A.Buğra TOKMAKOĞLU
Her gün evinize kaç gazete
giriyor? ,
İnternetten tüm gazetelere
göz atıyor musunuz?
Gazeteyi haftasonundan
haftasonuna görenlerden misiniz?
Sorular gazete okuma ve
gazetelerle buluşma pratiklerimizle ilgili.
Toplumsal yaşamda günden güne
artan kutuplaşma ve taraf olma/oldurtma çabaları insanları birbirinden biraz
daha uzaklaştırdı. Her alanda karşımıza çıkan bu uzaklaşma ve ötekileştirme
polemiklerinden korunup yaşamını sorunsuzca sürdürmek isteyenler ise
kendilerince önlemler almaya başladılar.
Kendi adıma konuşmak
gerekirse biraz iş gereği, biraz da merak eseri günlük yayın yapan tüm
gazeteleri şöyle böyle kurcalarım internetten. Evime her gün aldığım bir
gazetenin dışında apartmanımızda son aylarda sıkça rastladığım Zaman
Gazetesi’ne de bakıyorum. Ne de olsa kimse almıyor. Ben bir merak sayfaları
karıştırıp haberleri inceliyorum günü gününe.
Birbirinden farklı
düşüncelerde olan gazeteleri arka arkaya, karşılıklı bazen de karşılaştırmalı
olarak okumak zihin açıyor. Oysaki bizim milletimiz her gün aynı gazetenin
kalıplarına kendini öyle sıkı sıkıya bağlamıştır ki kendini bağladığı yerden
çekip kurtaramaz. Düşüncelere de sıkı sıkıya bağlıdır öyle insanlar. Kim gelse,
ne dese bir türlü ikna edemez. Hep bildiği yoldan devam eder koşulsuzca.
16 yıldır aynı kamu
lojmanında ikamet ediyorum. Bulunduğum lojmana şimdiye dek bir defa Zaman
Gazetesi’nin girdiğine rastlamamıştım. Burada Zaman Gazetesi’ni bir öcü gibi
gösterme amacından ziyade oturduğum şehrin, semtin özelliğine vurgu yapmak
istiyorum.
Son birkaç aydır apartman girişimizde
apartmanımızın müstesna üyelerinin birer ikişer abone olmalarıyla beraber Zaman
Gazetesi patlaması yaşandı. Bilenler bilir, abonelik sistemi ile dağıtılan
gazeteler abonelerin binalarının, apartmanlarının kapılarına bırakılır.
Aboneler oradan alırlar, giderler evlerinde okurlar gazetelerini.
Apartmanımızın kapısında her
sabah karşılaştığım daha sonra okuldan ya da işten geldiğimde bir kez daha karşılaştığım
gazeteleri uzunca bir süre gözlemledim. Baktım ki bu abone olan vatandaşlar
kendi gazetelerini almıyorlar, ben almaya başladım sahipsiz gazeteleri.
Bir gazeteye abone olan insan
o gazeteyi neden alıp okumaz onu da anlayamıyorum ya. Bu şekilde düzenli
okuduğum gazeteler arasına Zaman da eklendi. Abone olanlar sayesinde.
Kamuda çalışan birkaç
akrabamın da bu yanda tespitleri ve konuşmalarına şahit olunca durumu yavaş
yavaş çözmeye başladım. Kamu kurum ve kuruluşlarında her gün biriken Zaman
Gazeteleri çoğu abonenin okumaması ve gazetelerine dokunmaması sebebiyle cam
bezi, sofra bezi kıvamında kullanımlara vesile oluyordu. Önemli bir devlet
kurumunda bizzat gördüğüm manzara ise iyiden iyiye şaşırttı beni. Bir resmi
aracın içinde 20’ye yakın aynı günün Zaman Gazetesi geri dönüşüm ya da farklı
amaçlarda kullanılmak üzere gıcır gıcır hiç dokunulmadan gidiyordu uzak
diyarlara…
Bir milyon tirajını aştığını
bangır bangır duyuran Zaman Gazetesi’nin tirajının artması abonelerinden
kaynaklanıyor ona hiçbir sözüm yok. Sayıların gerçekliğini de inanıyorum her
koşulda. Ancak özellikle seçim öncesi dönemde kamu kurum ve kuruluşlarındaki
bürokratlar birilerine iyi görünme telaşıyla Zaman’a abone oluyor olabilirler
mi takdiri size bırakıyorum.
Bu Zaman yağmurunda bana
ücretsiz gazete okutan abonelere teşekkür ediyorum. Okumadığınız gazeteleri
parklara, banklara koyarsanız yeni okuyucular yaratabilirsiniz diye
düşünüyorum.
[email protected]
YORUMLAR
Seyfeddin Karahocagil
13.03.2011 - 16:07
Değerli dostum ve Aziz kardeşim.
