BU BİR ERKEN SEÇİMDİR

İsmail Hakkı CENGİZ - 07.08.2010

Her ne olursa, milletin kararı başımızın üstündedir.


12 Eylül 2010 günü yapılacak olan referandum bir erken seçim özelliği taşımaktadır.

Oy pusulası sadece 2 seçenekli olmasına rağmen, bu oylama bir erken seçim oylamasıdır.

Pusulada parti ve genel başkan isimleri olmamasına rağmen bu bir erken seçimdir.

Dolayısıyla bu halkoylaması iktidarı değiştirme ihtimalini de içinde taşımaktadır.

Çünkü hangi siyasî parti, oy pusulasının neresinde durduğunu açıkça göstermiştir. Partilerin ismi, oyların rengindeki 2 seçenekten birindedir.

Seçeneğin “beyaz” yani “evet” tarafında AKP, SP, BBP ve BDP vardır. Her ne kadar BDP “boykot” falan diyorsa da; aslında boykot, “değişikliğe razıyım” anlamı taşır. Değişikliğe karşı olsalardı net bir biçimde “hayır” demeleri lâzımdı. Ayrıca, BDP seçmeninin ikinci tercihinin AKP olduğunu bilmeyen yoktur. BDP tabanının “evet” diyeceği açıktır.  

“Kahverengi” yani “hayır” tarafında ise CHP, MHP, DP ve DSP vardır. Her iki tarafın 29 Mart 2009 Mahallî seçimlerde aldıkları oylar toplandığı zaman başa baş bir denge görüntüsü ortaya çıkıyor.

Lâkin aradan 1,5 sene ve bir ekonomik kriz “teğet” geçmiştir. Bazı anketler AKP oylarında büyük aşınma olduğunu göstermektedir.

Bu anketlerin doğruyu yansıttığını düşünen CHP ve MHP uzun süredir “erken seçim” çağrısı yapmaktadır.

Şimdi, muhalefet partileri için fırsat doğmuştur. “Erken seçim” sandığı önlerine gelmiştir. Hem de bu fırsatı, erken seçim çağrılarına büyük tepki gösteren, karşı çıkan Başbakan Erdoğan önlerine getirmiş; adeta altın tepsiyle sunmuştur.

Buyurun değerlendirin!

Oylamada parti isimleri geçmediği halde iktidarı değiştirebilirsiniz.

Referandum çalışmaları zaten bir seçim kampanyası gibi sürüyor… Meydanlara çıkıldı, liderler partilerine oy ister gibi halka sesleniyor.

Muhalefet derdini iyi anlatabilirse, kampanyayı “hükümete güvenoyu” şekline dönüştürebilir, gündeme ekonomiyi oturtabilirse iktidarı değiştirme gücü artar.

*   *   *

Peki, hangi sonuç ortaya çıkarsa iktidar düşer?

Bir kere “evet”ler %50’nin üzerinde olursa bu “hükümete güvenoyu” demektir… İktidarı güçlendirir.

% 49’a 51 gibi bir “hayır” sonucu bugünkü statüyü korur. Bu, berabere demektir.

Ancak “hayır” oyları %60 gibi net bir çoğunluğa ulaşırsa; bu, hükümete güvensizlik anlamına gelir ve artık iktidarın “hükmetme“ kudreti kalmaz.

*   *   *

Muhalefetin önünde kısa fakat muazzam bir fırsat var.

Akıllı bir muhalefet bu fırsatı emsalsiz bir başarıya dönüştürebilir.

Bunun için muhalefet gündemi belirleyecek, AKP’yi kendi tayin edeceği mevzu ve alanlara çekebilecek bir konumda olmalı…

Yani inisiyatifi elinde tutabilmeli…

Şu ana kadar bunu sağlamış görünüyor.

Bilhassa halkın gerçek gündemini, dert ve sıkıntılarını meydan ve ekranlara taşıma hususunda ne kadar muvaffakiyet gösterilirse netice o derece parlak olacaktır.

Tarih: 07.08.2010 Okunma: 681

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Seyfeddin Karahocagil

14.04.2010 - 10:43

Muhterem Kardeşim ve aziz dostum: Tam zamanında çok harika bir konuyu yine güzel bir şekilde ortaya koymuşsunuz. Herkesin üzerinde düşünmesi gereken ne şahıslar ve ne de olaylar olmamalıudır. Şahısları tahrik eden ve olayları yönlendirenlerin gerçek maksatları olmalı. Osmanlının dağılışı bizim için büyük bir tecrübedir..Önce balkanlarda yaşıyanlar kışkırtılmış ve koparılmış sonra araplar ve En sadık azınlık olan Ermeniler.. Hepisinde de muvaffak olmuşlar ve Osmanlıyı yıkmışlar.,Şimdi aynı çevrelere Türkiye büyük ve güçlü gözükmekte ve korkutmakta ve son yarım asırda da Alevi Sünni çatişması çıkarmaya çalıştılar Muvaffak olamayınca Kürt- Türk çatışmasını körüklemeye devam ettiler.Bununda istedikleri gibi olmadığını görünce Samsundaki Yumruklatma olayı gibi olaylarla Yangını jkörüklemeye devam ediyorlar. nasıl ki şimdi ki yazar çizerlerimiz Sadece gördüklerini yarım yamalak anlatmakla hizmet yaptıklarını zannediyorlar sa o zamankiler de aynı ve hatta yarısını bile değil onda birini eksik ve hatta yanlış değerlendirerek Görevlerini yaptıklarını zannetmişler ve bizi de inandırmışlar... İngilizlerin Son üç asır oynadıkları oyunları iy anlarsak, Derdimizi ve devasını da anlarız diye düşünüyor size ve tüm kardeşlerime Selam, sevgi ve saygılar sunuyorum.

Seyfeddin Karahocagil

14.04.2010 - 10:43

Muhterem Kardeşim ve aziz dostum: Tam zamanında çok harika bir konuyu yine güzel bir şekilde ortaya koymuşsunuz. Herkesin üzerinde düşünmesi gereken ne şahıslar ve ne de olaylar olmamalıudır. Şahısları tahrik eden ve olayları yönlendirenlerin gerçek maksatları olmalı. Osmanlının dağılışı bizim için büyük bir tecrübedir..Önce balkanlarda yaşıyanlar kışkırtılmış ve koparılmış sonra araplar ve En sadık azınlık olan Ermeniler.. Hepisinde de muvaffak olmuşlar ve Osmanlıyı yıkmışlar.,Şimdi aynı çevrelere Türkiye büyük ve güçlü gözükmekte ve korkutmakta ve son yarım asırda da Alevi Sünni çatişması çıkarmaya çalıştılar Muvaffak olamayınca Kürt- Türk çatışmasını körüklemeye devam ettiler.Bununda istedikleri gibi olmadığını görünce Samsundaki Yumruklatma olayı gibi olaylarla Yangını jkörüklemeye devam ediyorlar. nasıl ki şimdi ki yazar çizerlerimiz Sadece gördüklerini yarım yamalak anlatmakla hizmet yaptıklarını zannediyorlar sa o zamankiler de aynı ve hatta yarısını bile değil onda birini eksik ve hatta yanlış değerlendirerek Görevlerini yaptıklarını zannetmişler ve bizi de inandırmışlar... İngilizlerin Son üç asır oynadıkları oyunları iy anlarsak, Derdimizi ve devasını da anlarız diye düşünüyor size ve tüm kardeşlerime Selam, sevgi ve saygılar sunuyorum.