2011 milletvekili seçimi sonuçlandı. Seçimde gülen taraf Ak Parti ve BDP’liler olurken hayal kırıklığı yaşayanlar CHP, MHP ve diğer partiler oldu. Ama AK Partinin de ortaya çıkan sonuca pek fazla sevinemediği anlaşılıyor. Zira Ak Parti, 2002 seçimlerinde %35 oy alarak 363 milletvekiline sahip olurken, 2007 seçiminde %47 ile 341 milletvekili ve 2011 seçimlerinde %50 oy oranı ile 326 milletvekili kazanabilmiştir.
AK Parti ve Başbakan Erdoğan, 2007 ve 2011 seçimlerinde dile getirdiği tek başına “yeni anayasa” yapma yetkisini bulamadığı ortaya çıkıyor. Düşünüldüğü ve planlandığı şekilde MHP baraj altında bırakılabilse ve 367 ve üzeri bir milletvekili bulabilseydi iş çok kolay olacaktı. Ancak MHP’nin tüm oyunlara ve tuzaklara rağmen seçimden %13 ile 54 milletvekili çıkarması hesapları fena karıştırdı. Ak Partinin “yeni anayasa”sının meclisten kabul görmesi için, 325 milletvekiline ilave olarak, CHP, MHP ve BDP’nin desteğine ihtiyacı olduğu ortada.
Başbakan Erdoğan, “yeni anayasa”yı meclisten geçirebilmek için 5–6 tane milletvekili transferi ile 330–331 desteğini bulma yoluna gidilebilir. Eğer amaç “yeni anayasa” yapmak ise, çok şeyler yapılabilir. Zira amaca ulaşmak bir savaş ise savaşı kazanmak için hile yapmak mubahtır. İşin burasında, olup bitenler demokrasi dışıymış, şuymuş buymuş hiç önemli değildir. Demokrasi denilen şey bir trene benzer. Hedeflenen amaca ulaşıldıktan sonra demokrasi treninden inilmekte hiçbir sakınca yoktur. Hatta bu uğurda papaz elbisesi bile giyebileceği gizlenmez.
Ak Parti ve Başbakan Erdoğan’ın “yeni anayasa” sı için BDP’nin 36 milletvekili yeterli olamayacak. Çünkü 325+36=361 yapıyor. Ama CHP ile yola çıkabilirler. Bu durumda 325+135=460 gibi bir sonuca ulaşılabiliyor. Zayıf bir ihtimal ama MHP’nin desteğini isteyebilirler. Bize göre en akla yakın olanı budur. AKP+MHP 324+54=378 milletvekili ile aslanlar gibi anayasayı yaparlar. Fakat bunca kavga gürültüden sonra böyle bir işbirliği olur mu bilmem?
Bütün bunların dışında Başbakan Erdoğan “dün dündür, bugün bugün” anlayışının bir gereği olarak “yeni anayasa”yı bir daha ağzına almaz. Kimse de bu neden böyle oluyor demez, deme cesaretini gösteremez. Diyecek olursa “gereği yapılır”. Neden diye sorarsanız “böyle münasip gördük”, “böyle olması gerekli” şeklinde bir cevap alır, susarsınız.
Seçim sonrasında Başbakan Erdoğan ve hükümeti usulen istifa edecek ve hemen yenisi kurulacak. Kimlerin bakan olacağı, kimlerin kızağa çekileceği çok da önemli değil. Ama yeni kurulan hükümeti sürekli ertelenen, sürekli halının altına süpürülen dev gibi sorunlar bekliyor olacak. Yapısal sorunlar, sürekli büyüyen cari açık, borçlanma yarışı, ithalata dayalı ihracat, işsizlik, yolsuzluk ve yoksulluk, sıcak para, içeride ve dışarıda meydana gelen bölgesel yangınlar nasıl çözülecek, görmek lazım.
Daha önceki yazılarımızda AK Parti ve Başbakan Erdoğan seçimi kazanmak istemiyor demiştik. CHP ve MHP de öyle. Bizim gönlümüz MHP’nin mecliste daha güçlü temsil edilmesinden yanaydı. Bunu hep ifade ettik. Bazıları bizi tarafsız olmamakla, gerçekçi olmamakla itham ettiler. MHP istediğimiz bir başarıya ulaşamadı. AK Parti tarihi bir sonuçla büyük bir zafer kazandı. Bu sonuçta hepimizin katkısı var.
Ancak umarız ki, bu büyük zafer, ustalık dönemi bir “Pirus zaferi”ne dönüşmez. Zira Epirus kralı Piros, bütün gücü ve ağırlıkları ile Roma’ya saldırır. Amansız bir meydan savaşı olur. Sonunda Pirus savaşı kazanır. Fakat zafer sonrası etrafında üçbeş döküntüden başka bir şey kalmamıştır. Kendi kendine keşke bu savaşı kazanmasaydım diye hayıflanmıştır. Bu nedenle Başbakan Erdoğan’a ve AK Parti’nin başarısı için dua etmekten başka çaremiz yoktur.
Eğer ortaya çıkan iç ve dış sorunlar karşısında, AK Parti kazanamasaydı, CHP ve MHP’nin ve BDP’nin de içinde bulundu koalisyon hükümetleri dönemine dönmüş olacaktık. İşte o zaman o koalisyon hükümeti partilerinin hali duman olurdu. O nedenle muhalefet partileri çıkıp Erdoğan’a teşekkür etmeleri lazım. Ederler mi, paşa gönülleri bilir.