Afet ILGAZ, YENİÇAĞ
Sıradan yakınmalarım
olmayacak. İşte dükkân adlarının yarısı, firma adlarının bilmem kaçta kaçı,
yabancı dil diye yıllardır söylenen ve söylene söylene neredeyse acısını
unutturdukları “dil yaraları” mızı açmayacağım. Tam tersine bu dil bayramı
gününde, Türkçeyi iyi kullananların bile, konuşmasını hayranlıkla dinlediğim
dil ustalarının bile nasıl olup da yaptığı “yamuk” luklardan bahsedeceğim. Bu
lafı sevmiyorum ama gerçekten de aklıma o kullanım yanlışları gelince sanki
Türkçe “yamulmuş” gibi geliyor.
13 Mayıs 1277. Karamanoğlu Mehmet Bey’in “Sarayda, divanda, meclislerde
Türkçeden başka dil kullanılmayacak” fermanının yıldönümü.
***
...
Şimdi yapılanlar ise bambaşka bir şey. Bir yamuk durum. “Akl-ı selim” i sıfat
ve zarf olarak kullanıyorlar. “Akl-ı selim konuşmak” gibi, akl-ı selim adam
gibi... Oysa akl-ı selim bir ibaredir. “Akl-ı selim sahibi olmak” denir mesela,
“Akl-ı selim ile davranmak” gibi... Ama doğrudan doğruya yüklemin yahut ismin
önüne gelmez. Bunu “okumuşlar” yapmasın hiç olmazsa! “Sağduyu” var, yerine onu
kullanalım.
“İş-Güç” ... İş bir isimdir, iş-güç ise bir deyimin bir parçasıdır. “İşini
gücünü yap gel” diyorlar mesela. Ağlar mısın güler misin? Bu “işini yap gel”
olacaktı. Çünkü ortada belli bir iş var. “İş güç sahibi olmak” ise, bir
deyimdir. Zaten artık hiç kimse güzelim “iş” i kullanmıyor. İlle, iş güç
diyecekler.
Bir de “hoş sohbet” var ki, nasıl böyle kullanıyorlar, anlamıyorum. “Hoş sohbet
edelim” diyorlar. Fesuphanallah! Orada yapılan şey sadece “sohbet” tir. Hoş
sohbet ise, “sohbeti hoş olan kimse” demektir.
***
...
Bu arada elbette okumuş, yazmışların hem de iyi konuşmacıların “lâzım” a
“lazım” dediğini, Hakkâri’ye, Hakkari dediğini unutmuyorum ve “şapka” ların ne
kadar lüzumlu olduğunu düşünüyorum.
Gençlerimizi demeyelim de bazılarını, fazla konuşmak, kelime aramak, cümle
kurmak zahmetinden kurtaran “süper” e ne dersiniz? Artık kimse “beğeniyorum”,
“çok güzel olmuş” demiyor. “Süper” diyor sadece.
Ya “yaşamak?” Artık kimse ikamet etmenin karşılığı olan “oturmak”ı kullanmıyor.
“İstanbul’da yaşıyorum” diyor mesela. Oysa “yaşamak”ın sözlük anlamını
bilirsiniz. Mecazi anlamı eğlenmek, zevk ü sefa sürmek demektir.
“Atıyorum” u Sayın Mustafa Önder yazmıştı. Diyelim ki; “mesela”, “farz edelim”
demek yerine, yani bu kelimeleri aramak yerine “atıyorum”! (Tekrar
fesuphanallah!)
“Kameriye” için çok uğraştım ama tam başaramadım. En süslü spiker hanımlar bile
kameriye (oda)ye, kamelya (çiçek) demekte devam ediyor.
Okuyucularımdan, Karamanoğlu Mehmet Bey’e rahmet dileyerek, özellikle şu akl-ı
selim’i, iş güç’ü, hoş sohbet’i yanlış kullanmamalarını diliyorum. Türkçe
yamuluyor.
Yazının tamamı için: