Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Türklük şuurunun zirve yaptığı 3 Mayıs 1944 gününü anmak için dün Taksim’deydik.
Bir partinin, kurumun, birliğin, derneğin organizasyonu olmaksızın Taksim’de toplandık.
Nasıl toplandık?
Bu şuuru içinde hissedenler birbirlerine haber verdi. Hem Taksim’e mekân olarak yakın olanlar hem de işinden gücünden fırsat bulanlar akşama doğru Galatasaray Lisesi önünde toplandık. Bizi SURİYE TÜRKLERİNİN Türkçülük Günü pankartı karşıladı. Tabii insan ziyadesiyle duygulanıyor.
Bizim toplandığımız yerin hemen yanında, Solcu gençler “Parasız eğitim” için imza topluyorlardı. Onlara şahsen destek ve imza verdim. Bizim guruba katılmak için biraz sonra gelen gençlerden bazılarıyla Solcular arasında manasız bir gerginlik yaşandı. Kısa sürede yatışmasına rağmen üzüldüm.
Üzüldüm çünkü artık solcularla aramızda bir “husumet” kalmadı. Haddizatında, “tam bağımsızlık” konusunda onlarla hemfikiriz. Türkçü gençlerin bu bilinçte olmasını beklerim.
Neyse…
Galatasaray Lisesi’nin önünden bayraklarla ve dövizlerle yürüyüşe başladık. Çok canlı ve coşkulu bir kalabalık vardı.
En fazla atılan slogan “TÜRK’ÜZ, TÜRKÇÜYÜZ, ATATÜRKÇÜYÜZ” şeklinde olanıydı.
Sık sık tekbirler getirildi.
“Türkçüler Günü”nün ortaya çıkmasına vesile olan Hüseyin Nihal Atsız anıldı. Onun “Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz” diye başlayan “Yolların Sonu” başlıklı şiiri marş şeklinde hep bir ağızdan söylendi.
Sık sık “Kim bunlar?”
“BOZKURTLAR!” nidaları yeri göğü inletti.
x x x
ve
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz”
“Atatürk’e uzanan eller kırılsın!”
Avazeleri eşliğinde Taksim meydanına ulaşıldı. “Bin” değilse de 500 kadar Bozkurt artık Taksim meydanındaydı.
Burada saygı duruşunu müteakip “canlı” olarak İstiklal Marşı okundu. Günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yapıldı.
Sağanak yağış başlamasına rağmen topluluk dağılmadı.
O müthiş yağmur altında, hepimizin tüylerini diken diken eden “Kürşad’ın Sofrasında” başlıklı şiir okundu. Bu şiiri ilk defa duydum. Merhum Atsız’ın “Selâm” başlıklı şiirindeki
"Vaktiyle bir
Atsız varmış derlerse ne hoş;
Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş!" beytine
nazire olarak yazılmış.
Merak edip internette aradım. Tayma adlı bir şaire aitmiş. Kendisini tebrik ediyorum. Bu şiir büyük bir coşkuyla okundu ve her beşliğin sonundaki “var olsun!” bölümü topluluk tarafından gök gürültüsünü andıran bir sesle tekrar edildi. Görülmeye, işitilmeye değer bir manzaraydı. Müthiş duyguluydu. Gözlerimiz yaş doldu. Atsız’ın ruhu şad oldu.
Tayma’nın “Kürşad’ın Sofrasında” başlıklı şiirini sizlerle paylaşmam lâzım. Şiirin tarihine baktığım vakit bir inceliği daha fark ettim: Şair, eserini 2008 yılında, Atsız Hoca’nın 33’ncü ölüm yıl dönümünden 1 gün önce kaleme almış. Kalemi güçlü olsun, yüreğine sağlık!
İşte o harikulade mısralar:
KÜRŞAD’IN SOFRASINDA
Atsızlığı nam eden
yiğitlerim atlansın;
Kor taşıyan avuçlar, pas çözsün, pusatlansın!
Yıkılsın Ergenekon; yurtlarım azatlansın!
Hainlere kargışlı, kahpe acun dar olsun!
“Vaktiyle bir Atsız varmış”; var olsun!
Ayzıt yarenlik etsin, kurt doğursun Almıla,
Demir yığan, vade az, koşsun Atam Irkıl’a,
Ozan Çuçu söyleye, gök çöke yer yıkıla,
Bay kılınsın budunum, kalanı bizar olsun!
“Vaktiyle bir Atsız varmış”; var olsun!
Sançar bas kahkahayı, çınlat Tanrı Dağı’ndan,
Kara Kağan gafleti, az bu gaflet çağından,
“Kurtkaya elini çöz”, çık sürgün otağından,
“Kanlı sınır boyları yağıya mezar olsun”
“Vaktiyle bir Atsız varmış”; var olsun!
Deli Kurt Çakır alsın, Gökçen’i terkisine,
Açığma-kün kul olsun, Burkay’ın kargısına,
İ-çing katun delirsin, Kürşat’ın korkusuna
“Hayat çelik kollarla atılan bir zar olsun”,
“Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun!
Geçmesin geri gelen bir mektubun yarası,
Selim Pusat sorgusu, bir mektebin sırası,
Yurt olmaya yetmesin iki kutbun arası,
Atam’a süngülerim, kılıçlarım yar olsun,
“Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun!
Bozkurtlar diriliyor, ey kutlu atam Atsız,
Yolların başıdır bu; onun için pusatsız,
Bir işimiz hep yarım! Yapılmıyor Kürşat'sız!
Ve katında ona da kırk ayrı selam olsun,
"Vaktiyle bir Atsız varmış", var olsun!
Anılmadan yaşarsın ve bilmeden acımı,
Belirsiz mezarlarda bir “tabutluk” geçimi,
-ki bugünün erleri, iyi görsün öcümü,
Böyle düzen, böyle çağ, böyle devran kahrolsun,
“Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun!
Sen ömründe bir kere, bir kere sevinirken,
Tanrı yolu uzaktır! Biz sıkı giyinirken,
Ve demirdağ bir daha, bir daha delinirken,
Mezar taşımız yastık, yorganımız kar olsun,
“Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun!
Tayma, 10.12.2008
Şiirin internet hattı: http://www.turania.net/edebi-turler/3963-kursatin-sofrasinda.html
Önceki yazılar