GESTAY

Hüseyin ŞİNASİ - 15.04.2011

         Antalya’nın Kumluca ilçesinde yaşayan eğitimci, köşeyazarı dostumuz Hüseyin Deniz’in çok ilginç bir yazısını bilgilerinize sunuyorum. 

                                    GESTAY

Hâlâ var mıdır bilmiyorum. Bizim askerlik yaptığımız sıralarda askeri araçların motor kaputlarında, araç şoförlerine talimat niteliğinde bir formül yazılmıştı: GESTAY. Gözetle, Elle, Sıkıştır, Temizle, Ayarla, Yağla.

Bir binbaşımız vardı, askerlikte bütün kuralların kanla ve gözyaşıyla yazıldığını söylerdi. Sivil mantıkta insana ters gelen, hele liberal kafaların asla kabul edemeyeceği şeylerin çoğunun savaş alanlarında binlerce cana mal olduğunu ve ondan sonra talimnamelere bir kural olarak girdiğini söylerdi.

Sürücüler de aracının başında robot gibi durursa araç onu öyle bir zamanda, öyle bir yerde bırakır ki sadece kendini değil, mensup olduğu birliği bile tehlikeye atar. Onun için askerde birlik komutanları insandan çok araçlar üzerinde titizlenir. Çünkü insan unsurunun ağzı dili vardır. Kendisine karşı yapılan yanlış muameleye karşı tepkisini gösterir. Ama hayvan ya da araç öyle mi ya? Tepkisini olmadık zamanda gösterir. Arabayı günlerce yerinden kımıldatmazsınız. Acele bir işiniz olduğu zaman kapıyı açar kontağı çevirirsiniz, akü bitmiştir. Ya da bir yerde küflenme vardır. Akım iyi geçmez ve motor güçten düşer.

İnsan unsurunun ağzı dili vardır dedik ama her insan sitem etmez. İlgisizliğinizi, uzaklığınızı yüzünüze vurmaz. Sizi öyle bir noktada yayan bırakır ki aklınız durur.

Bizim lafı getirmek istediğimiz konu da işte tam burası: GESTAY formülü insan ilişkilerine de uygulanabilir. Ne dersiniz bir deneyelim mi?

Ata evladıyla, öğretmen öğrencisiyle, eş eşiyle, dost dostuyla ilişkilerinde bu formülü bire bir uygulamalıdır bize göre. Şimdi, gelin bu formüldeki konuları bir bir masaya yatıralım:

G- GÖZETLE: Eşinin dostunun, çocuğunun, komşunun işleriyle, sağlığıyla, durumuyla ilgili bilgileri merak et. Arada sırada yolunu arkadaşının işyerinden geçir, otur bir çayını iç. Hal hatır et. Derdini böl. Eşin ise giyimine kuşamına, saçına sakalına, gidişatına bak. Bir yanlışlık varsa onu dostça uyar. Çocuğunsa okulundaki durumu, işyerindeki durumu nedir diye sor soruştur. Sadece sormakla yetinme gidip gör durumunu. Eşinin dostunun yiyeceği mi yok, keyfi mi yok, işi mi yok anlamaya çalış. Unutma; “Ağanın gözü ata tımardır” diyor atalar.

E- ELLE: Arkadaşına dokun. Ona uzaktan selam vermekle yetinme. Yanına var. Tokalaş, mümkünse sarıl. Hele hele çocuğunsa torununsa. İster anne baba ol, ister dede, onu gördükçe ona dokun. Kucakla, sımsıkı sar. Onu öp, okşa. Konuş onunla. Sevgini açık bir biçimde göster. Bazı insanlar imadan falan anlamaz. Ona kendisini sevdiğini, özlediğini, birlikte oturmak, konuşmak, gezip dolaşmak istediğini açıkça söyle. Ona bir şeyler ikram et. Gözlerinin ta içine bak. Annen babansa yaşın ilerlemiş de olsa onlara ihtiyacın olduğunu, onları sevdiğini açıkça söyle. Yetişme tarzından ve toplumsal eğilimlerden dolayı bugüne kadar söylemediysen şeytanın bacağını kır ve hemen şimdi söyle.

