TÜKENİŞ

İsmail Hakkı CENGİZ - 06.09.2010

Her ne olursa, milletin kararı başımızın üstündedir.


Temmuz 2007’de zirve yaptı.

Zirveye ulaşmanın doğal sonucu, kalabilirsen orada bir süre kalmak ve kaçınılmaz olarak inişe geçmektir.

Nitekim çıkıştan çok kısa bir süre sonra iniş başladı. İnişte olduğunun en kesin kanıtı 2009 yerel seçimleridir. AKP’nin Mart 2009’da aldığı sonuç 2007’nin 8, 2004 mahallî seçimlerinin ise 3 puan gerisindedir.

Mart 2009’daki sert düşüş Erdoğan’ı “çok” şaşırtmıştı… Şaşkınlık giderek paniğe dönüştü. O panikle ve iç-dış pek çok faktörün itmesiyle “açılım” süreci başlatıldı.

“Açılım”, Erdoğan’ın hayatının hatası olmuştur. Çünkü o süreçte yaşananlar muhalefete müthiş bir manevra alanı sağlamış, onu atağa kaldırmış, millet üzerinde etkilerini artırma fırsatı bahşetmiştir.

Tabii “açılım” başlar başlamaz iktidarın sert düşüşü, muhalefetin hızla yükselişi derhal fark edildi… Ve bilindiği üzere “açılım” kapanıverdi.

Fakat yaşanan da yaşanmış, olan olmuştu.

İşte bu şartlarda, milletin önüne karmaşık bir Anayasa değişiklik paketi getirildi.

Madem halka sunuldu; 26 maddelik pakette milletin günlük hayatına kolaylıklar getiren, dertlerine şifa olabilecek bişeyler olmalıydı…

Ahali, paketin içinde böyle bir şey bulamadı. Her ne kadar Başbakan, Bakanlar, yandaş koro değişikliklerle bir yeryüzü cenneti vaat ediyorlarsa da; söylenenler millet çoğunluğunu hiç tatmin etmedi.

Emekliler, esnaf, çiftçi, işçi, işsiz, memur, köylü, ev kadını, öğrenci pakette kendini göremedi.

Erdoğan ve AKP’den çok şey bekleyen Doğu ve Güneydoğu insanı da pakette kendileriyle ilgili 1 cümleye bile rastlayamadı.

Paket ise bir kere halka sunulmuştu ve ondan “oy” talep ediliyordu. Mecburen yurt gezilecek, açık hava toplantıları yapılacaktı.

Yapıldı netekim!

Mecburen Diyarbakır’a da gidildi.

Aylardır beklenen halka hitap gerçekleşti.

Öyle bir hitap ki; yıllardır halkı büyüleyen hatipten eser yok…

Bir amigonun futbol taraftarını idare etmesine benzeyen bir manzara…

Duygusuz, coşkusuz, heyecansız bir kalabalık…

Topluluk, neredeyse meydanda uyuyor… Meydan uyuyor…

Nasıl bir hava olduğunu, toplantıyı izleyen gazeteci gözüyle aktaralım:

“Erdoğan, usta hitabet gücüyle halka sesleniyor. Ancak meydanı dolduran 6-7 bin kişilik kalabalığın pek coşkulu olduğunu söyleyemeyeceğim. Konuşmasının bazı yerlerinde Başbakan ‘Hani zılgıt?’ diyerek coşku bekliyor.

Elbette mitingin beklenen havada geçmemesinde, 2008’de yaklaşık 40 bini bulan kalabalığı yakalayamaması da etkili…” (Mehveş Evin, Milliyet, 04 Eylül 2010)

Diyarbakır’daki konuşmayı televizyonlar uzun uzun yayınlıyorlar…

Hatibin söyledikleri son derece sıradan…

Muhalefete cevap yetiştirmekten, kentin sosyal, coğrafî ve tarihî özelliklerini saymaktan öte bir şey söyleyemiyor!

Yeni, özgün, ümit verici tek cümle yok. Tam bir tükeniş…

Bölge halkı için büyük bir hayal kırıklığı…

Konuşmanın neye benzediğini Bahçeli tahlil ediyor:

“Bir ansiklopedi sayfasından Diyarbakır’la ilgili yazılanları okumak” gibi bir şey!

Canlı yayında, bütün seyredenlerin şahit olduğu bir tükeniş!

 

Önceki yazılar

Tarih: 06.09.2010 Okunma: 667

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?