SADECE 3 ÇOCUĞUN MU KATİLİ?

İsmail Hakkı CENGİZ - 28.03.2011


Canavar yakalanmış… Gazeteler öyle yazıyor… Canavarmış… Yakalanması da ballandırıla ballandırıla anlatılıyor. Yakalayan ekibin başarısı göklere çıkarılıyor. Meğer “canavar”, kaybolan çocukların evine 200 metre mesafedeymiş. Dağları taşları, mağaraları kovukları arayan polis, 200 metre ötedeki “canavar”ı nasıl atlamış, bunu 1,5 sene sonra yakalamak nasıl “üstün başarı” oluyor, anlamak mümkünse anlatın.

Aslında, bütün ülkeyi 18 ay boyunca meşgul eden hadise bu kadar basit miymiş, onu da havsalamız almıyor.

Fakat üzerinde durulması gereken esas konu başka…

Bir bayram akşamüstü, 3 masum yavru kendi sokaklarında kayboldu. Hadise 1 saat sonra bütün Türkiye’nin gündemindeydi. O andan itibaren, başta çocukların aileleri, yakınları, komşu ve akrabaları olmak üzere, 70 milyon Türk’e bayram zehir oldu. Milletçe dehşetli bir sarsıntı yaşadık.

Kaybolma muamması haftalarca zihinlerimizi meşgul etti. Uykularımız kaçtı.

Sonra, yeni bayramlar geldi. Her bayram, kaybolan çocukların akıbetini düşünmek bayramları zehir etti. Acılı aileler ekranlarda gözyaşlarına boğuldu. Onların acısı bütün milletin acısı oldu. 2009 Ramazan Bayramından sonra gelen 4 bayram da hep buruk acılarla, üzüntüyle geçti. İlk günkü travmayı her bayram yeniden yaşadık.

Geçen hafta, 3 masum yavrunun akıbeti çöüldü… Daha ortadan kayboldukları gece, bir “canavar” onları öldürmüş. Haberlere göre; “canavar” suçunu itiraf etmiş. Şimdi yargılanacak. Suçu sabit görülürse en ağır cezayı alacak. Diyelim ki ağırlaştırılmış müebbet.

Bu nedir? “Katil”in en ağır cezayı alması, hatta mümkün olsa da ölüm cezası verilse; bu, işlenen suç karşısında ne ifade eder?

“Katil”in en ağır şekilde cezalandırılması masum yavrucakların hayatlarının karşılığı olabilir mi? Hatta bir tanesinin hayatının karşılığı olabilir mi? Ailelerin üzüntüleri, yakınlarından başlayarak dalga dalga yurda yayılan acının, milletçe yaladığımız şiddetli sarsıntının karşılığı olabilir mi?

Olamaz!

Ne yapmak lâzım?

Olayı derinlemesine düşünmek lâzım!

Bu olay başımıza neden ve nasıl geldi?

Bir zamanlar kendisi de 1-2 yaşlarında bebek, 8-10 yaşlarında çocuk olan “katil zanlısı”, 30’lu yaşlara gelince nasıl bir “canavar” şekline bürünebiliyor?

Eğer böyle bir hadiseyle 40 yılda bir karşılaşıyor olsaydık; kişisel bir problem, bir hastalık, bir sapıklık derdik.

Fakat öyle değil… Benzer “canavarlık”larla çok sık karşılaşıyoruz. Hemen hemen her gün! Bazen günde birkaç tane benzer olay gazete sayfalarını, TV ekranlarını dolduruyor.

O zaman bu bireysel değil, toplumsal bir vaka… Toplum hayatımızdaki bir takım aksaklık ve yanlışlıklar suç ve suçlu üretiyor…

Şöyle bir sakat anlayış zihinlerimizi işgal etmiş gibi: Sanki ülkede gücü gücü yetene bir düzen hâkim. Gücüm yetiyorsa, elimden geliyorsa döverim, tecavüz ederim, öldürürüm, çalarım, rüşvet alırım-veririm... Vs.  Hele kimsenin görmeyeceğini düşündüğüm yerlerde elime fırsat geçerse, elimden hiç kimse ve hiçbir şey kurtulamaz.

Ne dersiniz, toplumdaki genel anlayış böyle değil mi?

Genel anlayışı böyle olan bir cemiyette huzur namına bir şey kalabilir mi?

Ne yapmalı, nasıl normalleşebiliriz?

Biraz düşünelim!

Gelecek yazılarımda bu konuyu işlemeye çalışacağım.

 

 

Önceki yazılar

Tarih: 28.03.2011 Okunma: 752

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?