yememeli. İhanet etmemeli. Şirk’e düşmemeli. Düşsek ne olacak? Sonumuzu hüsran etmenin manası var mı? Diyor. Ölümlü olduğunu unutmazsan insanca yaşarsın diyor. Ama ölümlü olduğunu unutursan ve dünya sonsuzmuş gibi davranırsan müstekbirleşirsin, küçümsersin, zulme meyledersin, paylaşmazsın, kendini müstağni görürsün diyor. Toplum içine çıkmayı seviyor. Ziyaret etmeyi insanları. Herkese selam diyor. Herkesin fikrine saygısı var. Kimseyi küçümsemiyor. Biz zaten küçüğüz diyor. Yanına gelene ikramda bulunuyor ve bitmeyecek sohbetlere dalıyor. Varlık üzerine tefekkür etmeyi, doğayı temaşa etmeyi seviyor. Dua ediyor, hem kendisi hem de diğer insanlar için. Bu Allah’ın emri diyor. Hep Allah bilinciyle yaşayacaksın ki aldanmayacaksın-aldatmayacaksın kardeşim diyor. Dinden uzaksan sonsuz kölesin mutlak olarak ve aldanırsın muhakkak diyor. Allah’a isyan edenler Tanrılaşanların kölesi olurlar diyor. Ve gözlemle yanlış mıyım? Diyor. Dinden geçinenlerden iğreniyor. Din bunların yüzünden kötü oluyor diyor. Korkmayacaksın korkutmayacaksın, ezmeyeceksin ezilmeyeceksin diyor. Biz yürüyoruz diyor yolu tamamlayabilecek miyiz onu Allah bilir diyor. Biz yürümekle görevlendirilmişiz. Rüzgâr gibi gelir geçer hayat her şeye takılmayacaksın diyor. Bir ilah, bir önder, bir pusula var diyor. Bunlar insanı hep kazandırır diyor. Ve gerçekten kazanıyor. İnsan da böylelerini seviyor. Hangi düşünceye sahip olursan ol bu adamlar insanı açıyor. Neşe saçıyor. Müthiş bir tevekkül halinde. Her şeye cevap bulmuş ama cevap bulamadığı şeyler olduğunu da biliyor ve orada had ve hudut meselesi başlıyor diyor. Felsefesiz olmaz diyor. Felsefe ideal kurucudur, felsefesiz insan sığ ve kurudur diyor.
İşte sapık felsefe ile din ve olumlu felsefe farkı dostlar! Felsefenin-olumsuz ve sapık felsefenin- büyütüp beslediği insan tipi ve dinin ve olumlu-öğretici felsefenin büyütüp beslediği insan tipi. Bu fani dünyada, çıldırırcasına, delirircesine çabalasak ta fani olmadığını ispat edemeyeceğimiz dünyada, hangisi daha akıllıca bir yaşam sizce? Ve hangi adamda dost düşman huzur bulur sizce? Dünya hangisiyle hayat bulur ve insan hangisinde kurtuluşa erer sizce? Doğa hangisiyle can bulur sizce? Bitkiler hangisinin gölgesinde, nesiller hangisinin hanesinde sükûta erer sizce? Kararı verin, seçimi yapın, kaderi çizin. Sorularla sorunlarla boğuşup durma kime ne kazandırır ve kazandırdı? Onurluca huzur içinde yaşamak ve hak yolunda sarsılmaz bir mücadele etmek varken, sorunlarla boğuşarak, onurluca yaşadığını zannederek, sonuçsuz mücadeleden sonuç bekleyerek ve üstelikte yaşamdan zevk alamadan yaşamak sizce akıllılık mı? Yanlış felsefe hasta eder dostlar. Ama din ve akıllı felsefe insana sonsuz hayat bahşeder, huzur verir.
Ama insanın doğasında anlaşılması güç olan şeylere karşı bastırılamaz bir temayül vardır, anlaşılabilir şeylere karşıda bir lakaytlık, ilgisizlik vardır. Zira o şeyleri bildiğini zanneder. Oysa o anlaşılır görülen şeyler anlaşılmayan şeylerden daha anlaşılmazdır filhakika. Çünkü derindir, indikçe derinleşir o şeyler. İşte felsefe hep anlaşılmaz (güya) olduğu için insanlar meylederler. Din ise anlaşılır göründüğü için insanlar fazla merak duymazlar. Biliyor olduklarını sanırlar ki bilmezler, bilmediklerini de bilmezler. Felsefede hasta olurlar dinde şifa ararlar.
Felsefe kapalı olduğu için insanlar merak duyuyorlar, din ise açık olduğu için insanlar bildikleri şeyler sanıyorlar ve merak duymuyorlar. Oysa din tamamen her buduyla hayatı anlatır. Kapalı yön bırakmamacasına. Bir yandan ideale vurgu yaparken diğer yandan bu ideale reel olanın içinden gidileceğini gösterir. Tıpkı somuttan soyuta, yakından uzağa gidildiği gibi reel olandan da ideal olana varılır, ulaşılır. Ama insan bilmiyor! Ama buna rağmen neticede hangisinin söylediği, önerdiği uygun oluyor, çözüm oluyor? Elbette ki dinin. Felsefe asla çözüm getirmiyor. Olumsuz-dinsiz felsefe. Aklı karıştırıp sapıtıyor. Hasta ediyor. İntihara yönlendiriyor. Ya da irrasyonel hareketlere, anomaliye vs.
Düşünün lütfen! Felsefe alanında şöhret olmuş büyük denilen filozofların sözlerini tahlil edin hepside kelimeleri değiştirip düz anlamı tersleştirmekle iştigal etmişlerdir. Ve işi çıkmaza sokmuşlardır. Şöyle somutlaştırıp bakınız aslında çok basit şeylerin çelişkilerle yüklendiğini, karmakarışık hale getirildiğini görürsünüz. Sonra da insanlar bunlardan anlam çıkarmaya çalışmışlardır, çıkaramayınca da bunalıma düşmüşlerdir, çıkardıklarını sandıklarında da hakikatten sapmışlardır. Güya bu karmaşıklığı derinlik sanıp o insanları gözlerinde büyütmüşlerdir. Bu ise insanın derin cehaletini göstermektedir. Evet, okunsun, ama aldanmadan, bilerek, tahlil ederek, olduğu gibi kabul ederek değil.
Son tahlilde; Bu dünya sonsuz değil, sizde ölümsüz değilsiniz. Ne kadar kafayı yeseniz de bu böyle olacak. Kaçış yok. Ya haddinizi aşıp küfredeceksiniz. Ya haddinizi bilip boyun eğeceksiniz. İzah ve ikaz sonunda, iki tercih bir seçim. Ya hak ya batıl. Evet buyurun.