Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür
Kuzey Afrika’da diktatörleri deviren olaylar Türkiye’ye de sıçrar mı, suali soruluyor…
Hayır, sıçramaz!
Çünkü Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki rejimlerle uzaktan yakından alakası yok. Benzerlik kurulabilse bile yine de Türkiye’de öyle yıkıcı olaylar, gösteriler olmaz.
Halk olaylarını ve gösterileri depremlere benzetirsek; Tunus, Mısır gibi ülkelerdeki gösteriler 7,5–8 şiddetindeki depremler gibidir. Yıllarca hiç hadise çıkmamış, gösteri (deprem) olmamış. “Fay hattı”nda aşırı enerji birikmiş.
Ve bir bakıma “rejimin sahipleri” derin bir uykudayken, hiç beklenmedik bir zamanda, aşırı şiddetli bir sarsıntı başlıyor... Ardında pek çok ölü ve yaralı bırakıp dikta rejimlerini de yıkıyor.
Türkiye “fay hattında” ise hiçbir zaman aşırı bir enerji birikimi olmuyor. Çünkü ülkemizde her gün, her mekânda gösteriler, küçük toplumsal olaylar yaşanıyor. Daha evvelki akşam (29 Ocak), sadece Taksim meydanı 2 gösteriye birden sahne oldu.
Birincisinde; Mısır’daki olaylara destek yürüyüşü vardı. İkincisinde ise; “AKP şerefine kadeh kaldırma” eylemi yapıldı.
Bu küçük eylemleri, tıpkı 3,5–4 şiddetindeki zararsız depremlere benzetebiliriz. Bu küçük küçük gösteriler (depremler), toplumdaki (fay hattındaki) gerilimi düşürüyor. Dolayısıyla Türk toplumu üzerinde aşırı enerji birikmesi asla söz konusu olmuyor.
Son tahlilde, Kuzey Afrika rejimlerinin başına gelenlerin Türkiye’nin başına da gelebilir mi, sorusu abestir.
x x x
OLAYIN BİR BAŞKA BOYUTU
Kuzey Afrika halklarının direnişini, gösterilerini uzaktan seyrediyoruz. İşin içinde kendimiz olmayınca hadiseleri değerlendirmek daha tarafsız ve isabetli oluyor.
Meydana gelen gösteriler ve halkın talepleri için bütün dünya, diyor ki; “Demokratik eylemler”!
Hadiselerde yüzlerce ölü, yaralı, binlerce gözaltı ve tutuklama olduğu halde “demokratik eylem!” deniliyor.
Buradan da öyle görünüyor… Televizyonlarda izlediğimiz hiçbir yorumcu, kalkıp da “bunların niyeti başka”, “bilmem kimin tezgâhı”, “satılmış birkaç kişi”, “maksatlı gösteriler”, “Ergenekon işi” falan demiyor!
Hatta hükümet kanadından da gösteriler aleyhine tek kelime, tek yorum, tek değerlendirme gelmiyor. Bu “yakıcı”, “yıkıcı”, “devirici”, “devrimci” eylemlere karşı herkeste sınırsız bir “hoşgörü” var.
Bu kadar “yıkıcı”, ölümlü gösterilere son derece müsamahalı olanlar, Türkiye’deki masum öğrenci eylemleri için demediklerini bırakmıyorlar. Bir “ıslıklama” için kıyameti koparıyorlar.
Demek ki neymiş?
Olaylar; baktığın veya durduğun noktaya göre anlam kazanıyormuş!
Nitekim Mısır’daki ve Tunus’taki halkların eylemlerini, o ülkelerin başındaki yöneticiler herhalde “maksatlı”, dış güçlerin işi”, “derin komplo” gibi sıfatlarla isimlendiriyorlardır.
“Biz memleketi yıllardır kötü yönettik… Halkımızı zulüm altında inim inim inlettik de bu olaylar başımıza geldi” diyecek değiller ya!
x x x
Buradan alınacak ders; gösterilerin demokratik bir hak olduğu gerçeğini herkes içine sindirmeli… “Gösteri hakkı”nı korumak, hatta genişletmek için hepimiz titizlenmeliyiz... En fazla da iktidar sahipleri!
Çünkü ancak bu sayede “fay hattındaki” enerji patlama noktasına gelmeden yavaş yavaş azaltılabilir.
“Yıkıcı” depremlerden ancak bu sayede korunabiliriz.
x x x
YORUMSUZ
Torpilsiz ipte, torpilli işte
“20 öğretmen adayı intihar ederken, müsteşar ve genel müdür eşleri açıktan atandı."
Yeniçağ, 30 Ocak 2011
Önceki yazılar