Sadi SOMUNCUOĞLU, YENİÇAĞ
Demokrasimizin
durumu:
Ekonomist dergisinin 167 ülke arasında yaptığı “Dünya Demokrasi Endeksi”
araştırmasında, Türkiye 2008’e göre 2010 yılında 2 basamak geriye giderek, 89.
sıraya gerilemiştir.
Ülkelerin “tam demokrasi” , “kusurlu demokrasi” ve “melez rejim” olarak 3’e
ayrılan bu araştırmada Türkiye, “kusurlu demokrasiler” arasına bile girememiş,
Tanzanya, Filistin, Uganda, Sierra Leone ve Haiti gibi ülkelerle birlikte
“Hibrit- melez rejim” olarak gösterilmiştir.
Freedom House adlı örgütün “Dünyada Özgürlük 2011” raporunda, 193 ülke “özgür”
, “kısmen özgür” ve “özgür olmayan” ülkeler kategorileri altında 3’e
ayrılmıştır. Türkiye bu raporda “kısmen özgür” ülkeler arasında yer almıştır.
Ekonomik ve insani kalkınmışlığımız:
Başbakan Erdoğan’ın katıldığı Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği 41. Genel
Kurul toplantısında Mustafa Koç şöyle konuşuyor: (20.01.2011)
“Dünyada gelişmişlik ekonomik büyüklükle ölçülmüyor. Kişi başına milli gelirle,
rekabet gücüyle, insani gelişme ile ölçülüyor. Biz 16. büyük ekonomiyiz ama
satın alma gücü paritesine göre 84. sıradayız. Küresel rekabet gücü endeksinde
61. sıradayız. Belki de bu tür sıralamaların en önemlisi olarak görülmesi
gereken insani gelişme endeksinde de maalesef 83. sıradayız. Acaba dünyanın 10.
büyük ekonomisi olduğumuzda bu sıralamalarda yerimiz nereye yükselecek?”
Ekonominin önemli bir diğer ölçüsü de, ihracat ve ithalatımızın durumudur.
2009’da toplam ihracatımız 102 milyar 149 milyon dolar iken 2010’da 113 milyar
930 milyon dolar olmuş. Toplam ithalatımız , 140 milyar 928 milyondan 2010’da
185 milyar 493 milyon dolara çıkmış. Dış ticaret açığı 2009’da 38 milyar 779
milyon dolar iken 2010’da 71 milyar 563’e milyon yükselmiş. 2009’da ihracatın
ithalatı karşılama oranı %72.5 iken, 2010’da %61.4’de düşmüş. Ham madde
ithalatı 2009’da 99.510 iken, 2010’da131.393 milyon dolara yükselmiş.
Merkez Bankası’nın verilerine göre, tüketicilerin kredi kartı borçları ise
355.6 milyon TL artışla 42 milyar 979.1 milyon TL’ye çıkmış. Böylece
tüketicilerin bankalara olan toplam borcu anılan dönemde 1 milyar 154 milyon TL
artışla 168 milyar 918 milyon TL’ye yükseldi.
Muhafazakâr doku ve toplum huzuru:
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun bir soru önergesine verdiği cevaba göre; 6
yılda 16 bin 38 kişi intihar etti. (2002–2007) Bunlardan 9 bin 977’sini erkek
intiharları oluştururken, yine aynı dönemde 6 bin 61 kadın intiharı yaşandı.
Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın aynı konuda, Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) verilerine dayanarak verdiği cevap şöyle: İntiharlarda artış eğilimi
görülüyor, intihar eden nüfusun 15-34 yaş grubunda yoğunlaştığı, intihar eden
erkeklerin yarısının 35, kadınların ise 25 yaşından daha küçük olduğu
anlaşılıyor. Kadınları intihara sürükleyen sebeplerin genellikle psikolojik,
erkeklerin ise ekonomik olduğu vurgulandı.
Yıllara göre intihar olayları şöyle: 2002’de bin 392 erkek, 909 kadın, 2003’te
bin 574 erkek, bin 131 kadın, 2004’te bin 681 erkek, bin 26 kadın, 2005’te bin
740 erkek, 963 kadın, 2006’da bin 782 erkek, bin 47 kadın, 2007’de bin 808
erkek, 985 kadın, 2008’de bin 924 erkek, 892 kadın intihar etti.
(22.03.2010/AA)
Boşanma olayları artıyor:
TÜİK istatistiklerine göre, boşanma vakalarında da artış görüldü. Buna göre:
2008 yılında 99 bin 663 çift boşanırken, bu sayı 2009’da 14 bin 499 artarak 114
bin 162’ye yükseldi. 2008 yılında 641 bin 973 çift evlenirken, 2009’da bu sayı
50 bin 231 azalarak 591 bin 742 oldu. Boşanmaların yüzde 40’ı ilk beş
yılda yaşandı. Türkiye’de evlenenlerin sayısı azalırken, boşanmayı tercih eden
çiftlerin sayısı da artıyor.
Sonuç:
Bütün bu olumsuzluklara, devletin kuruluş temellerinin pazarlık masasına
yatırıldığı bilgisi eklenirse, ülkemizin süratle nasıl bir çıkmaza doğru
sürüklendiği daha açık bir şekilde görülecektir.
Ülkenin tablosunu, üstat düşünce adamı Ege Cansen şöyle özetliyor:
“AKP’nin, gerek büyük devletlerin ’bırakın Kürtler kendi kendini yönetsin’
baskılarıyla, gerek kendi felsefesi sonucunda Türkiye’de bölünme fiilen
başlamıştır.” (22.01.2011 Hürriyet)
Buna göre, “AKP Haçlılar ne derse onu yapıyor” değerlendirmesi doğru değildir.
Doğru olan, projelerdeki benzerlik sebebiyle ortak bir politikada, BOP eş
başkanlığı gibi buluşulmasıdır.