Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Sandıklı
Ünlü yazarlar böyle yapıyor. Her zaman yazdıkları şehrin dışında bulunduklarında, yazıya altı çizili bir biçimde Kualalumpur, Ulanbatur, Kambera, Tokyo, Bombay falan yazarak başlıyorlar. Şimdi benim de nerede bulunduğumu öğrendiniz.
Lale, deyince aklımıza İstanbul geliyor. Lalenin sadece İstanbul’da yaygın olduğunu sanıyorsanız aldanıyorsunuz.
Tahmin ediyorum, şu günlerde, Anadolu’nun her yanında bol bol lale görebilirsiniz. Nereden tahmin ediyorum? Sandıklı’dan.
Dün öğleden sonra geldim Sandıklı’ya. Aaa, memlekette laleden toprak gözükmüyor. O kadar bol. Sandıklı gibi iklimi sert bir Anadolu kasabası bile böyleyse, gerisini artık, varın siz hesap edin.
Lale harika bir bitki. Sarı, pembe, kırmızı, eflatun, beyaz, pembe-beyaz renk renk, çeşit çeşit. Nasıl canlı renkler! İnsanın içini açıyor. İnsana yaşama sevinci aşılıyor. Yazarken yaptığım renklendirme bile içinizi açtı, değil mi?
Sadece şehirler lale devrini yaşamıyor, televizyon kanalları da lale devrinde…
Belediyeler de lale devrinde…
Ankara’yı zaten biliyorsunuz.
Ülkemiz lale devrini yaşamaktadır.
Tabii lale, her ne kadar fizikî güzelliğiyle içimizi açsa da esas itibariyle bir simge!
Neyin simgesi?
Lale devrinin yaşanmakta olduğu bir yerde ruhen ve bedenen her şeyin mükemmel olduğunun, orada hiçbir derdin bulunmadığının bir göstergesi.
Alın devleti…
Devlet, başlı başına Lale Devri’ni yaşamaktadır. Eğer öyle olmasa, Yılbaşı programı ve aldığı ücret o kadar ağır eleştirilere maruz kalan Tarkan’a devlet televizyonu 4 şarkı için 400 bin YTL verir miydi?
Demek ki, hiçbir derdi olmayan millet ısrarla Tarkan’ı dinlemek ve seyretmek istemektedir. Verilen ücret ise tamamen semboliktir. Bu paraya Tarkan’ın ihtiyacı mı var?
Hayır.
Fakat bu bir prestij meselesi!
Ona biçtiğimiz fiyat, Lale Devri sanatçısına ne kadar büyük önem ve değer verdiğimizin bir göstergesidir. Düşünün ki, devletin ekranlarında okunan 4 şarkının değeri, yaklaşık olarak 1.000 (bin) işçinin bir aylık asgarî ücreti kadardır.
Feda olsun! Lale Devri sanatçısının değeridir bu!
İsmail Hakkı der ki;
Olmaması gerek ya, kazara sizi kaygılandıran yoksulluk, yolsuzluk, eğitimdeki kalitesizlik, geçim sıkıntısı, işsizlik vs. vs. dertler varsa da kendinizi üzmeyin.
Üzülünce bu dertler derman buluyor mu?
Bulmuyor.
Zaten, büyük bir ihtimalle bu “dertler” sizin kuruntunuzdur. Bakın medyanın çoğuna ve devlet televizyonuna böyle sorunlardan bahsediyor mu? Demek ki, bu dertleri siz kuruyor ve kuruntu ediyorsunuzdur.
O zaman, gelin hep birlikte Lale Devrine katılalım.
Lale Devrinden kam alalım.
Devir lale devri.