Her ne olursa, milletin kararı
başımızın üstündedir.
12
Eylül 2010 günü yapılacak olan referandum bir erken seçim özelliği
taşımaktadır.
Oy
pusulası sadece 2 seçenekli olmasına rağmen, bu oylama bir erken seçim
oylamasıdır.
Pusulada
parti ve genel başkan isimleri olmamasına rağmen bu bir erken seçimdir.
Dolayısıyla
bu halkoylaması iktidarı değiştirme ihtimalini de içinde taşımaktadır.
Çünkü
hangi siyasî parti, oy pusulasının neresinde durduğunu açıkça göstermiştir. Partilerin ismi, oyların rengindeki 2
seçenekten birindedir.
Seçeneğin
“beyaz” yani “evet” tarafında AKP, SP,
BBP ve BDP vardır. Her ne kadar BDP “boykot”
falan diyorsa da; aslında boykot, “değişikliğe
razıyım” anlamı taşır. Değişikliğe karşı olsalardı net bir biçimde “hayır” demeleri lâzımdı. Ayrıca, BDP
seçmeninin ikinci tercihinin AKP olduğunu bilmeyen yoktur. BDP tabanının “evet” diyeceği açıktır.
“Kahverengi” yani “hayır”
tarafında ise CHP, MHP, DP ve DSP vardır.
Her iki tarafın 29 Mart 2009 Mahallî seçimlerde aldıkları oylar toplandığı zaman
başa baş bir denge görüntüsü ortaya çıkıyor.
Lâkin
aradan 1,5 sene ve bir ekonomik kriz “teğet”
geçmiştir. Bazı anketler AKP oylarında büyük aşınma olduğunu göstermektedir.
Bu
anketlerin doğruyu yansıttığını düşünen CHP ve MHP uzun süredir “erken seçim” çağrısı yapmaktadır.
Şimdi,
muhalefet partileri için fırsat doğmuştur. “Erken
seçim” sandığı önlerine gelmiştir. Hem de bu fırsatı, erken seçim
çağrılarına büyük tepki gösteren, karşı çıkan Başbakan Erdoğan önlerine
getirmiş; adeta altın tepsiyle sunmuştur.
Buyurun
değerlendirin!
Oylamada parti isimleri geçmediği halde
iktidarı değiştirebilirsiniz.
Referandum
çalışmaları zaten bir seçim kampanyası gibi sürüyor… Meydanlara çıkıldı,
liderler partilerine oy ister gibi halka sesleniyor.
Muhalefet
derdini iyi anlatabilirse, kampanyayı “hükümete
güvenoyu” şekline dönüştürebilir, gündeme ekonomiyi oturtabilirse iktidarı
değiştirme gücü artar.
* * *
Peki,
hangi sonuç ortaya çıkarsa iktidar düşer?
Bir
kere “evet”ler %50’nin üzerinde olursa bu “hükümete güvenoyu” demektir…
İktidarı güçlendirir.
%
49’a 51 gibi bir “hayır” sonucu bugünkü statüyü korur. Bu, berabere demektir.
Ancak
“hayır” oyları %60 gibi net bir
çoğunluğa ulaşırsa; bu, hükümete güvensizlik anlamına gelir ve artık iktidarın “hükmetme“ kudreti kalmaz.
* * *
Muhalefetin
önünde kısa fakat muazzam bir fırsat var.
Akıllı
bir muhalefet bu fırsatı emsalsiz bir başarıya dönüştürebilir.
Bunun
için muhalefet gündemi belirleyecek, AKP’yi kendi tayin edeceği mevzu ve
alanlara çekebilecek bir konumda olmalı…
Yani
inisiyatifi elinde tutabilmeli…
Şu
ana kadar bunu sağlamış görünüyor.
Bilhassa
halkın gerçek gündemini, dert ve sıkıntılarını meydan ve ekranlara taşıma
hususunda ne kadar muvaffakiyet gösterilirse netice o derece parlak olacaktır.