Güngör
MENGİ
Dünyanın
hiçbir yerinde iktidarın propaganda alanında bizdeki kadar orantısız güç
kullandığı bir demokrasi bulamazsınız.
Kamu araçları iktidar partisinin malı gibi.
Özel TV ve basının da tamamına yakını ya iktidara bağımlı veya korkutularak
sesi kısılmış.
Yasalar önlemese bile siyasetin etiği bu kadar adaletsizliği kabul etmez. Bizde
ediyorsa sebep, haber alma hakkını savunma geleneğine sahip bir toplum
olmayışımızdır.
12 Haziran seçimi Meclis’e 300 yeni isim getirecek. Tabii aynı sayıda eskiye
yol görünecek.
Bunlar için kimse üzülmesin.
Basın özgürlüğü kısıtlanırken, uluslararası kuruluşların raporlarında Türkiye
rezil edilirken hiçbirinin çıtı çıkmamıştır. Ama bu teslimiyetçi ruh da onları
kurtarmamıştır.
Geride kalanlara ibret olsun; arkalarından teneke çalsak yeridir!
Başbakan’ın dün yaptığı bir açıklama, iktidarın medya egemenliğini pek de
insaflı kullanmayacağının işaretini verdi.
Demokrasimiz özürlüdür.
Çünkü basın özgürlüğü kısıtlı. Milletvekilleri dokunulmaz. Adayları parti
üyeleri değil liderler seçiyor. Ve halk iradesini çöplüğe atan yüzde 10 baraj
rezilliği var.
Dün Başbakan şöyle dedi:
“Şu anda bu insanlar (Silivri’de tutuklu Balbay, Haberal, Alan) hangi davadan
tutuklu ortada. Dokunulmazlık için bu kadar konuşan CHP’nin tavrı:
Dokunulmazlık kaldırılsın diye bu kadar konuştular, şimdi dokunulmazlık zırhına
kimlerin müracaat ettiği...
O da ortada!”
Başbakan demek istiyor ki “Dokunulmazlıkları kaldırmadık diye bize demediğini
bırakmayan CHP şimdi o zırhı milletvekili yapacağı Ergenekon şüphelileri için
kullacak...”
CHP’nin Haberal ve Balbay’ı yargıdan kaçırmak için milletvekili adayı
yapmadığını Başbakan’ın bilmemesine olanak yoktur.
Çünkü yargılandıkları suçlar nedeniyle milletvekili seçilseler bile
dokunulmazlık kazanamayacaklar.
Seçilseler de yargılama devam edecek. Tutuklulukları kaldırılsa bu, seçilmelerinin
sağladığı bir avantaj olmayacak.
Propaganda zemininin adaleti yok.
Üstüne bir de yalan yanlış bilgilerin yaratacağı karambolleri getirmeyelim!
Anketlere bakanlar AKP’nin böylesi tamahkârlıklara muhtaç durumda olmadığını
görebilirler. Kendileri de görsünler!
Hâkim ne yapsın?
ÖSYM Başkanı YGS skandalını acemiliğe işgüzarlığa ve eksikliğe bağladı
biliyorsunuz.
Ünlü matematikçi Ali Nesin VATAN’a matematik testinde ortaya çıkan şifreyi
“aptallığın daniskası” diye tarif etti.
Nesin’e göre bu rezaletin sebebi kasıt da olsa, beceriksizlik de; sorumlular
istifa etmeli!
Ama tuhaf bir şekilde iktidar, mağdur olan çocuklar ve aileleri safında “hesap
soran” rolünde olması gerekirken suçlu kompleksine girdi.
Her yanı pis kokular sarmışken Cumhurbaşkanı Gül sınavı akladı, “tatmin oldum”
dedi. Onu bakanlar izledi...
Ve dün Başbakan Erdoğan.
O da “ÖSYM Başkanı’nın yapmış olduğu açıklamalardan ben tatmin oldum” dedi ve
Danıştay’ın bu konuda verdiği son kararı haklılığını kanıtlayan bir gelişme
gibi gösterdi.
Oysa Danıştay açılan iptal davasını reddetmemiştir.
Görevsizlik kararı vererek başvuruyu İdare Mahkemesi’ne göndermiştir.
Başbakan’ın sözleri Başsavcı’nın esas hakkındaki mütalaası gibi maşallah.
Ankara İdare Mahkemesi’nin hâkimine Allah kolaylık versin!