S- SIKIŞTIR: Ama dostun, ama komşun, ama eşin yoldaşın. Hangisi olursa olsun, yanlışını gördüğün zaman dostça uyarmaktan korkma. Kızacakmış, varsın kızsın. Dostun ya da atanın dostlar üzerinde hakları ve onlara karşı görevleri vardır. Kızacak diye, hatırı kırılır diye düşündüklerini söylemezsen günahı senin boynundadır. Söylersen günah senden gider. Büyüklüğün de, dostluğun da şartı karşımızdakini uyarmaktır. Ama sakın bunu el içinde yapma. Çek bir kenara konuş. Sesini yükseltme. Bunu hiçbir çıkar gözetmeden söylediğini ona hissettir.

T- TEMİZLE: Dostunun seni yanlış anlamasına izin verme. Aracı kullanma. Yanlışın varsa açıkça söyle ve özür dile. Yanlış yaptığını düşünüyorsan, bunu da küsmeden, aracı kullanmadan, bire bir kendisine ilet. Telefonla veya mektupla değil, bizzat kendin görüş. Özür dilemek, yanlış yaptım demek küçüklük değil, büyüklüktür. Bu kişi kadın veya çocuk olabilir. İşyerinde birlikte çalıştığınız astınız da olabilir. Hiç fark etmez. Alışveriş yaptınsa helalleş. Onu iyi bir dost olduğuna, sadece iyilik istediğine inandır.

A- AYARLA:  Karacaoğlan der ki “Çok varıp gelirsen olmaz bir yere/ Ya muhabbet kalkar ya bir hal olur.”  Atalar da “Çok muhabbet tez ayrılık getirir” der. İlişkilerde çok sıkı fıkı olmak iyi değildir. İlişkide ölçüyü kaçırmamak gerekir. İnsanlar eşiyle bile ayrılıyor ve ondan en büyük kötülükleri görebiliyor. Bu yüzden kişi kendisinin, ailesinin, kurumunun ve dostlarının sırlarını korumalıdır. Eski pehlivanlar çıraklarına bütün hünerlerini öğretmezlermiş. Çoğumuz ilişkilerimizde ayarı tutturamayız. Çocuklarımız için ya da bir dostumuz için akla hayale gelmeyecek fedakârlıklar yaparız. Ödeyemeyeceğimiz borçların altına gireriz. Sonra da ağlayıp sızlarız.  Herkesin ve her şeyin bir bedeli vardır. İnsanlardan daima sadakatsizlik beklemek lazımdır. Her gördüğüyle laubali olmak kadar, herkese karşı resmi davranmak da doğru değildir. Hiç gülmemek hastalık, her şeye gülmek ise kaçıklık belirtisidir. Cimrilik hastalıktır. Varını yoğunu saçıp savurmak da akıllıca bir iş değildir.

Demek ki kişilikte ve ilişkilerimize rengini veren davranışlarımızda ölçüyü kaçırmamak gerekiyor.

Y- YAĞLA:  Beşeri ilişkilerde tartışma ve eleştirme pek yararlı olmaz. Aslında azıcık yağlamak, sürtüşmeyi ve bundan ortaya çıkan kızgınlıkları önler. Üstadım Ege Cansen bundan 25 yıl önce yazdığı bir yazıda “Yağcılık İnce Sanattır” diye başlık atmış ve yağcılığın manifestosunu yazdıktan sonra yazısını, “Yağcılık ekonomiktir, öğreniniz” diye bitirmişti. Usta, büyük şirketlerde yıllarca çalışmış ve yağcılığın binbir biçimini görmüş biri olarak gerçek bir şaheser yazmıştı. Tabiî ki biz çıkar amacıyla çekilen yağdan söz etmiyoruz. İlişkileri yumuşatan ve güzelleştiren sözlerden, davranışlardan bahsediyoruz.

Yağlama, ısınmayı ve ısınmanın yarattığı tahribatı önler. “Bugün çok iyi gördüm sizi. Yav bak bunu ben hiç düşünmemiştim. Ne iyi ettin. Dilin bal olsun! Hay ağzına sağlık! Sen benden çok yaşayacaksın! Valla bravo! Kardeşim, güzel kardeşim! Bir çay da benden iç! Sen yaşlanmıyorsun! Gülmek sana çok yakışıyor!” Bu sözler insanlar arası ilişkileri yumuşatır. Eski bir şair “zamane insanları her şeye bir aferin verir/ Yarab! Bu aferin ne tükenmez bir hazinedir!” der. Dilin kemiği kırdığı gibi sözün de en derin yaraları iyileştirmek gibi bir özelliği vardır.

 

 

 

 

Tarih: 15.04.2011 Okunma: 1542

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?