Hoşgörü, diyalog veya Opus Dei

Hüseyin ŞİNASİ - 30.07.2011

                                       

 

         12 Haziranda yapılan milletvekili seçimleri sonrası birbiri ardı sıra krizler patlamaya devam ediyor. Şimdiye kadar olan yazılarımızda siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel konulara ağrılık vermiş bazı endişe ve tehlikelere işaret etmiştik.

Bu yazımızda Batı dünyasını yakından ilgilendiren bir konuya yer vermek istiyoruz.  Konumuz Opus Dei Hareketi. Açtığı okullar, kurslar, üniversiteler ve medya yayın organları ile büyük bir güç haline gelen ve kiminin kutsal mafya diye tanımladığı cemaatin adını hiç duymuş muydunuz?
Opus Dei tarikatının, beş kıtada 475 üniversite ve yüksekokulu, 200 koleji vardı...604 gazete ve dergiye sahipti...52 radyo ve televizyon kanalı aralıksız yayındaydı...

Bu bilgiler 1979 yılında Opus Dei üyesi Alvaro del Portillo'nun ağzından kaçırdığı bilgilerdi. Aynı tarikatın bugün ne kadar bir güce sahip olduğu bilinmiyor. Sadece TV ve radyo sayısının 700 olduğu tahmin ediliyor. Opus Dei tarikatının endişe verici bu nüfuzu hep tartışma konusu olmuş. Kimilerine göre milyar dolarlara hükmeden Opus Dei, aslında bir tür mafya. Peki, iş ve siyaset dünyasında karmaşık ilişkiler yürüten Opus Dei’nin aslı neydi?

Türkçesi “Allah'ın Eseri” ve kurucusu, Josemaria Escriva de Balaguer'.

Josemaria Escriva de Balaguer, Madrid'de sıradan bir Katolik papazydı. İnzivaya çekildiği kilisede Tanrı'dan gelen vahiy üzerine 2 Ekim 1928'de Opus Dei (Allah'ın Eseri) adlı gizli cemaatini kurdu.

Balaguer’in amacı; Vatikan ve kiliseler dışında Papa'ya destek olacak iyi eğitim görmüş elit bir grup oluşturmaktı.

Opus Dei'ye göre Papa'nın kimliği, kilisenin ve Papalık kurumunun üstündeydi.

Papa; Tanrı-Krallığı'nın kutsal önderi olağanüstü bir kişiydi.

Opus Dei'nin ruhaniliği kendine özgündü. Çilecilik; acı çekme yüceltiliyordu. Müritler kırbaçla göğüslerine, sırtlarına vuruyordu. Çünkü onlara göre acılar ruhu Allah'a yaklaştırıyordu. Müritler en iyi okullarda yetiştirildi.

Papaz Balaguer, müritlerini genelde Katolikliğe sıkı sıkıya bağlı varlıklı, iyi eğitim görmüş zenginlerden oluşturmaya gayret etti. (Cemaate bağlı işadamları genellikle turizm ve inşaat sektöründeydi.) Mesleğinde başarılı doktor, mühendis, gazeteci, yazar vs. hepsini cemaatine kazanmaya

çalıştı. Başarılı da oldu. Tamamen gizli kapaklı olan cemaate, üç tipte katılım olabilmekteydi.

En kalabalık olanları da kadro dışı sayılanlardı. Bunlar günlük hayatlarını cemaat idealine bağlı olarak yaşayan evli ya da bekâr müritler idi. Kadrolular ise kendini tamamen cemaate adamış seçkin, önderlik edecek erkek ve kadınlardan meydana geliyordu. Bir diğer grup ise yardımcılardı; cemaate üye olmayıp etkinliklere katılan bağışlarda bulunan kişilerdi.

 Kadrolu üyeler, Opus Dei'ye kabul edilmek için tanıklar önünde yemin etmek zorundaydı. Sadakatle bağlı kalmak, gizliliğe harfiyen uymak ve havarilere özgü bir yaşam sürmek şarttı. Aile yaşantısı onaylanmayan müritler ailelerinden uzakta özel evlerde barındırıldı.

Eğitim yoluyla seçkin-önder elemanlar yetiştirmeyi hedeflediler. Okullar açtılar ardı ardına. Yetmedi taşradaki başarılı çocuklar için yurtlar hizmete soktular. Yurtdışı burs olanaklarını iyi kullandılar.
Yetişen müritleri devletin kilit yerlerine yerleştirdiler. Ve hep devlet desteği gördüler. Çünkü düşman ortaktı...

 Opus Dei kurucusu Papaz Balaguer, antikomünistti. Cemaat için komünizm ile mücadele esastı. Bu sebeple İspanya İç Savaşı'nda Cumhuriyetçilere karşı savaşan anti komünist Faşist Franko'nun yanında saf tuttular.

