Her ne olursa, milletin kararı
başımızın üstündedir.
Dünkü
yazımızda “Düzen değiştiriliyor” demiştik.
Bu yeni düzende halk daha etkin gibi gösterilmeye çalışılıyor. Halktan yetki
isteniyor.
Yeni
düzene geçişe millet karar verecek. Ya yetkiyi vererek “yeni” düzenin önünü açacak veya “durun bakalım” diyecek.
Betül
Kaya isimli okuyucumuz, dünkü yazımız üzerine şunları söylüyor: “Biz
evet diyerek ülkenin maddi değil manevi değişikliğine onay veriyoruz. Bu
hükümet belki bu gün var yarın yok. Onun için onun geleceğine değil Türkiye’nin
geleceğine evet diyoruz.”
Sayın
Kaya, “Bu hükümet belki bu gün
var yarın yok.” derken ne kadar iyimser!
Kendi
tabirleriyle “10 seçimden daha önemli”
olan “düzen değişikliği” maddelerini,
“Yarın yok” olacak bir hükümet, neden
halkoyuna sunsun ki?
Böyle
değişikliklerin ancak bir daha iktidardan inmeye niyeti olmayan bir siyasî
iradenin eseri olabileceğinden hiç kaygı duymuyor musunuz?
Yargıyı
kontrol altında tutan bir iktidarı bulunduğu yerden seçimlerle bile indirmek o
kadar kolay mıdır?
Mülkî
makamların tüm kontrolünü elinde tutan hükümetin, vali ve kaymakamlarla, milletvekili
ve mahallî seçimlerde seçmeni nasıl etkilediği, hatta şimdi halkoylaması öncesi
“evet demezseniz yeşil kartlarınız ve
maddî yardımlarınız kesilir” dediği yalan mı?
Yargı
şimdi kısmen Adalet Bakanlığı kontrolünde, kısmen bağımsız olduğu halde; daha
önceki seçimlere şaibe karışmadı mı?
Bir
de yargının bütünüyle iktidarın kontrolü altında olması halinde neler olur?
Böyle
dehşetli bir gücü eline geçirenin bir daha bırakmak istemeyeceği hiç aklınıza
gelmiyor mu?
Şimdi
millete bir soru soruluyor: Bu yetkileri iktidara veriyor musun?
Yok,
eğer “yetkiyi veriyorum” derse; korkarız, söz konusu tavır iktidarın son
demokratik tavrı, halkın başrole çıktığı son “oyun” olacak!
Çünkü
şu istenen yetkiler alındıktan sonra bir daha halka herhangi bir sual sormaya
gerek kalacak mı, artık bir daha halk akıllarına gelecek mi, yoksa halkın
ensesinde boza mı pişirilecek…
Varın
siz tahmin edin!
* *
*
GÜNÜN
SORUSU
Eski DTP’liler 7 aydır firari! Gören yok mu?
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi‘nin, 25’i muvazzaf
general 102 asker için verdiği yakalama emri, itirazlar nedeniyle
gerçekleşmeyince; yandaş medya, “Generaller
hukuk tanımıyor” diye manşet attı.
Neymiş; “Rütbeye göre hukuk
olmaz”mış... Peki; rütbeye göre olmaz da, “etnik köken”e göre olur
mu?
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 2009’un aralık ayının son günlerinde
kapatılan DTP’nin yöneticilerinden Ahmet
Türk, Aysel Tuğluk, Selahattin Demirtaş ve Emine Ayna‘nın görüldükleri yerde yakalanmalarına karar
verdi.
Peki, ne oldu?
Kararın çıktığı gün, onlarca polis BDP Genel Merkezinin
önüne gitti... Ama adı geçen 4 kişiye dokunamadı! Üstelik bunların ikisinin dokunulmazlıkları, Anayasa
Mahkemesinin kararıyla düşürüldüğü halde...
Bu çifte standart karşısında sadece “Yuh”
diyorum!
V. Ayaz