Yaklaşan Tehlike: CARİ AÇIK, Mustafa DALOĞLU

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 06.08.2011

 

 

Cari Açığın ne olduğunu açıklamak gerekirse; Bir Ülkedeki Ödemeler Dengesi Açığıdır diyebiliriz. Türkiye’nin 2009 Cari Açığı 13.9 Milyar Dolar iken 2010 yılında olağanüstü bir artış göstererek 48.557 Milyar Dolar’a yükselmiştir. Artış Oranı % 247’dir.

 

2010 yılında Türkiye’deki Ödemeler Dengesi Kalemlerine baktığımızda şöyle bir tablo görüyoruz;

 

İhracat                   121 Milyar Dolar                        İthalat                   172.3 Milyar Dolar

Turizm Gelirleri      21 Milyar Dolar                        Turizm Giderleri      5    Milyar Dolar

Diğer Gelirler            4 Milyar Dolar                        Diğer Giderler        11.7 Milyar Dolar

                                                                                  Kredi Faiz Gider.      5.45 Milyar Dolar

Toplam                 146 Milyar Dolar                                                        194.45

FARK                     48.557 Milyar Dolar

(CARİ AÇIK)

 

Bu tablodan şu anlaşılıyor; İhracat, Net Turizm Gelirleri ve Diğer Gelirlerden elde edilen Döviz miktarı, İthalat, Dış Kredi Faiz Ödemeleri ve Diğer Giderlerin ödemelerine yetmemektedir. Bu Fark bir şekilde mutlaka kapatılması gerektiğinden yapılabilecek tek bir şey vardır: Dışarıdan Borç Alarak Kapatmaktır.

 

2010 yılı için 48.5 Milyar Dolar Cari Açık, bir o kadar borçlanma ile telore edilebilir, ancak problem 2010 yılı ile bitmiyor. 2011 yılı için öngörülen Cari Açık 68 Milyar Dolar’dır. Aslında 60 Milyar Dolar olarak öngörülüyordu, ancak 2011 yılında, rakamlardaki hesapta olmayan kötüleşme dolayısıyla hedef revize edilmiştir. Bana göre 68 Milyarda da kalmaz, 80 Milyar Doları bulur. 2012 yılında da 100 Milyar Dolar’ı aşıp 120 Milyar Dolar olabilir. Bu rakamları Türkiye telore edemez.

 

Hükümet çevrelerinde ilk panik başladı. Bunu halka yansıtmıyormuş görünüyorlar ancak, Euro ve Dolar kurlarının yükselmesi, bu panikten kaynaklanmaktadır. Şöyle izah edeyim; Hükümet Cari Açık rakamlarını düşürebilmek için çareler arıyor. İlk adım olarak TCMB ile ortak olarak yürütülen tedbirlerle Euro’yu 2.5 TL’ya, Dolar’ı 1.70’in üzerine yükselten süreç başlatıldı, amaç şu;  Biliyorsunuz Döviz Kurlarının yükseltilmesinde İhracat kazançlı hale geleceğinden İhracatın artırılmasına neden olur, İthalat ise kazançlı olmaktan çıkacağından İthalatın düşmesine neden olabilir. Bu şekilde çok açılmış olan İhracat – İthalat makasının kapatılması amaçlanmaktadır.

 

Ancak bu tür tedbirler çok fazla etkili olmaz. Çünkü Dünyada olağanüstü şartlar yaşanmaktadır. Ne kadar kendinizi korursanız koruyun, krizin sizi gelip bulması, etkilemesi kaçınılmazdır. Türkiye’de işte bu kaçınılmaz noktaya doğru ilerlemektedir. İlk çeyrekte % 11 büyüme gibi söylemler sanal cennet yaratma öyküleridir. Evet, ilk çeyrekte % 11 büyüme gerçekleşmiş olabilir, ancak biliyorsunuz 3 yıl önce Türkiye’de eksi büyüme, yani küçülme yaşandı. Bunun ertesinde bu tür büyümeler normaldir, insanı yanıltabilir.

 

Bundan sonra Türkiye’deki süreç nasıl yaşanacaktır;  Eğer Cari devam ederse ve büyüyerek devam ederse, eski borçlanma sürecine girilmesi kaçınılmazdır. Bunun sonuçları şöyle olur; Borçlanma yüksek faizi getirir, Faiz ve Ana Para ödemelerinden dolayı, Bütçe açıklarını getirir. Bütçe açıkları zamlar dolayısıyla enflasyonu artırır, Yüksek Faiz sonucunda ise, Şirketler zor duruma düşer, iflaslar başlar, bu durum işsizliğin yükselmesini dolayısıyla genel bir krizin oluşmasına neden olur. Yüksek Faizin bir başka sonucu ise Sıcak paranın ülkeye gelmesidir, bu da çok tehlikelidir, çünkü örneğin bugün 2 Haziran 2011 itibariyle TCMB’nın Döviz rezervleri 92.5 Milyar Dolar gözükmektedir. Bu durum tamamen yanıltıcıdır, çünkü döviz rezervi olarak görülen bu miktar, TCMB nezdindeki bir para değildir, kaydi bir paradır. Başka deyişle Borsa gibi spekülatif amaçlarla yabancı yatırımcılar tarafından Türkiye’ye getirtilmiş ancak, nakit ya da fiziki olarak Türkiye’ye getirilmemiş olup, bu paranın önemli bir kısmı A.B.D.’de Washington’da Amerikan Merkez Bankası FED’de tutulmakta olan bir kaydi paradan söz edilebilir. TCMB’da,  nakit 20-30 Milyar Dolardan fazlası yoktur.

