MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 6 Haziran 2011 günü gerçekleşen tarihi Diyarbakır mitingi sonrası bir arkadaş grubu ile sohbet ediyorduk. Elbette konu seçimler ve partiler üzerineydi. Konuştuğumuz arkadaşların tamamı Diyarbakır mitingi sonrası çok olumlu bir duyguya kapılmışlar. Haksız da değillerdi. Çünkü bazı çevrelerin, özellikle iktidar mensuplarının MHP liderine yönelik “Sivas’ın ötesine geçemezler” önyargısı yerle bir olmuş, binlerce MHP’li Diyarbakır sokaklarında üç hilalli bayraklarla gövde gösterisi yapmış, “Devletin başına Devlet gelecek” sloganları ile coşmuştu. Diyarbakır mitingi başladığı gibi büyük bir olgunluk içinde tamamlanmıştı.
Bu minvalde sohbet devam ederken bir arkadaş geldi. Kısa bir selamlaşma ardından anlatmaya başladı. Adana, Mersin taraflarına geçtiğimiz günlerde gidip gelmeleri olmuş. Bu sırada biri Hakkarili, diğeri Muş Varto’lu iki kişi ayrı ayrı yemin ettirerek bu arkadaşı MHP’ye oy vermeye ikna etmişler. Sakıncası yoksa anlatmasını istedik.
Arkadaşlar benim işim celeplik yani mal alım satımı. Nerede bulursak alır, müşterisine satar parasını cebimize koyarız. Sonra dedik. Hakkârili bir arkadaşla tanıştım. Cebini karıştırıp not defterini çıkardı. İnanmazsanız arayın deyip bir telefon numarası söyledi.
Oradan, buradan geçimden, alış verişten sonra. Konu dönüp dolaşıp seçimlere geldi. Bana sordu, kime oy vereceksin? AKP’ye dedim. Yüzüme baktı. Yine, AKP’ye oy vereceğim dedim.
Memleketin içinde bulunduğu durumu, halkın çektiği sıkıntıları, ülkenin bölünme tehlikesini, anlatırken hayretler içinde kaldım. Ben Hakkâriliyim, sen Anamurlu. Ben ülke için MHP son şans diyor, hayatımı ortaya koyuyorum. Sen Anamur gibi bir yerde AKP’yi savunuyor, oy vereceğim diyorsun, dedi.
Arkadaş, ne yapacağımı şaşırdım. Adam kalkmış Hakkâri’den gelmiş bana MHP’yi anlatıyor. Tamam dedim. Ben de MHP’ye vereceğim dedim. Yok, olmaaaz dedi. Oy vermekle kalmayacaksın başkalarına da anlatacak, oylarını alacaksın dedi. Söz dedim. Yemin et dedi. Allah, Peygamber, Kitap üzerine yemin ettim. Hem oy vereceğim, hem oy verdireceğim dedim.
Bir arkadaş dayanamadı. Arkadaşın verdiği numarayı aradı ve konuştu. Konuşmalarını tam duyamadık. Tamam dedi. Adam Kürt şivesiyle konuşuyor. İster inan ister inanmayın ben inandım arkadaş dedi. Biz de arkadaşı onaylamak zorunda kaldık.
Evet, günümüzde Doğu’nun, Güneydoğunun pek çok yerinde MHP’liyim demek, ülkücüyüm demek, her babayiğidin harcı değildir. Adamda mangal gibi yürek ister. Başbakan Erdoğan’ın Hakkâri mitingi sırasında kameralara bozkurt işareti gösteren bir genç ve çocuğu yansımış, kendimizce değişik şekillerde yorumlamıştık.
MHP’nin Diyarbakır mitingi ile yetmişli, seksenli yıllarda Ankara’da okurken karşılaştığımız, Diyarbakır’lı, Adıyaman’lı, Van’lı, Muş’lu, Bitlis ve Bingöl’lü gözünü daldan budaktan esirgemeyen hani sapına kadar ülkücü arkadaşlarımız aklıma geldi. O zaman Hakkâri’nin, Mardin’in, Şanlı Urfa’nın, Bitlis’in Muş’un ülkücüleri ile Yozgat’ın, Kayseri’nin, Afyon’un, Denizli, Aydın’ın ülkücüleri arasında en ufak bir fark gözetilmez, herkes birbirine kardeşinden öte güvenir ve inanırdı. Cebindeki harçlığı kardeş payı yapar, aldığı simidi üçe dörde bölüp beraber yerler, aynı öğrenci evlerini, bakımsız öğrenci yurtlarında aynı odayı paylaşır, ülke için beraber dertleşir, büyük ülkü turanı, kızılemayı kurmayı hayal ederlerdi.
Ya şimdi, nereden nereye değil mi? Ülkeyi yönetme iddiasında olanlar bir kere daha düşünsünler. Evet bazı şeyler hayaldi gerçek oldu.