MELİH GÖKÇEK, CEMİL ÇİÇEK, TAHA AKYOL, Yusuf DÜLGER

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 25.03.2011

 Yusuf DÜLGER, İlahiyatçı Yazar

 

    “Mücadele Birliği” adındaki teşkilat, 1967-1968’lerde Aykut Edibali, Yavuz Arslan Argun gibi gençler tarafından kurulmuştu.

    1970-1975’lerde, Melih Gökçek, Cemil Çiçek, Taha Akyol, Hüseyin Gülerce gibi bugün çoğumuzun tanıdığı kişilerle, “Mücadele Birliği”nin saflarındaydık.

    Ankara’da okuyan gençler olarak, Birliğin Maltepe’deki bir kiralık dairesinde seminerlere katılır, “Yeniden Milli Mücadele” dergisini Çankaya, Kızılay, Sıhhiye, Ulus gibi yerlerde satardık. Bir ara Cemil Çiçek Ankara, Melih Gökçek üniversite sorumlumuz idi.

           Mücadele Birliği’nin amacı:

    Mücadele Birliği’nin amacı devlete “milli” bir hüviyet kazandırmaktı. İddia ve inancımıza göre ekonomimiz sömürülüyor, kültürümüz tahrip ediliyor, inancımız kirletiliyordu, sıkıntılarımız bundandı. Mutlu olmamız için “devleti millileştirmek” gerekiyordu. İslâm’a saygılı olacaktık, ekonomimizi güçlendirecektik, kültürümüzü arındıracaktık. Amaç buydu.

           Mücadele Birliği nelere karşıydı:

    Mücadele Birliği uluslar arası bütün düşünce ve kuruluşlara, “gayri milli oldukları ve ulusların kanını emdikleri için” karşıydı. Bu yüzden Mücadele Birliği Komünizm, Siyonizm, misyonerlik, NATO, Ortak Pazar (bugünkü AB) gibi ideoloji ve kuruluşların aleyhinde yayınlar yaptı, mitingler düzenledi.

    Mücadele Birliği’nin karşı olduğu tehlikelerden birisi Siyonizm idi. Siyonizm tehlikesi uzun yıllar, “Amerika-Rusya, Yahudi’ye kukla” sloganıyla anlatıldı. Mücadele Birliği Batı bloğu ile bütünleşmeye de karşıydı. Bu karşıtlık, “ortak pazar, millete mezar” diye özetleniyordu.

           Geçmişin özeti:

    Hiçbir yerden yardım almazdık, harçlıklarımızla teşkilatı ayakta tutmaya çalışırdık. İdealist idik, ilkelerimizden taviz vermezdik. Okullarımızı bitirdik, gittiğimiz yerlerde “milli devlet” tezini anlattık. Sonra Millet Partisi kuruldu. Yaşımız ilerledi, Türkiye’de bazı siyasi, sosyal ve kültürel açılımlar oldu ve bunun sonucunda çoğumuz teşkilatı bıraktı, bir kısmımız bırakmadı.

    İnsanların bir yerde kalmasına da, orayı bırakıp bir başka yere geçmesine de saygı duymak gerekir. Zihinsel ve sosyal gelişmeler insanların tercihlerinde değişiklik yaratır, bu normaldir. Ama insanların ilmi, içtimai (sosyal), tarihi ve akli deneyimlerle kanıtlanmış doğrulardan sapması, bu doğrulara ters düşmesi, yanlışları savunması, içinde bulunduğu ortamın hatırına göre renk alması normal değildir, buna saygı duyulmaz. İki kere ikiye üç, siyaha beyaz denmez. İnsani düşüncenin tekâmülü (olgunlaşma) doğal, tebeddülü (başkalaşma) doğal değildir.

           Eski Mücadeleciler şaşırtıyor:

                a) Melih Gökçek:

    Glocal Forum adında İtalyan merkezli bir kuruluş var. Başkanı David Kimche (eski MOSSAD ikinci Başkanı).

