Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Bir okuyucudan aldığım eleştiriler, Yunus’un yukarıdaki mısraını hatırlattı. “fgu” rumuzuyla tenkitlerini ileten okuyucu, “Erken seçim tehdidi” başlıklı yazımda Başbakan’ın adını anmadığım, ondan “usta” diye bahsettiğim için bana “bu ne kindir?” diye soruyor!
Cevaplayalım:
Bizim lügatimizde “kin” gibi, “nefret” gibi zehirli kelimelere yer yoktur. “Hoşgörü”yle yola çıktık, “hoşgörü”yü temel aldık ve daima “hoşgörü”den, hoş görmeden yana olduk. İlkemiz “hoşgörü”, köşemizin adı “Hoşgörü”… Hayatı, “hoşgörü” olan bendenize “kin”i yakıştırmak çok büyük bir haksızlık… “Kin”le yan yana gelmemiz asla mümkün olmadığı gibi, Yunus’un deyimiyle “kin düşmanımızdır bizim”! Ve böyle bir düşmanımız varken başka düşmanlar aramayız.
x x x
Sayın okuyucu “usta” hitabımıza neden alınıp bizi “kindar” olmakla suçladı, anlamak mümkün değil… Kendisini usta diye tanımlayan birisinden “usta” diye söz etmek niçin ve nasıl “kin” kavramıyla ilişkilendiriliyor? Tam tersine, “usta” hitabı, kendini usta gören biri için memnun edici bir ifade olmaz mı, böyle bir hitap “usta”nın hoşuna gitmez mi?
x x x
Söz konusu yazımızda Başbakan’ın adını yazmaktan kaçındığımızı zannederek, “fgu”, bizi suçluyor… Yok, öyle bir kaçınma söz konusu değil… Kendisine hatırlatalım: Yazmanın bir usulü ve her yazarın da bir üslubu vardır. Ayrıca günün tartışmalarına göre de yazının bir akışı olabilir. Bizim yüzlerce makalemiz var ve bu metinlerde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ismi de yüzlerce defa geçmiştir. Yazarı eleştirirken yazılarının bütününü göz önüne almak gerekmez mi?
x x x
Dikkatinizden kaçmamıştır; bizi Başbakan’ın ismini “yazmaktan kaçınmak”la suçlayan Sayın okur, kendi ismini “yazmaktan kaçınıyor”… İsmini “fgu” diye veriyor!
“fgu”, bizi suçladıktan sonra diyor ki; “Erdoğan, aynı zamanda sizin de başbakanınız”…
Doğru!
Biz de öyle görüyoruz…
Velâkin bizzat Başbakan kendisi öyle mi görüyor? Kendisini, AKP’ye oy vermeyenlerin de başbakanı olarak görüyor mu?
Çok taze iki örneği ele alalım: Seçimlerden kısa bir süre önce, iki tanınmış sanatçıya suikast yapıldı… İkisi de ölümden döndü… Biri İbrahim Tatlıses, diğeri Bedri Baykam… Başbakan ve hükümet üyelerinin her iki sanatçıya ilgilerindeki farkı hatırladınız mı? Hükümet kanadından iktidarı destekleyen Tatlıses’e ziyaret ve ilgi yağmuru sağanak halinde yağarken, iktidarı eleştiren Bedri Baykam’a bir “geçmiş olsun” dendiğini bile duymadık!
İkinci örnek Hopa’dan: Bu şirin ilçemizde olaylar meydana geldi ve bir emekli öğretmen hayatını kaybetti… Sayın Başbakan o öğretmenden nasıl bahsetti? Şöyle: “Adını bile anmaya gerek duymuyorum.”
Bu mudur herkesin başbakanı olmak?
x x x
Büyük Yunus’un, bir mısraını başlık yaptığımız dörtlüğünü vererek yazımızı noktalayalım:
Adımız miskindir bizim,
Düşmanımız kindir bizim,
Biz kimseye kin tutmazuz,
Kamu âlem birdir bize…
Önceki yazılar