Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Silahlı Kuvvetlere subay yetiştiren Harp Okulu öğrencilerinin yaşları 18’in üzerindedir. Yani reşittirler. Buna rağmen Harp Okullarında içki yasaktır. İçki içmek ağır suçlar kapsamına girer. İçkili veya içkiyle yakalanırsanız 21 (yazıyla yirmi bir) gün hapisle cezalandırılırsınız. Bu ne demektir? Bir öğretim yılında 2 defa içkili yakalanırsanız okulla ilişiğiniz kesilir. Nitekim bu sebepten atılanlar vardır.
Subay veya astsubay olarak orduya katıldınız. Kışlaya içki sokamazsınız, mesaiye alkollü gelemez, mesaide alkol alamazsınız. Özel hayatınıza karışılmaz fakat sık sık içki içenler hoş karşılanmaz. İçki konusunda göze batanların siciline “içkiye düşkündür” notu eklenir ve ilerlemesi engellenir.
İçki kullanmamak güzel bir niteliktir ve içki kullanmayanı herkes takdir eder. Bu, orduda da böyledir. İçki ve sigara kullanmayan makbuldür. Zaten mesleğin gerektirdiği fizikî gücün korunabilmesi için içki ve sigara kullanmamak gerekir.
Hal böyle olduğu halde, son zamanlarda, orduda içki içmek mecburiymiş gibi bir kara propaganda yapılıyor.
Kimler yapıyor?
Başında türbanı, yüzünde sakal veya bıyığıyla “dindar”lığını öne çıkaran, “Müslüman”lığı kimseye bırakmayan bazıları tarafından…
Türban veya sakalla “Dindar”lığı öne çıkarmak, adeta ben “sıkı bir Müslüman’ım” diye haykırmak ne demek? Ben haktan, doğrudan yanayım. Asla yalan söylemem, iftira atmam demek!
Velâkin icraatta öyle olmuyor. “Dindar” kisvesi altından en ağır iftiralar gelebiliyor. Bunlardan bazıları, misâl, 14 Ocak 2011 günü, Habertürk’ün gece programında tartışmaya katılan başörtülü bir yazar; “İçki içmeyenler içmeye zorlandı, evlerinde seccade arandı. İçmeyenler ve evinde seccade bulunanlar ordudan atıldı” diyebildi.
Yahu, bunlar ne akıl almaz kuyruklu yalanlardır. Yargı kararı olmadan kimse kimsenin evine girebilir mi? Seccade olmayan Müslüman evi olabilir mi?
Bu dindar geçinenlerin iftira ettiklerini kanıtlamak ve iddialarını çürütmek o kadar kolay ki, hemen çürüteceğim:
Herkesin tanıdığı, kimsenin itiraz edemeyeceği bir örneği göstereceğim... Müslümanlığını öne çıkaran çevrelerin pek sevdikleri, üstüne toz kondurmadıkları eski Genelkurmay Başkanı E. Org. Hilmi Özkök’ü hatırlatacağım...
Özkök Paşa’nın içki kullanmadığı, 5 vakit namazını kıldığı defalarca yazılıp söylendi. Burada hemfikir miyiz? Tamam!
Eee, hani içki kullanmayan, namaz kılan ordudan atılıyordu? Hilmi Paşa neden atılmadı?
Atılmak bir yana, Silahlı Kuvvetler komuta kademesinin zirvesine kadar çıktı ve tam 4 sene Genelkurmay Başkanlığı yaptı.
Sadece bu örnek ordu hakkındaki bütün iftiraları çürütmeye kâfi değil mi?
x x x
İşin bir başka boyutu; Özkök Paşa 1997’de Orgeneralliğe terfi etti. Emekli olduğu 2006’ya kadar da Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) üyesiydi. Bunun son 4 senesinde ise en yetkili konumdaydı… bi araştırın bakalım; YAŞ kararıyla ordudan çıkarma en fazla hangi dönemde olmuş?
YAŞ kararlarını asla savunmuyorum. Bir büyük yanlıştır. Hiç kimse mahkeme kararı olmadan cezalandırılamaz. Zaten 1982 Anayasasına, “YAŞ kararları yargı denetimi dışındadır” ibaresi konulurken, böyle bir amaçla kullanılacağı hiç hesaba katılmamıştır. O ibare; YAŞ’ın terfilerle ilgili kararlarını kapsamak içindi fakat hatalı tarafa çekildi.
YAŞ kararıyla atılanları ben de mağdur olarak kabul ediyorum. Hepsinin yasal haklarının iade edilmesinin adaletin gereği olduğunu düşünüyorum.
x x x
SUÇ ŞAHSİDİR
Silahlı Kuvvetler, hakkında genel konuşularak karalanmak isteniyor. Bazen işkence edenlerden, bazen suça bulaşanlardan, bazen de yukarıda olduğu gibi “sapkınca” eylemler yapanlardan bahsediliyor. Bunları kim yapmışsa, açıkça adıyla, soyadıyla, tarihiyle, mekânıyla söylesenize!
Böyle suçlular varsa, ismen ortaya koyun ki millet bilsin, yargı da yakalarına yapışsın! Sen genel olarak suçlarsan bunun adı karalama ve iftiradan başka bir şey olamaz.
Önceki yazılar