    David Kimche 1940-50’li yıllarda Irak’taki Musevileri İsrail’e taşıyan, uzun yıllar MOSSAD’ın Afrika sorumluluğunu yapan, Zaire’yi karıştıran, ABD Başkanı Reagan’a Ortadoğu danışmanlığı yapan, İsrail silahlarının ABD aracılığıyla İran’a satışını sağlayan, Barzani ve Talabani Peşmergelerini eğiten Siyonist’tir.

    Glocal Form 30 Haziran-6 Temmuz 2006 tarihlerinde, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek’in himayesinde, Ankara Sheraton Oteli’nde bir konferans düzenlemiştir. Konferansa Papanın sağ kolu Kardinal Walter Kasper, Yahudi Konseyi Başkanı Hahambaşı İsrael Singer, eski İsrail Başbakanı Şimon Peres, Roma Pontifik Üniversitesi Profesörü ve Dinler arası diyalog projesinin uygulayıcılarından Benedetto Zacehiroli, Washington ve Lefkoşa Rum kesimi ve İsrail’in Rosh Ha’iyin Belediye Başkanları katılmıştır.

    Toplantı sonunda yayımlanan bildiride, “Ortadoğu’da medeniyetler arası bir merkezin kurulma imkanını araştırmak, Glogal Forum’un bir şubesiyle işbirliği halinde Ankara’da çok kültürlülük merkezi kurarak pek çok kentteki çok kültürlülük ifadelerini desteklemek, uluslar arası ilişkilerde adem-i merkeziyetçiliği (başkentten kopuş) güçlendirmek” gibi kararların alındığı açıklandı.

    Toplantının sonunda Glocal Forum Melih Gökçek’e “2006 Barış Belediye Başkanı Ödülü” verdi. (Bu bilgiler için bakınız; Hasan Karakaya: 6.Temmuz.2006 Vakit Gazetesi, 4.Temmuz.2006 Yeniçağ Gazetesi, Yeniçağ’dan Arslan Bulut’un 4-5 Temmuz.2006, 4-6 Ocak.2009 tarihli Yeniçağ Gazetesi’ndeki köşe yazıları)

    Şimdi, Siyonizm karşıtı eski mücahit ve mücadelecilere soralım:

    Bu iddialar o zaman asıllı ikin bugün asılsız mı oldular, bu tehlikeler o zaman varken bugün yok mu oldular, merkezi ve mahalli yöneticilerimizin Siyonist kuruluşlardan aldıkları ödülün hikmeti nedir?

               b) Cemil Çiçek:

    11. Mart. 2011 günü saat, 11’de, HABER TÜRK Televizyonunda, Devlet Bakanı Cemil Çiçek’i canlı yayında izledim. Programcı, Cemil Çiçek’e Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’deki tutuklamalara ilişkin aleyhimizde hazırladığı rapor hakkındaki düşüncelerini sordu. Cemil Çiçek şunları söyledi:

    “Biz bu kanunları Avrupa’dan aldık. Bu kanunları siz uyguluyorsunuz bir şey yok, biz uygulayınca eleştiriyorsunuz. Bu kanunlar sizin. Böyle şey olmaz.”

    Görülüyor ki AKP Türkiye’yi Batı’nın buyruk ve dayatmalarıyla yönetiyor. Demek Türkiye bağımsız değildir. Zaten Cemil Çiçek’in de imzasının bulunduğu AKP hükümetleri AB Anayasası ve yasalarını TC Anayasasının üstüne çıkararak egemenliğimizi AB’ye devretti.

    Bu itiraf ve yasalar daha dün, Cemil Çiçek ile her fırsatta haykırdığımız “milli devlet, güçlü iktidar” idealiyle çelişiyor. Biz Batı’nın Osmanlı’yı parçalamak için Ermenileri kışkırttığını, Ermenilerin Türklere zulümler yaptığını Cemil Çiçek ile birlikte öğrenmiş, çevremize öğretmiştik.

    Şimdi Cemil Çiçek bunları söylemiyor, Cemil Çiçek; “Türkler Ermenileri katletmemiştir, Ermeni soykırımı yalandır” diyerek hukukumuzu savunanları iktidardan uzaklaştırıp zindanlarda çürütmek için oluşturulan politikaları uyguluyor.

               c) Taha Akyol:

    8 veya 9 Mayıs 2011 günü öğleden önce, CNN TÜRK de, eski Mücadeleci Taha Akyol’u canlı yayında izledim. Programcı bayan Akyol’a, “Ergenekon davası” hakkındaki görüşlerini sordu. Akyol özetle dedi ki:

    “Bana göre Ergenekon davası’nda gerçekler/suçlular var. ‘Ergenekon yalanı Amerika planı’ diye bağırıyorlar. Amerika’nın bu dava ile alakası filan olamaz. Zaten Amerika kendisinin bu davayla ilgisini olmadığını açıkladı…”

    Önce mücadeleci, sonra milliyetçi, daha sonra merkez sağcı, şimdi liberal gazeteci Taha’ya bakınız, aklınca, hem Silivri’deki bazı kahramanlarımızı mahkûm ediyor, hem günümüzün kuvay-ı milliyecilerine dil uzatıyor, hem de Amerika’yı tezkiye ediyor (temize çıkarıyor).

    Burada, Batı’nın baskısıyla idam edilen Boğazlayan Kaymakamı şehit Mehmet Kemal Bey aklıma geldi. Kemal Bey suçsuzdu, ama Batı Ermeniler adına bir kahramanımızın başını istiyordu. Zamanın Yozgat Müftüsü Hulusi Efendi’nin (Akyol) yalan şahitliğiyle Kemal Bey idam edildi.

    Taha Akyol Yozgatlıdır. Hulusi Efendi de Yozgatlıdır. Her ikisinin de soyadı “AKYOL”dur. Taha ile Hulusi’nin kan bağı var mıdır yok mudur bilemem. Ama bildiğim bir şey var: Taha Akyol, ABD emperyalizmi ve Ermeni yalanlarına karşı çıktığı için Silivri’de esir tutulan kahramanlarımız aleyhine konuşuyor, ABD’ye toz kondurmuyor. Bunlar, düşünmeye değer hususlar değil mi?

          * * * * * * * * *

    Eski Milli Mücadelecilerden Yavuz Arslan Argun, Vamık Volkan’ın başkanlığında hazırlanan bir çalışmada bulunmuş; ‘Türkiyelilik kavramının benimsenmesini, özerklik sisteminin tartışılmasını, anadilde eğitim alanının genişletilmesini, Anayasamızın ilk üç maddesinin değiştirilmesini’ isteyen bir rapora -Cumhurbaşkanı’na sunulmak üzere- imza atmış.

    Eski Mücadelecilerden Hüseyin Gülerce’yi bilirsiniz, Amerika ikametli birisinin paralelinde gazetecilik yapıyor.

    Sahiden ne oluyor bu eski Mücadelecilere?

    ‘Yamanmak, dönmek, değişmek’ bunların özelliği mi oldu?

    Bu özellikler, “milli-dini” değerlerle nasıl izdivaç yapıyor?

    Yeri gelmişken şu soruları da soralım:

    Eski Mücadelecilerin bugünkü devamı (Aykut Edibali’nin genel başkanlığını yaptığı Millet Partisi) Siyonizm ve haçlı emperyalizminin milli devletimizi yıkmak için saldırılarını en üst düzeye çıkardıkları şu yıllarda neden sessizler, neden “milletim uyan!” demiyorlar? Susmak, emperyalizmin işini kolaylaştırmak, milleti uyutmak demek değil midir?

    Emperyalizm dün neyse bugün de odur. Emperyalizm insanlığın baş belasıdır. Milletini uyutanlar affedilmezler. Devletini satanlar onmazlar. Milletler ölmezler, tüm zorluklara rağmen yaşarlar.

    Türk milleti ve devletine saldıranlar başarısız olacaklar.

Tarih: 25.03.2011 Okunma: 806

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?