Halkı Avlayanlar, Patronu Tavlayanlar

İsmail Hakkı CENGİZ - 20.06.2008

            Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

  

      
 

         “Demokrasi” adıyla sahneye konan, aslında bayağı bir “güç ve ekonomik kaynak paylaşımı”nın ta kendisi olan oyunda halkın bir rolünün olmadığını, etkin oyuncuların ona asla yer ve rol vermediğini sıkça tekrar ediyoruz.

         Oyunda rakibe üstünlük sağlamak, paylaşımdan büyük pay almak amacıyla, sanki halk da sahnedeymiş, halk kendi yanlarındaymış, kendileri de halkın yanındaymış gibi nutuklar atılıyor, yazılar yazılıyor.

         Dillerden düşürmedikleri bir olgu da “yüzde 47”. Görmek istemiyorlar ki; 47’nin olduğu yerde doğal olarak bir de 53 var demektir.

         Bu rakamlar yönetimi belirleyici gibi gözükse de, yönetimde etkili olamıyorlar. Zaten etkili olsalardı medyacı ve siyasetçiler ikide bir bu rakamları hatırlatmak zorunda kalmazlar, milyonlar medyayı da, siyaseti de hizaya sokardı.

         İşin kaya gibi sert gerçeği…

         Parası olan, parası kadar konuşuyor.

         “Paran kadar konuş” darb-ı meseli hükmünü acımadan icra ediyor.

         Halkın parası var mı?

         Yok!

         O zaman konuşamaz… Sesi çıkmaz, çıksa da kimse duymaz.

         *                 *                 *

         Altı yıllık AKP döneminde iktisadî politikaların nasıl oluştuğunu, kaynakların nereye aktığını, dünkü yazımızda, “Son Beş Yılın Sözü” başlığı altında verdiğimiz tek cümle gayet açık bir biçimde izah ediyordu.

         İki lafından biri “halk” olan bir kısım halk avcıları, sahiden halkı düşünüyor olsalar, her şeyden evvel iktidara, yıllar boyunca iktisadî kaynakları nasıl kullandığını, refahı halka niçin yaymadığını, kimleri, nasıl zengin ettiğinin hesabını sorardı.

         *                 *                 *

         Kendisini 25 sene önceki “Türk Edebiyatı” dergilerindeki yazılarından, “milliyetçi” bir yazar olarak tanıdığımız, o günlerde hakikaten millet için sırtında taş taşıyacak bir seciyede gördüğümüz bugünün bir “halk avcısı”nı, şimdilerde halkın yoluna taş koyan bir seviyede görüyoruz.

         Bu sayın yazar, 14 Haziran tarihli yazısına “Sizi görüyoruz baylar!” başlığını atmıştı. O görüyor da, sanki kendisi görünmüyor.

         Biz de seni ibretle görüyoruz.

         “Halk”, “halk” diye sayıklamakla halktan yana olunabilseydi, yılların Halk Partisi çoktan “Halkçı” olurdu.

         *                 *                 *

         Vatandaşın arasına karışabiliyor musun?

         Halk nerelerde aşağılanıyor, neden cahil, fakir ve geri bırakılıyor, anlayabiliyor, anlatabiliyor musun?

         Hangi devlet kurumlarında “bağış” ve “bahşiş” adı altında ne haraçlar alınıyor, farkında mısın?

         İşsizin hangi ruh halinde başını kaldıramadığını, duygu ve düşüncesini yüreğinde hissedebiliyor musun?

         Kadın, çoluk-çocuğun köle düzeninde çalıştırıldığını görebiliyor musun?

         Emeğin, patlamaların, Tuzla ve benzerlerinin hesabını sorabiliyor musun?

         Genel ve yerel idarelerin milletin kaynaklarını kimlere peşkeş çektiğini dile getirebiliyor musun?

         Bunları yazabilirsen derim ki, sen halktan yanasın.

         *                 *                 *

         Bu sayın yazar Ağustos 1983’teki “Ruhlar Göçü” başlıklı makalesinde şöyle bir tespitte bulunmuş: “Biz, toplum olarak bir toplu inkârlar dönemi yaşamışız.”

         Şimdi, şöyle sormak bizim hakkımız değil mi: Toplu inkârlar dönemini aştık da, bugün de siz kişisel inkârlar dönemini mi yaşıyorsunuz?

         Seni mutlaka patronun da görüyordur.         Halkı avlayamadığın kesin ama belki patronunu tavlamışsındır.

         Büyük patronlarından da bir-iki aferin gelmiştir.

         Sana bizden de bir büyük aferin.

        *              *              *

 

        Üstatlardan

 

         Sivas’ta Yoksul Çocuklar
 

         Sivas’ta Ulu Cami avlusunda çocuklar
         Yalvaran gözlerle etrafa baka baka
         Açıyorlar küçücük esmer avuçlarını:
         “Emmilerim sadaka!.. Emmilerim sadaka!”

         Hükümet Konağı’nın yanında biri
         Bir kemik kalmış bir deri…
         “Boya-cila yimbeş… Boya-cila yimbeş” diye ağlıyor
         Ve daha fırça bile tutamıyor elleri.

         Garipler pazarında körpe çocuklar
         Yorgunluktan güzelim yüzleri al al…
         Öldüren bir çığlık dudaklarında:
         “Boş hamal! Boş hamal! Boş hamal!”

         Nane satan, su satan yetim çocuklar
         Şarkı söylemediler güneşe, aya…
         Biliyorum, ne masal dinlemeye doydular,
         Ne oyun oynamaya…

         Ve günahkâr çocuklar, suçlu çocuklar
         Mahkeme salonunda bakarım dizi dizi.
         Bu suç bizim suçumuz, bu günah bizim
         Affedin bizi.

                                      Yavuz Bülent Bakiler

 

Önceki yazılar

Tarih: 20.06.2008 Okunma: 714

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Necmi Uçar

29.04.2008 - 15:44

Çok güzel keşke, amma nerde... saygılar.

özgür deniz

30.04.2008 - 11:16

NECMİ UÇAR üstad sonsuz tşk.görevimiz bu minvalde hareket etmek.ALLAH müyesser eylesin.bilmukabele.

Osman Yıldız

01.05.2008 - 00:23

Özgür ben Siz düşlüyorsunuz. Ben ise düşlediğiniz gibi dünyanın her tarafındaki tüm ülkelerin olabileceğine inanıyorum. Kim bilir. Belki yarın belki yarındanda yakın. Saygılarımla

ÖZGÜR DENİZ

01.05.2008 - 11:43

Osman üstadağabey sonsuz teşekürler.Mutlaka ki olamz diye bir şey yok ama mücadele etmek gerekir.dürüstçe namusluca. saygıyla.RABBİM müyesser eylesin.

Necmi Uçar

29.04.2008 - 15:44

Çok güzel keşke, amma nerde... saygılar.

özgür deniz

30.04.2008 - 11:16

NECMİ UÇAR üstad sonsuz tşk.görevimiz bu minvalde hareket etmek.ALLAH müyesser eylesin.bilmukabele.

Osman Yıldız

01.05.2008 - 00:23

Özgür ben Siz düşlüyorsunuz. Ben ise düşlediğiniz gibi dünyanın her tarafındaki tüm ülkelerin olabileceğine inanıyorum. Kim bilir. Belki yarın belki yarındanda yakın. Saygılarımla

ÖZGÜR DENİZ

01.05.2008 - 11:43

Osman üstadağabey sonsuz teşekürler.Mutlaka ki olamz diye bir şey yok ama mücadele etmek gerekir.dürüstçe namusluca. saygıyla.RABBİM müyesser eylesin.