İlişkiler ve çıkarlar karşılıklıydı. Franco iyi yetişmiş cemaatin insan kaynaklarından hep yararlandı. Cemaat ise diktatör Franco'nun gölgesinde büyümeye devam etti. Opus Dei, iş dünyası ve politikadaki gücünü her geçen gün artırdı. Bir yanda sürekli partiler üstü gözüktüler, diğer yanda ellerini politikadan hiç çekmediler.

İlk başlarda İspanya ile sınırlı mütevazı gizli Opus Dei cemaati, zamanla mürit sayısını, siyasi ve iktisadi nüfuzunu artırınca ülke dışına da hizmete başladı. Çünkü soğuk savaş dönemi başlamıştı.

1947 yılında Opus Dei kurucusu Papaz Balaguer, Roma-Vatikan'a çağrıldı. Papa Hazretleri'nin Yüksek Papazı unvanı verildi. Opus Dei böylece dünyadaki kiliseler bünyesinde ayrıcalıklı bir yer edindi. Özellikle 1982'den sonra Papa II. Jean Paul’un kanatları altına girerek Vatikan'ın en etkili dinsel örgütü oldu.

'Hoşgörü' ve 'diyalog'

Opus Dei'nin anahtar iki sözcüğü vardı: Hoşgörü ve diyalog!
Bu iki kavramı kullanarak dünyanın çeşitli ülkelerindeki insanlarla yakınlaştılar, konferanslar-seminerler düzenlediler, okullar açtılar, TV-gazete satın aldılar. Adları duyulmamış aydınları ünlü yaptılar.
Sahibi oldukları 12 film şirketini psikolojik savaşın emrine verdiler.
Hoşgörü, diyalog sözcüklerini ağzından düşürmeyen Opus Dei, diğer yandan soğuk savaşın en güçlü antikomünist örgütlerinden biri oldu.

Özellikle İspanyolca konuşulan Latin Amerika'daki ülkelerde sosyal hareketleri destekleyen kiliseler ile sol hareketlerin kurduğu ittifakı bastırmak için aktif olarak kullanıldı. Örneğin, Şili diktatörü Pinochet gibi eli kanlı askerlerle sıkı işbirliği içinde oldu. Arjantin, Paraguay ve Uruguay'da otoriter rejimleri destekledi. Nikaragua'da diktatör Somoza'yı, Peru'da Fujimori'yi finanse etti. Yani CIA ile Opus Dei hep içli dışlı idi.

Opus Dei tarikatı, Avrupa’daki ne kadar kirli iş varsa hepsinin içindeydi. Fransa Cumhurbaşkanı Mitterrand karşısında, Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkarılan Maliye Bakanı Valery Giscard d'Estaing'i desteklediler. Zaten baba Edmond Giscard d'Estaing, Opus Dei'nin sahibi olduğu Banco Popular Espanol'un başkanıydı!

Tanrı'nın Ahtapotu Opus Dei'nin kurucusu Papaz Balaguer, ülkesi İspanya'ya bir daha dönmedi. Hayatının sonuna kadar Vatikan'da yaşadı.
1975'te öldükten sonra önce 1990'da üstat ilan edildi. Ardından 2002'de azizlik mertebesine çıkarıldı! 300 yıl beklemesi gerekirken 15 yılda bu unvanı alıvermişti!

Tüm bunlara rağmen kamuoyundaki imajını hiç iyileştiremedi. Milyar dolarlık serveti nedeniyle kutsal mafya olarak değerlendirildi.
İngiliz araştırmacı Michael Walsh, cemaate, Opus Dei (Tanrı'nın Eseri) değil Actopus Dei (Tanrı'nın Ahtapotu) adını verdi. İsviçreli toplum bilimci, siyaset adamı Jean Ziegler ise Opus Dei'yi terörizm kadar mücadele edilmesi gereken aşırı sağcı bir hareket olarak gördüğünü yazdı.

Opus Dei, Vatikan'ın en önemli Hıristiyanlık Dışı Dinler ve İnançsızlar kurumunu elinde bulunduruyor. Bu diyalog arayıcısı hoşgörülü kurum, Müslüman ülkelerdeki bazı cemaatler ile sıkı bir işbirliği içinde.
Peki, kimdir bu cemaatler?  Ortak paydaları nedir? Yeni Dünya Düzeni'nin İslam ayağı olan Ilımlı İslam Projeleri nerelerde ve nasıl hazırlanıp uygulamaya konuldu?

Neymiş, cemaatler küreselleşen dünyada yalnızlaşan insanın terapi merkezi imiş! Keşke mesele bu kadar basit olsaydı. Opus Dei ve benzeri cemaatler aslında gerçeği yüzümüze çarpıyor. Tabii görmek isterseniz!

 



Tarih: 30.07.2011 Okunma: 872

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?