İŞSİZLER VE YOKSULLAR NE DİYECEK?

İsmail Hakkı CENGİZ - 19.08.2010

Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde doğmuştu. Herhalde, fazlasıyla dindar bir ailenin çocuğuydu…

Adını “Hacı” koymuşlardı…

Soyadı zaten “Oruç”tu.

Neredeyse bütün ömrünü mecburen “oruç”lu geçirmişti. Çünkü ne “iş” vardı, ne yiyecek bir şeyler bulmak mümkün oluyordu.

Seyyar satıcılık yapıyor fakat işi döndüremiyordu. İş aramaya başladı. Günlerdir kapı kapı gezdiği halde, işsizliğin hızla azaldığı(!) memlekette iş bulamadı.

İşi ve parası olmadığı için eve bomboş dönen, evli ve 4 çocuk babası, 40 yaşındaki Hacı Oruç, iftar açmak ümidiyle geldiği evinde eşinin, “yemek yapacak bir şey yoktu, yemek yok” demesi üzerine bunalıma girip, kendini asarak canına kıydı.

*   *   *

Bu facia hangi ortamda meydana geliyor?

Bir ramazan ayında… Büyükşehirlere bağlı ilçe belediyelerinin bile 15–20 bin kişilik iftar sofraları kurduğu bir zaman diliminde… Demek ki fukaralar o sofralarda bile yer bulamamıştı!

Şunun bunun onuruna, büyük otellerde ihtişamlı iftar sofralarının kurulduğu günlerde… Tabii yoksul halkın o otellerin önünden bile geçmeye mecali olamaz ki, o sofralarda kendilerine sandalye bulabilsin!

Referandum dolayısıyla “ayni” ve “nakdi” yardımların kamyon kamyon dağıtıldığı günlerde… Demek ki, fukaralara o yardımlar da ulaşmamıştı. Ulaştıysa bile bitmişti…

*   *   *

Hadise, medyanın da ilgisine pek mazhar olamamıştı. Sadece 2 gazetenin dikkatini çekmişti… Biri, Posta gazetesi ki en duyarlı yaklaşanı, baş sayfanın yarısını bu faciaya ayırmıştı.

İkincisi de, Milli Gazete… Fakat Milli gazete’nin basılı sayfasında bu haber yok… Ancak internet sayfasında “Bu vebal kimin?” balığıyla yer bulabilmiş.

Manşetlerinde, sanki mağdur, mazlum ve fakirin yanındaymış gibi gözüken, Erdoğan ve AKP hayranı medyada bu haber, küçücük de olsa yer almıyordu.

Hiçbir duyarlı(!) yandaş yazarın ilgisini de çekememişti.

Bu medyada, Türkiye’den bir tane açlık, yoksulluk haberi yoktu… Ama TV ve gazetelerin acar muhabir ve yöneticileri dünyanın her yerindeki sefaleti gayet iyi görüyor, binlerce kilometre ötelerde hangi dramlar var, bizleri haberdar ediyordu!

Türkiye ise harikaydı. İşsizlik ve enflasyon düşüyor, geçim sıkıntısı bitiyordu…

AKP Türkiye’si,  karnı tok, sırtı pek, mutlu insanların ülkesiydi!

*   *   *

Silvan’da yüreklerimizi yakan, içler acısı bu facia yaşanırken; televizyonlarda, büyük gazetelerde nasıl sağlıklı besleneceğimiz, nasıl kilo vereceğimizi açıklayan ünlü Prof.ların yazıları, programları gırla gidiyordu.

*   *   *

Referandumda vatandaş 12 Eylül günü ekonomik durumu(nu) da oylayacak!

Eğer ülkenin ve bizzat kendisinin iktisadî durumundan ve halinden memnun, geleceği emniyetli görüyorsa, sandıktan “evet” çıkacak. Yok, hal ve gidiş mafiş diyor, geleceği endişeli görüyorsa “hayır” çıkacak.

*   *   *

İlk 100’de yok 

Malûm, Habertürk’ün buluttan yiğidi, 16 Ağustos Pazartesi akşamı ülkenin Başbakan’ını ağırladı. Çok mühim bir hadise olarak günler öncesinden tanıtımlar yapıldı, haberler salındı. Nitekim ertesi gün de program tekrar tekrar yayınlandı.

Ve lâkin Başbakan’ın katıldığı programı kaç kişi seyretti, dersiniz?

Reytinglerde ilk 100 program gösteriliyor… Hem 16, hem de 17 Ağustos’a ait reyting listesinde Başbakan’ın katıldığı program gözükmüyor.

Yani…

Yani, kimse seyretmemiş!

 

Önceki yazılar
Tarih: 19.08.2010 Okunma: 681

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?