Oy gizli, haber
kutsal, yorum hürdür.
Tuzla tersanelerinde yıllardır iş kazaları(!) oluyor. Son 8 ayda meydana gelen kazalarda 17 işçi ölmüş. Bu arada yüzlerce yaralı ve sakat kalan var. Geçen aylarda işçiler bu cinayet gibi kazaları boykot etmek, tedbir alınmasını sağlamak için eylemler yaptılar. Gazeteler, televizyonlar, yorumcular meseleye dikkat çekti.
Ardından
bölgeye önce Çalışma Bakanı geldi.
Sonra, bakanlık müfettişleri inceleme yaptı. Daha sonra, TBMM araştırma
komisyonu kuruldu ve bir inceleme de o yaptı.
Fakat kazalar(!) ve ölümler hız kesmedi.
Nasıl oluyor bu?
İnsan; bu kadar üzerinde durulan, dikkat çekilen, hakkında inceleme yapılan hadiselerin sonunda bir şeyi merak ediyor!
Ey inceleyenler, araştıranlar, soruşturanlar kazalarla ilgili bir sonuca ulaşamadınız mı?
Bu kadar çok cinayet gibi kazanın sorumlusu
kim?
* * *
Ülkemiz deprem kuşağında ve her gün memleketin bir yerleri sallanıyor.
İstatistikler, ortalama 7-8 yılda bir yıkıcı depremlerin olduğunu ortaya koyuyor.
Deprem otoriteleri, sivil toplum kuruluşları “depreme hazırlıklı olalım” diye feryat ediyor. Hemen hemen hiçbir tedbir alınmıyor. Allah geçinden versin ama böyle bir büyük depremde can ve mal kaybı olduğunda kimden hesap sorulacak?
“Bu konudan ben sorumluyum” diyebilen bir babayiğit gördünüz, duydunuz mu?
* * *
Çocuklarımız ÖYSM’nin merkezî olarak yaptığı ÖSS, OKS, ALES, KPSS sınavlarına girmek için başvurularda bulunuyorlar. Sınava giriş kartları eline ulaşmayan pek çok öğrenci oluyor. Sınava giren bazı öğrencilerin ise sınav sonuç belgeleri ellerine ulaşmıyor. Bunların bazıları basına yansıyor, çoğu yansımıyor. Ellerine giriş kartı ulaşmadığı için sınava giremeyen veya sınava girdiği halde sonuç belgesi kendisine ulaşmayan öğrencilerin mağduriyetinin hesabını kim verecek?
Siz, sınav organizasyonu yapan görevliler;
benzer durum sizin çocuklarınızın başına gelse ne hissedersiniz?
Kimleri suçlarsınız? Kimleri sorumlu tutardınız?
* * *
Milli Eğitim Bakanlığının, kendisinin hazırlatıp bastırdığı, Talim Terbiye Kurulundan geçirdiği bir coğrafya kitabi 11’nci sınıflara dağıtılıyor. Dikkatli bir göz, Türkiye haritasında “Ağrı Dağı”na Ermenilerin söylediği gibi “Ararat” ismi verildiğini görüyor. Kitaplardaki hatalar bununla mı sınırlı? Böyle vahim bir hata(!) nasıl gözden kaçar?
Bunun sorumlusu ortaya çıkarılabildi,
hakkında gerekli işlem yapıldı mı?
2006 yılında, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı'nda sorulan bir soru:
15-(8-3) =?
Bunu adayların yüzde 48’i yapamamış.
Bu kadar basit bir soruyu, liseden mezun
olanların yarısı yapamıyorsa, o ülkenin millî eğitiminde bir büyük “arıza” var
demektir.
Bunun sorumlusu kim?
* * *
Bu ülkede herkes mi sorumsuz?
Maşallah, bu ağaların yetkilerinde yok sınır…
Sorumluluk dersen, işte o sıfır.
Bir Anneden Annelerimize
Anne!
Hasretim alev alev, ruhum
üşüyor niye?
Senin de gözlerine hüzün dolar
mı anne?
Her hatıra canlanıp, dillenip
her saniye
Sarılıp kollarına sonra solar
mı anne?
Gök maviyi unutup, tek kızıla
boyanır
Hasret bağrını keser, can
evine dayanır
Sanki düş sandalından, minik
bir can uyanır
Sızan gözyaşlarını bir bir
siler mi anne?
Rüzgâr ki uğul uğul mor
dağlardan seslenir
Bulutlar mı, çağrıya onlar
dahi hislenir
Gördüm ki fidan bile anasına
yaslanır
Bir sesti, yardı geçti, daha
deler mi anne?
Pınardaki hayalim iç çekerek
ağlarken
Suya vuran yankısı yüreğini
dağlarken
O sûret seni öyle saatlerce
eğlerken
Göremeyen kör gurbet beni
salar mı anne?
Ayşe Ceyhan
Önceki
yazıları görmek için aşağıdaki kutuya tıklayın