 

Dünyada yaşanan krizin şu ana kadar Türkiye’de olumsuz anlamda etkili olmamasının bazı nedenleri vardır. Bunlardan birisi Türkiye’nin İhracat kanallarının şimdilik açık olmasıdır. Yani, Türkiye şimdilik rahatlıkla ihracat yapabilmektedir. Bunun nedenini de şöyle izah edebiliriz. Türkiye bir Montaj ülkesidir. Yani, üretilen ileri teknoloji gerektiren sanayi ürünleri a’dan z’ye tüm parçalarıyla Türkiye’de üretilmemekte, dışarıdan gelen parçalar Türkiye’de birleştirilmektedir. Bu durum aynı zamanda İhracatın ve İthalatın neden bu kadar yüksek, aradaki makasın neden bu kadar büyük olduğu sorusunun cevabıdır. Yine bir başka şekilde söylemek gerekirse,  İşçilik Türkiye’de ucuz olduğundan gelişmiş Batılı ülke Büyük Şirketleri, kendi ülkelerinde daha maliyetli üreteceklerine ürünlerin parçalarını Türkiye’ye gönderip, Buzdolabı, Çamaşır Makinesi, Televizyon, Otomobil gibi ürünleri Türkiye’de üretmektedirler. Bakıldığında Beyaz eşya üretiminde Türkiye Avrupa’da ilk sırada görülmekte, İhracat 120 Milyar Doları bulmuş, ancak parçalar Türkiye’de üretilmediğinden İthalat da, İhracat yükseldikçe daha yüksek oranlarda yükselmektedir. Bunun da önüne bir türlü geçilememektedir. İhracat yaptığımız Ülkelere baktığımızda Avrupa’nın gelişmiş ve krizin etkilemediği ülkelerinin ilk sıralarda olduğu görülmektedir. Bu ülkeler sırasıyla Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya’dır. Bunun nedeni yukarıda izah ettiğimiz gibi Türkiye’de montaj üretim yaptıran Şirketlerinin Ülkeleri olmasıdır. Fiat, Renault, Bosh gibi. Bu ülkelerde kriz çok etkili olmadığından İhracat, normal seyrinde şimdilik devam etmektedir.

 

Ancak Türkiye’nin Dengeleri bozulmaya başladığında ki bunun ilk işaretleri görülmektedir, her şey tersine dönecektir, bu ülkeler Türkiye’den uzaklaşacaktır. 2010 yılı itibariyle 48.55 Milyar Dolar olan Cari Açık 2011 Ocak-Nisan, yani ilk 4 ayı itibariyle 29.6 Milyar Dolar olmuştur.  Bunun dışında Türkiye ekonomisinde başka bozulmalarda görülmektedir. Turizm Net  Gelirleri 2009’da 17.1 Milyar Dolar iken  2010’da 15.9 Milyar Dolar’a düşmüştür. Açıklanan en son Mayıs 2011 İhracat rakamı 11 Milyar Dolar iken İthalat 21.5 Milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracat-İthalat makası en üst noktasına ulaşmış olup, bu şekilde her ay 10 Milyar Dolar Fark devam ederse yıllık Makas en az 120- 130 Milyar Dolar olacaktır ki bu sürdürülemez bir durumdur.  

 

Türkiye’nin Dış Borcu 31.03.2011 itibariyle Toplam 298.8 Milyar Dolar olup, Özel Sektör Borcu 193.1, Devlet ve TCMB Borçları 105.8 Milyar Dolar’dır. İç Borç ise 38 Milyar Dolar’dır (57 Milyar TL). Toplam Dış ve İç Borç yükü 337 Milyar Dolar’dır. Bu borç yükü Gayri Safi Milli Hasıla’nın yaklaşık % 45’ini oluşturmakta olup, Sürdürülebilme çizgisinin en üst sınırında bulunmaktadır. Bunun üzeri bir borç yükünü Türkiye kaldıramaz, Ekonomik Kriz kapıdadır.

 

Sayın Başbakan ve Hükümet yetkilileri her ne kadar pembe tablolar çizse de gerçekler böyle söylememekte, durum her geçen gün vahim bir hal almaktadır. Olabilecek bir Ekonomik Kriz beraberinde Siyasi Krizi de getirecektir. Böyle bir Ekonomik ve Siyasi Kriz, Türkiye’deki siyasi dengeleri de değiştirebilir ve 2014 Belediye Seçimleri ile beraber, Erken Genel Seçimleri de gündeme getirebilir. Bir Sağ Partinin alternatifi bir Sol Parti değil yine bir Sağ Parti olacağından (Cumhuriyet Tarihinde hep böyle olmuştur) Milliyetçi Hareket Partisi’nin önüne yeni Ufuklar açılacaktır. Önümüzdeki muhtemel bir MHP İktidarına, tüm Milliyetçi Hareket Partisi Camiasının ve Milliyetçi Hareket Partisi Kadrolarının şimdiden hazır olması gerekir.


Mustafa DALOĞLU

Ekonomist – Mali Danşman

Tarih: 06.08.2011 Okunma: 766

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?