Tebrikler. Yine güzel bir konu ne harika bir yazı.
Ben siyaseten kendimi emekli ettiğim içim fazla karışmak istemiyorun ama yine de alışkanlık duramıyorum da.
Aslında Nasreddin Hocanın Eşeğini kaybettiği fıkradaki gibiyim.
Eşeği ararken şarkı söyleyen Hocaya sorarlar.
- Hem eşeği kaybetmişsin, hem şarkı söylüyorsun bu ne hal?..
Hoca rahmetli:
- Ha şu tepenin ardında bir umudum kaldı. Orda da bulamasam görün ağlamayı demiş.
Ben de tam öyle işte..
Anketlere inanmam. Gaybe de hükmetmem.Allah sonumuzu hayreyleye diye dua ederim. Sonuç hayırlı olur inşaallah.
Ama şu kadarını da söylemeden geçmek olmaz.
Hazreti Alinin bir sözü zamanımıza kadar gelmiş ve bir Atasözü olarak yerleşmiş.
" Dere tenha, tilki bey.."
Bizim siyasi arenamıza cuk diye oturuyor kardeşim. Alternatif olabilecek bir muhalefet mi var da Milletten seçmesini bekleyeceğiz.O vaatlerine sizin de inanmadığınızı biliyorum. Milletimiz de inanmaz. Gerçekci değiller..
Gelelim Kavga ortamına.. Biz alışığız seçim ortamları bizde hiçbir zaman bundan farklı olmadı ki. Birinin diğerinden farkı yok o hususta. Bak tam bu konuda yarış tamam..Kim kazanır kavgayı işte o belli değil. Herhalde seçim kazanmak kavga kazanmakla olmuyor.
Gelelim Gazetecilerin tutuklanma meselesine. İsterseniz beni kınayın Bu ülkede tutuklanmayı ençok hak edenler. Milletinden kopuk, Yalan ve iftiradan başka sermayesi olmayan, ahlak sınırlarını tanımıyan. ne idüğü belirsiz medya patronları ve onların hohocularıdır.
İnşallah Yargı gerekeni yapmaktadır. İşte Nasreddin hocanın fıkrasındaki Umudum da bu tepenin arkası. Buda boş çıkarsa vay halimize ki vayyy..
Selam, sevgi ve saygılarımla.
Seyfeddin Karahocagil
13.03.2011 - 16:07
Değerli dostum ve Aziz kardeşim.
Tebrikler. Yine güzel bir konu ne harika bir yazı.
Ben siyaseten kendimi emekli ettiğim içim fazla karışmak istemiyorun ama yine de alışkanlık duramıyorum da.
Aslında Nasreddin Hocanın Eşeğini kaybettiği fıkradaki gibiyim.
Eşeği ararken şarkı söyleyen Hocaya sorarlar.
- Hem eşeği kaybetmişsin, hem şarkı söylüyorsun bu ne hal?..
Hoca rahmetli:
- Ha şu tepenin ardında bir umudum kaldı. Orda da bulamasam görün ağlamayı demiş.
Ben de tam öyle işte..
Anketlere inanmam. Gaybe de hükmetmem.Allah sonumuzu hayreyleye diye dua ederim. Sonuç hayırlı olur inşaallah.
Ama şu kadarını da söylemeden geçmek olmaz.
Hazreti Alinin bir sözü zamanımıza kadar gelmiş ve bir Atasözü olarak yerleşmiş.
" Dere tenha, tilki bey.."
Bizim siyasi arenamıza cuk diye oturuyor kardeşim. Alternatif olabilecek bir muhalefet mi var da Milletten seçmesini bekleyeceğiz.O vaatlerine sizin de inanmadığınızı biliyorum. Milletimiz de inanmaz. Gerçekci değiller..
Gelelim Kavga ortamına.. Biz alışığız seçim ortamları bizde hiçbir zaman bundan farklı olmadı ki. Birinin diğerinden farkı yok o hususta. Bak tam bu konuda yarış tamam..Kim kazanır kavgayı işte o belli değil. Herhalde seçim kazanmak kavga kazanmakla olmuyor.
Gelelim Gazetecilerin tutuklanma meselesine. İsterseniz beni kınayın Bu ülkede tutuklanmayı ençok hak edenler. Milletinden kopuk, Yalan ve iftiradan başka sermayesi olmayan, ahlak sınırlarını tanımıyan. ne idüğü belirsiz medya patronları ve onların hohocularıdır.
İnşallah Yargı gerekeni yapmaktadır. İşte Nasreddin hocanın fıkrasındaki Umudum da bu tepenin arkası. Buda boş çıkarsa vay halimize ki vayyy..
Selam, sevgi ve saygılarımla.