Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı,
Yağ ile bal ede bir söz.
Yunus Emre
Çocukluğumda
hepimize
Sandıklı’ydı yurt babam.
O yıllarda geceler daha uzundu,
Kışlar daha sert babam.
Besici-kasaptı babam, emmilerim,
Şehrin kuzeyindeydi besihane,
Tren istasyonu güneyinde...
İstasyondan besihaneye küspe,
Besihaneden istasyona mal çekilirdi
Soğuk kış geceleri...
O geliş-gidişlerde terler, üşütürdü,
O yıllarda kaptı dert babam.
Bayramlar da kışa rastlardı,
Ama iş durmazdı...
Ve babamlar bayram yapmazdı.
Etmedi bundan hiç şikayet babam.
Bayram çocuklara gelirdi,
Bir kere diktirmişti kahverengi
Çift yırtmaçlı bir takım...
Yoktu bir eşi Sandıklı’da,
İlk giymek bana oldu kısmet babam.
Han, hamam sahibi değil,
Ama zengindir, çünkü,
Sayar üç çocuğunu servet babam.
Besledi, büyüttü, eğitti,
Bizim için etti gayret babam.
“Tek kelimeyle tarif et” deseler,
biliyorum yakışacak kelimeyi;
“Cömert” babam.
Yıllar çabuk geçmedi,
Ama ben elliye vardım,
Babam yetmişi geçmişti...
Bir gün, gelmiş olmalı ki yeri,
Dedi: Kazandıklarımız
Zılla alnımızın teri
Zılla* alnımızın teri.
Bize mirasın temiz bir isim,
Biçilir mi ona kıymet babam?
Evladına helalinden yedirmek,
Olur mu bundan alâ devlet babam?
Sayende bol döküm yaşadık, Allah,
Versin ömrüne çok bereket babam.
Cömertliğinle hüsn-ü misal oldun,
Bize onu bırak emanet babam,
Allah’ın en çok övdüğü bu sıfat,
Yaşar ebedî, sen ol selamet babam.
*: Tamamen, anlamında, sadece Sandıklı’da duyduğum yerel ağız.
Şairler ve şiirleri
Arşiv