TÜRKİYE-ÇİN İLİŞKİLERİNDE UYGURLARI YOK SAYMAK

İsmail Hakkı CENGİZ - 09.11.2010

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Dünyanın bir ucundaki Çin’le bizim ne gibi ilişkilerimiz olabilir ki?

Vaziyet öyle değil…

Hem hızlı ulaşım ve iletişim araçları dünyayı küçülttüğünden, hem de nüfusu dünyanın 5’te 1’ini oluşturan Çin’in korkunç üretim hacminden dolayı herkesin Çin’le ilişkisi var.

Var olmasına var da, bu yararlı mı, zararlı mı?

Haddizatında kimse Çin malına güvenmiyor, onu kullanmak istemiyor fakat buna rağmen piyasayı Çin malları istila etmiş…

Başta tekstil üreticileri, neredeyse bütün Türk sanayicileri “yangın var” diye feryat ediyor. Çünkü Çin malları o kadar ucuz ki, Çin malının olduğu yerde yerli üretimin satılma imkânı hemen hiç yok…

Açıkça görülüyor ki Türk-Çin ilişkilerinden Türkiye büyük zarar içinde…

Bu durumda ne yapmak lâzım?

Tedbir almak, zararı durdurmak lâzım… Meselâ gümrük duvarlarını yükseltmek, Çin mallarına kota getirmek, bilhassa kaçak girişleri önlemek lâzım!

Bunlar yapılmıyor… En aklı başında bildiğimiz yazarlar tarafından Çin ile ilişkilerimizin geliştirilmesi, yoğunlaştırılması teşvik ediliyor.

İşin acı tarafı; Çin, sınırları içinde bulunan Türk toprağı Doğu Türkistan’da zulüm yaptığı halde teşvik ediliyor.

Daha da acısı; Doğu Türkistan’ı, yani 40–50 milyon Müslüman Uygur’u görmezlikten gelelim tavsiyesi…

Gayet aklı başında bir dış politika yazarı olarak tanıdığımız Semih İdiz’in, 07 Kasım’da, Milliyet’teki köşesinde yazdıkları bizi şoke etti.

İdiz, “Çin ile ilişkilerde Doğu Türkistan gölgesi yok artık” başlıklı yazısında iktidarın “Çin alçılımı”na methiyeler düzüyor ve “Türkiye için tercih değil zorunluluk” ara başlığı altında şunları söylüyor: Onun için, burada Türkiye açısından bir ‘alternatif arayışından’ ziyade, giderek ‘interaktif’ olan ve önemli ölçüde Çin tarafından ‘güdülen’ dünya ekonomisinin gerçeklerine uyum sağlama çabası var. ‘Tamam, ancak Uygurların çıkarları bunların neresinde?’ diye soran okurlarımızın da, sorularının yanıtını, Çin ile gelişen ve gelecek yıl Başbakan Erdoğan’ın Pekin’e yapacağı ziyareti ile taçlandırılacak olan bu ilişkinin ‘zorunluluğunda’ aramaları gerekiyor.”

İlişkinin “zorunluluğu” neymiş, anlayan var mı?

Dünya ekonomisinin gerçeklerine uyum sağlama çabası mı? Yani “konjonktür” mü, yani teslimiyet mi?

x   x   x

Yazının devamında dehşet verici bilgiler var… Bakın, İdiz ne diyor:

“Çin Başkan Yardımcısı Xi, Davutoğlu ile görüşmesinde ‘Çin’in birliğini sabote etmeye çalışan Doğu Türkistanlı terörist güçlere karşı mücadelesindeki yardımlarından dolayı Türkiye’ye takdirlerini sunmuş.’ Davutoğlu da ‘Türkiye’nin, Çin’in egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit eden eylemlere karşı gereken tedbirleri alacağına’ dair güvence vermiş.”

Vay canına… Demek Uygurlar teröristmiş ve Çin’in Uygurlara karşı mücadelesinde Türk hükümeti Çin’e yardımcı olmuş. Bununla da yetinmemiş, Davutoğlu “güvence” vermiş!

Hakkını yemeyelim, Semih İdiz burada bir yorumda veya katkıda bulunmamış, sadece olanı söylüyor…

İdiz, devam ediyor: “Pekin’in gözünde ‘Uygurların Anası’ Rabia Kadir bile, ‘Doğu Türkistanlı bir terörist’ olduğuna göre, bu açıklamanın Türkiye’deki Uygur kökenlileri ne denli memnun ettiğini tahmin etmek güç değil.”

Bu satırlar bir akıl tutulmasının mı, en küçük bir millî şuur sahibi olmamanın mı eseri? Yoksa usta yazar şaka mı yapıyor? Biz işin içinden çıkamadık!

Bitmedi. Devam edeceğiz.

x   x   x

AYLIK KİRASI 20 BİN DOLAR OLAN KONUT

Emin Çölaşan’dan Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na soru:

“Ankarada, Kırlangıç Sokakta zat-ı aliniz için devletin ve milletin parasıyla dört katlı, yüzme havuzlu, saunalı süperlüks bir bina kiralandı mı? Bu bina için ayda 20 bin dolar kira ödenmekte midir?

Mal sahibine beş yıllık kiranın peşin ödendiği doğru mudur?”

 

Önceki yazılar

Tarih: 09.11.2010 Okunma: 646

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?