Bu dünyada herkese yer var.
Kemal Tahir’in “Bir Mülkiyet Kalesi” adlı eserinden, bu güne, bilhassa Ermeni ve
Kürt meselesine ışık tutan satırlar:
Yunan dört günden beri gerileyip
gerileyip kafasını vurduğu halde, hattı yaramamıştı.
Selâmi Efendi:
— Bunun pek ehemmiyetli bir
manası vardır, diyordu, dört gün dayanmak demek, düşman geçemeyecek demektir.
— Nereden biliyorsun?
— Bilmez miyim? Balkan harbinin
en tehlikeli zamanlarında, Hariciye Nazırlığını Ermeni milletinden Redikyan Efendi yapıyordu. Bulgarlar Çatalca’ya doğru ilerliyorlar. Hariciye Nazırı Düveli Muazzama
elçilerinden birini bırakıp diğerine koşuyor. Yalvarıyor. İmparatorluğun
payitahtını, Al-i Osman sülalesinin “Dersaadet”ini, Halife-yi Ru-yu Zemin
Efendimizin “İstanbol”unu kurtaracak. O sırada İstanbul’da bulunan bir Fransız
muharririnden okudum. Muharrir bir akşam Nazır’ın Taksim’deki evine uğramış,
bakmış ki çay içiyor. Sormuş: “Düveli Muazzama’dan yardım vaadi mi aldınız?”, “Hayır! Artık,
yardımlarına ihtiyacım kalmadı.”, “Ne demek?”, “Askerimiz üç günden beri
Çatalca’da tutunuyor. Bizim asker, bir yerde üç gün tutunursa sökülmesi hemen
hemen imkânsızdır.” Ben, askerimize, Ermeni hariciye
Nazırı kadar inanmazsam ayıp…
* * *
Dağda gezen zeybeklerin şehirde
tek tük dolaşanlardan farkı, silahlı olmalarıydı. Tüfekleri omuzlarında,
kulaklı palalarıyla altıpatlar tabancaları bellerindeydi. Çete reisi olan efe kızanlarından daha kısa
boylu, fakat biraz daha şişman ve çok daha çevikti. Paşaları selâmladılar.
Sonra curalar çalmaya başladı. Bütün çete efelerinin arkasında tek sıra olarak
zeybek oyununa kalktı. Sahici eşkıya, sahici efe olduklarından mıdır, nedendir,
oyun Canseza’ya pek ürpertici hisler verdi. Her diz vuruşta toprak sanki
sallanıyordu.
*
Ermeni kadın, “Ermeni kırımı”
hakkında; Türk kadınıyla konuşuyor:
Kürt
şeyhleri “Gâvur öldürmek sevap” dediler. “Gâvurun ırzı,
namusu Müslüman’a helal” dediler.
Niçin böyle dediler?
Şeyhler
zengindir hanımcığım. Zengin olanlar insanlara hiç acımazlar.
Neden?
Acısa
zengin olamaz.