Zaman zaman yazılarımızda ilginç hikâye ve menkıbelere yer veriyoruz. Son zamanlardaki yazılarımız hep sosyal ve politik konular oldu. Bu defa siyaset yapmayalım. Ve halk arasında çok yaygın olarak anlatılan bir menkıbeyi nakledelim.
Ankara’da Hacı Bayram Camii ve Hacı Bayram-ı Veli Türbesi vardır. Camiinin ve türbenin ziyaretçisi hiç eksik olmaz. Hacı Bayram-ı Veli hazretlerini seven sayan yüzlerce insan, dua etmek ve namaz kılmak için akın akın buraya gelir ve gönül huzuru içinde evlerine, köylerine ve kentlerine dönerler.
Hacı Bayram-ı Veli, Osmanlı Padişahı Sultan II. Muradın saygı duyduğu manevi önderlerindendi. Padişah II. Murat’ın Hacı Bayram-ı Veli’ye saygısı o derece büyüktü ki, Ona mürid olan hiç kimseden vergi almıyordu. Ama gelin görün ki bütün Ankara halkı da, Hacı Bayram-ı Veli’nin müridi olduğunu iddia ediyor ve vergi vermek istemiyordu. Ankara'da kimden vergi istense, "Ben Hacı Bayram'ın müridiyim" deyip işin içinden çıkıyordu. Bu durum padişah II. Murat’a kadar ulaştı. Bunun üzerine padişah, Hacı Bayram-ı Veli’ye bir mektup gönderip, "Gerçek müritlerinizin sayısını bana bildiriniz, sizin bildirdiğiniz herkes vergiden muaf tutulmak üzere kabulümdür" dedi.
Hacı Bayram-ı Veli hazretleri de devletine saygılı bir maneviyat büyüğü olarak, kendisine bağlılığın kötüye kullanılmasından fazlasıyla şikâyetçi idi. Padişahın bu mektubu üzerine, kendine müritlik iddiasında bulunan herkese haber saldı: "Falan gün, falan yerde toplanınız" diye. O gün, hemen hemen bütün Ankara halkı şeyhlerinin davetine uyarak bildirilen yere akın ettiler.
Hacı Bayram-ı Veli, bir tepeciğe kurdurduğu siyah kıl bir çadırdan çıkarak kalabalığa sordu: Beni seviyor musunuz?
Kalabalık hep bir ağızdan karşılık verdi: Elbette seviyoruz.
Bana yürekten bağlı
mısınız, istesem benim için canınızı verir misiniz?
Kalabalık cevap verdi: Canımız
senin yoluna feda olsun.
Hacı Bayram-ı Veli, bunun üzerine, "Bugün bana inananları şu çadırın içinde bir bir kurban edip canlarını cennete göndereceğim. Şimdi bir kişi gelsin" dedi.
Kalabalıktan bir kişi çıkıp gitti. Hacı Bayram onu çadıra aldı. Çadırda önceden hazırlattığı koyunlardan birini keserek, kanını çadırdan dışarıya akıttırdı. Dışarıdakiler adamın gerçekten kurban edildiğini sanarak ürperdiler. Hacı Bayram dışarı çıktı. Bir kişi daha gelsin" dedi.
Bir adam daha çıktı, gitti. Onu da çadıra alıp aynı işlemi yaptı. Sonra dışarı çıktı ve bir kişi daha istedi. İşin şakaya gelir yanı yoktu. Giden gidiyordu. Bu defa bir şaşkınlık ve duraksama görüldü. Yine de bir hanım ileri çıktı. Hacı Bayram onu da çadıra aldı. Aynı olay tekrarlandı. Dördüncü defa Hacı Bayram kurbanlık isteyince tek kişi çıkmadı.
Hacı Bayram-ı Veli, artık padişaha cevap verecek durumdaydı: “Sultanım vergiden affedilmek üzere gerçek müritlerimi sormuştunuz. Benim gerçek müritlerim iki er kişi ile bir hatun kişiden ibaret üç kişidir.”
Baştan politika olmasın demiştik ya. Siz bu yazıyı okurken partilerin milletvekili aday listeleri açıklanacak ve takke düşüp kel görünür olacak. İşte o zaman kimlerin sahte mürit, kimlerin samimi dost olduğu meydana çıkacak. Bakalım kimler, kimmiş, lidere, davaya ve partiye gönülden bağlıymış anlayacağız.