Mayıs l944’de iki ayrı
olay yaşanır. Birincisi 26 Nisan’da başlayıp 3 Mayıs 1944’de sona eren
Atsız-Sabahattin Ali davası. İkincisi 7 Eylül 1944’te başlayıp 29 Mart 1945’te
sona eren “Irkçılık-Turancılık” davasıdır.
Bilindiği gibi, Atsız Bey devrin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu’na yazdığı açık
mektupta, “vatan haini” dediği için Sabahattin Ali’nin açtığı davaya Ankara
Adliyesinde bakılır. Duruşmalara katılmak üzere Ankara’ya gelen Atsız’a, Yüksek
öğrenim gençliği büyük sevgi gösterilerinde bulunur. Adliye binasını kuşatan,
Anafartalar ve Denizciler caddelerini dolduran, Milli marşlar söyleyerek Ulus
ve Samanpazarı’na doğru yürüyüşe geçen, sloganlarla komünizmi telin eden
gençlere, karşı polis çok sert davranır.
Bu davada 3 Mayıs’ta “hakaret” olmadığına karar verilir. Bu durumu “1944
Milliyetçilik Olayı” kitabında Türkeş şöyle anlatıyor: “3 Mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler.
Kafaları yarıldı, gözleri patladı. Bazılarının kolları, kaburgaları kırıldı. O
zamana kadar Milli Şef’in müsaade etmediği hiçbir gösteri yapılamazdı.
Demokrasi, Eşitlik, Hürriyet, Gençlik... Bütün bunlar Türkiye’nin 1944
iktidarında hep palavradır.”
…
Türkeş’in işaret ettiği gibi, “nefes
almak bile” milli şefin iznine tabi iken, nasıl oldu da hiç kimsenin bilgisi
olmadan, Ankara’da binlerce genç meydanlara çıkabildi? Aklın alacağı bir şey
değil. Yoksa hükümete karşı bir ihtilal
hazırlığı mı var, şeklinde paniğe kapılan İnönü, Türkçülük düşüncesine
savaş açmaya karar verir. İlk iş olarak da Ankara ve İstanbul’da “Örfi İdare” ilan eder. Atsız gözaltına
alınır. Tutuklamalar devam eder. Adına “Irkçılık-Turancılık”
adı verilen dava açılır, neticede suçlananların tamamı beraat eder.
Bu iki olayı Atsız bir yazısında şöyle açıklıyor: “3 Mayıs Türkçülüğün tarihinde bir dönüm noktasıdır. O zamana kadar
yalnız duygu ve düşünce olan, edebi ve ilmi sınırları pek de aşmayan Türkçülük,
1944 yılının 3 Mayıs’ında birden bire hareket oluverdi. Bundan sonra 3 Mayıs,
Türklerin günüdür. Ona bir bayram diyemeyeceğiz. Çünkü yıllarca süren büyük
ıstırabımız o gün başlamıştır.”
Atsız’ın “büyük ıstırap” dediği “Irkçılık Turancılık” davası, sonunda
beraatla neticelendi.
Türk düşüncesinin kader kavşağı dediğimiz bu davadaki sorgu ve savunmalar,
değerli fikir, kültür ve edebiyat adamı Yavuz Bülent Bakiler, Türk Edebiyatı
Vakfı yayını olarak 56 yıl sonra topluca, ilk defa neşretti. “1944-1945
Irkçılık-Turancılık Davasında Sorgular-Savunmalar” adını taşıyan bu milli
hizmetten dolayı Bakiler’e teşekkür ediyoruz. Bir utancımızı gidermiş oldu.
Kutlu davamızın vefat eden eşsiz temsilcilerine Allah’tan rahmet, yaşayan Zeki
Sofuoğlu hocamıza ve Fehiman Tokluoğlu’na sağlık diliyoruz.
Yazının tamamı için: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=18100