12 Eylül
1980 askeri darbesiyle kabul edilen “1982 Anayasa’sı” ve beraberinde getirdiği
“Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu” gelmiş geçmiş tüm iktidarlar tarafından
orasından burasından çekiştirilerek değişikliğe uğramış, adeta tanınamaz hale
gelmiştir.
Her
iktidar döneminde yapılacak değişiklikler, seçimlerden nasıl daha kazançlı
çıkacağına ilişkin tuzaklar getirmiş, muhalefet de iktidara uymuştur.
Bu
bakımdan 12 Haziran milletvekili seçimlerinde vatandaş, dört adamın adaylarını
onaylamak, sandıktan çıkarmak zorunda kalmıştır.
Kim ne
derse desin, AKP’nin milletvekilleri Recep Tayyip Erdoğan’ın, CHP’nin
milletvekilleri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, MHP milletvekilleri Devlet Bahçeli’nin,
BDP ve bağımsız milletvekilleri de Apo’nun adamları ve temsilcileridir.
AKP’nin
aldığı %50, CHP’nin aldığı %26, MHP’nin aldığı %13 ve BDP destekli
bağımsızların %6,5 oylarının toplamı her ne kadar %95,5 olsa bile milli iradeyi
temsil etmek çok uzaklardadır.
Zira
partilerin aday listelerini ve adayların sıralamalarını nasıl ve hangi
şartlarda yaptığını herkes biliyor.
Seçimlerde
oy kullanan seçmenlerin büyük çoğunluğu, bilmediği, tanımadığı adaylara sırf
partisinden veya liderine saygısından dolayı götürüp oyunu kullanmış, sofrada
istemediği bir yemek varsa istemeyerek de olsa katlamıştır.
Seçimlerin
eşit şartlarda yapılmadığı, büyük partilere avantajlar sağladığı bir ortamda
küçük partilerin başarı şansının olmadığı bir kere daha ortaya çıkmış,
seçimlere katılan partilerin çoğu, %10 barajını geçemeyeceği düşünülerek sistem
dışına itilmiş, oy alamamışlardır.
12 Haziran
seçimlerinde, DP, SP, DSP, HAS Parti, BBP gibi partiler aldıkları oylara
bakınca adeta yerlerde süründüklerini görüyoruz.
Partilerinin
başarıya ulaşamayacağını düşünen DP ve SP’liler, HAS Partililer, hatta bir
kısım BBP’liler kendilerine yakın buldukları AKP’ye oy verdiler.
DSP ve
bazı sol partiler CHP’nin değirmenine su taşıdı. Demek ki olmuş olacağı %26
imiş.
Kürtçü
partiler BDP destekli bağımsız adayları destekledi.
MHP’nin
başında dolanıp duran kara bulutları hep birlikte gördük. Ortaya çıkan sonuç
başarı mı, elbette değil.
Neyse
geçelim.
Seçimler
bitmiş, vatandaş sandıkta söyleyeceğini söylemiş ve AKP’ye “durmak yok yola
devam” demiş.
İllerden
seçilen yeni milletvekilleri, Ankara’nın yolunu tutmuşlardır.
Asıl oyun
bundan sonra başlıyor.
Olup
bitenlerin trajikomik bir oyundan ibaret olduğunu hepimiz görüyor ve bizleri
mecliste bu insanlar mı temsil edecek diye, biraz hayret ve şaşkın vaziyette
olup bitenleri izliyoruz.
Seçimler
öncesinde milletvekili adaylarının öyle bol keseden atıp tutmalarına bakmayın.
Hatta seçildikten sonra gelip karşınızda kasıldıklarına da hiç aldırmayın.
Muhalefet
milletvekillerinin yani CHP, MHP ve BDP milletvekillerinin TBMM’ndeki konumu
zaten en baştan bellidir. Ellerinden gelen bir şey yoktur.
Ama
iktidar partisi AKP milletvekillerinin de meclisteki rolü “kabul edenler,
etmeyenler, kabul edilmiştir”den öteye geçmeyeceği çıraklık, kalfalık
dönemlerinden anlaşılmıştır.
İktidar
milletvekillerinin bir yerden emir ve icazet almadıkça herhangi bir konuda yasa
tasarısı, soru önergesi, gensoru ve meclis araştırma önergesi verme hakkına
bile sahip olamayacaklar.
Göz açıp
kapayıncaya kadar milletvekilliği sürelerinin nasıl geçtiğini anlayamayacak,
yeni dönemde listelerin ön sıralarında yer bulup bulamayacaklarının hesabını
yapmaya başlayacaklardır.
Adına
iktidar denilen oyunun yazarı, senaryosu, aktörleri, ışıkçı ve kostümcüleri,
suflörleri önceden bellidir.
Yukarıdan
bir el, bir işaret, “ben, sen, o” şeklinde tanımlamasını yapmış geri kalanlara
“durun, bekleyin, bakalım” denmiştir. Beklenecektir çaresiz.
Bitirelim.
12 Haziran
seçim sonuçları, yukarıdan beri sıraladığımız nedenlerle milli iradeyi temsil
etmekten çok uzaktır.
Kısacası
bu meclis yeni bir ”Anayasa” yapacak iradeye sahip değildir.
Buna
rağmen yeni bir “Anayasa” yapacaklarsa, bu Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve
Öcalan “Anayasa”sı olmaktan öteye geçmeyecek, gelecekte birileri daha
değiştirmeye kalkacaktır.
Ha 12
Eylülün darbeci 5 generalinin anayasası; ha mevcut 4 liderin anayasası olmuş,
hiç fark etmez. Çekiverin kulağını gitsin.
Elbette bu
zor ve çetrefilli sorunun çözümü var. Sırf anayasa yapmak üzere bir meclis
oluşturursun.
TBMM 550
milletvekilinden oluştuğuna göre, Türkiye’yi her seçim bölgesinden bir
milletvekili çıkacak şekilde bölümlendirir, buralarda seçim yapar %51 oy alanı
meclise kabul eder, anayasanı da, baba yasanı da yapar bu meclisi
dağıtırsın. Eğer yapmak istersen.