NEDEN ŞAM'A BAŞKA, SİVAS'A BAŞKA, Aslı AYDINTAŞBAŞ

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 04.07.2011


Aslı AYDINTAŞBAŞ, MİLLİYET


Dünden beri tüylerim diken diken. Polis, Sivas’ta 37 kişinin yakıldığı Madımak faciasını anmak isteyen göstericileri “gazladı.” Görüntüler de kötü, sembolizm de.
Artık güvenlik güçlerinin her toplumsal olayda vatandaş, emekli, milletvekili demeden biber gazına sarılmasına alıştık. Emniyet kendisine verilen imkânları, birey hak ve özgürlükleri değil sadece asayiş ve istikrarı korumak için kullanıyor. Kimse de buna dur demiyor.
Ama Madımak? Her şey bir yana, bu memlekette ağır duygusal yaralar açmış bir trajedinin sembol şehrinde, sadece demokratik haklarını kullanmak için gelen insanlara yapılan bu muamele reva mı?
Demokrasi, her şeyden önce ifade özgürlüğü ve protesto hakkıdır. Sivas’da, Taksim’de ya da Hopa’da insanların gösteri hakkının elinden alınması, demokratik teamüllerle bağdaşmaz.
İşin kötüsü, bu Ak Parti hükümetinin Orta Doğu coğrafyasında üstlenmek istediği “model ülke” misyonunu da zedeler, hatta anlamsız kılar.

Sivas’ta Şam Kriterleri
Bakın Türkiye aylardır Suriye’de Beşar Esad’a “reform yap, muhalefete izin ver” diyor. Esad’ı reforma ikna etmek için Suriye’ye giden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın telkinlerinin başında, “Barışçıl gösterilere izin ver” çağrısı var.
Güney komşusuna “Bırak yürüsünler, bırak bağırsınlar!” diyen Ankara’nın bu tavsiyeyi kendi ülkesinde uygulamaması “ironik” değil mi? Dışişleri Bakanı Davutoğlu, birkaç hafta içinde Şam’a gidip yeniden Esad’la görüşecek. Ya Suriye devlet başkanı, Hopa’da Metin Lokumcu’nun öldüğü, İstanbul’da BDP’li milletvekillerinin hırpalandığı, Madımak’ta protestocuların dağıtıldığı biber gazlı gösterilerin fotoğraflarını koyup “Bakın sizin ülkenizde de polisin barışçıl gösterilere çok tahammül yok” diyerek konuyu kapatırsa...
Türkiye’nin dünya kamuoyunda “soft otoriter” değil “model demokrasi” olarak algılanabilmesi için, birilerinin bu sonsuz tutukluluk sürelerine, kontrolsüz telefon dinlemelere, orantısız biber gazı fıskiyelerine dur demesi gerek.

Polisin imajı geriliyor
Başbakan Tayyip Erdoğan, Sivas’taki olaylardan bir gün önce Gölbaşı’ndaki polis akademisi mezuniyet töreninde “Toplumda, polis denildiğinde, ne yazık ki sadece üniforma, sadece silah, cop, kelepçe, karakol, biber gazı gibi kavramlar öne çıkıyordu. Elbette geçmişte yaşadığımız acı tecrübeler var ama bugün, güvenlik kavramının, polis kavramının, asayiş kavramının çok ama çok değiştiğini, imajının çok ötesinde bir derinlik ve kalite kazandığını görüyoruz” dedi.
Bu lafların anlam kazanması için orantısız biber gazı kullanımına da son verilmesi gerekmez mi? 
Kendimizi kandırmayalım. Demokrasinin ölçeği, polisin imajı değil ifade özgürlüğüdür. Doğru, bir zamanlar işkencelerle anılan polis, AB reform sürecinde büyük ilerlemeler kaydetti, sadece imajını değil kendi evinin içini de düzeltti.
Ancak son yıllarda “orantısız polis gücü” imajı, hatta “polis devleti” algısı hızla geri geliyor. Unutmayın 70 bin kişinin telefonlarının resmi olarak dinlendiği, maçta protesto edenlerin kameralarla tespit edildiği, gazetecilerin hapiste olduğu, Ekşi Sözlük yazarlarının ifadeye çağrıldığı, gösteri yapan öğrencilerin yaka paça dövüldüğü, milletvekillerinin biber gazıyla karşılandığı bir ülkede yaşıyoruz. Bunlar Suriye değil bizde oluyor.
Üstelik bütün bunlar olurken kimsenin yetkililerden “hesap sorduğunu” görmüyoruz. Dünyanın en gelişmiş demokrasilerinde bile orantısız güç kullanan yerel yönetici ve kolluk kuvveti uyarılır ya da görevden alınır. Fransa’dan Amerika’ya durum böyle. Ama nasılsa Türkiye’de asker dışında kimse hatalı değil!

Vali’den tanıdık üslup
Dün Akşam gazetesinde Özlem Çelik’le konuşan Sivas Valisi Ali Kolat, empati ve protesto özgürlüğüne saygıdan eser taşımayan ifadelerle “Bütün fraksiyonlar, aşırı uç gruplar olay çıkarmak için oraya geliyor. İçlerinde sadece Alevi vatandaşlar yok. Sadece onlar gelse kapımızı açarız ama dün polisi provoke etmek için hakaret edenler oldu. O pankarta izin verseydik Sivas halkı ayaklanırdı” diyor.
Tanıdık bir dil bu. Bu coğrafyada çok kullanılır bu asayişçi-devlet-baba üslubu.
Ama 2011 Türkiye’sine yakışmaz bu zihniyet.
Umuyorum ki Polis Akademisinde bir gün önce “Bugün artık, dün olduğu gibi, demokrasi ve hukuk, güvenlik için heba edilmiyor. Sanal birtakım tehditler bahane edilerek, özgürlükler kısıtlanmıyor, devletin bekası mazeretine sığınılıp, fikirler, görüşler, düşünceler potansiyel suç olarak değerlendirilmiyor” diyen Başbakan, Vali’yi arayıp kullandığı üslup konusunda uyarır. Her fırsatta biber gazı stoklarını eritenlerden de hesap sorar...
Beşar Esad bile Deraa’da göstericilere orantısız güç kullanan Vali’yi görevden aldı. Suriye’ye “reform” telkin eden Ankara’nın, kendi ülkesinde de hak ve özgürlükleri korumaya kararlı olduğunu gösteren bir jest yapması lazım değil mi?

Tarih: 04.07.2011 Okunma: 756

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?