Bu sene biri dini, diğeri milli olmak üzere iki bayramı
birlikte kutladık. İki bayramın bir arada kutlanması çok az rastlanacak bir
tarihi bir andır. Bir tarafta Ramazan Bayramı coşku ve sevinci, diğer tarafta Büyük
Hun İmparatoru Metehan’a kadar uzanan Türk Ordusunun gurur günü kabul edilen 30
Ağustos Zafer Bayramı. Büyük Türk Milletinin her iki bayramını da büyük bir
şevk ve heyecanla kutlarız.
Bayram sabahı, bütün camiler bayram namazı
kılmak ve bayramlaşmak için daha erken saatlerde genç yaşlı binlerce mümin ve
inanmışın uğrak yeri oldu. Kimileri camilerde yer bulmak için çok erken vakitte
yerlerini aldılar, kimileri de yer bulamayıp cami avlularında bulabildikleri
kilimler, gazeteler, karton kâğıtlar, hatta çimler üzerinde bayram namazlarını
kıldılar. Bayram namazı sonrası cami içinde ve dışında sıraya geçip
bayramlaşmalar bir gelenek haline gelmiş. Ne güzel düşünmüşler. Böylece belki
bu şekilde birbiriyle karşılaşmayacak nice insan bayramlaşma zevkine
ulaşabiliyor.
Cami avlusundaki kısa bayramlaşmasının
ardından insanlar evlerine dağılırken de yolda bayramlaşmalar bu şekilde devam
eder gider. Evlerdeki bayramlaşmanın tadı bir başkadır. Karşılıklı eller
öpülür, kucaklaşılır, küçüklere bayram harçlıkları verilir. Sonra uzakta ve
yakınlardaki dost ve yakınlarla telefonlaşmalar, muhabbetler başlar. Bütün
bunlar olup biterken gözünüz kulağınız televizyonlarda ve bayram
kutlamalarındadır.
Televizyonlar Anıtkabirden canlı yayına
geçtiler. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları çerçevesinde komutanlar aslanlı
yoldan geçip Atatürk’ün mozolesine ulaştılar. Kırmızı beyaz karanfillerle
süslenmiş çelenklerini sunup, saygı duruşu yapıp ve istiklal marşını okudular.
Genel Kurmay Başkanı Özel hatıra defterini imzaladı. Törene katılan zevat bir
hatıra fotoğrafı çektirdi ve böylece kutlama programının bir aşaması
tamamlanmış oldu. Bu arada sunucu Genel Kurmay Başkanlığındaki kutlamalarda bir
ilk yaşanacağı ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, başkomutan sıfatı ile olarak
kutlama tebriklerini kabul edeceği duyuruluyordu.
Genel
Kurmay karargâhındaki törenlerde Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül kutlamaları
kabul etti. Şimdi akla geliveren basit bir soru. Sayın Cumhurbaşkanı Gül, madem
başkomutan olarak Genel Kurmay Başkanlığında kutlamaları kabul ediyor, neden
kutlamaların Anıtkabir bölümünde yoktu? Başkomutan neden kutlamaları Cumhurbaşkanlığı
makamında kabul etmedi?
Geriye dönüp bakıyorum. 30 Ağustos
Zafer Bayramı kutlamaları ilk olarak 1935 yılında yapılmaya başlanmış. O
yıllarda Cumhurbaşkanı Atatürk, Başbakan İnönü ve Genel Kurmay Başkanı Fevzi
Çakmaktır. O vakitler ne Atatürk, ne İnönü çıkıp kutlamaları ben kabul edeceğim
dememiştir. 1949 yılında ABD’nin baskısıyla Genel Kurmay Başkanlığı Milli
Savunma Bakanlığına bağlanmış iken ne Cumhurbaşkanı, ne de Başbakan kalkıp
kutlamaları ben kabul edeyim dememiştir. Aynı gelenek 1950 sonrası Demokrat
Parti iktidarında da devam eder. Milli Mücadelenin önemli isimlerinden olan
Bayar’ın aklının ucundan bile böyle bir şey geçmemiştir. 1961’den itibaren
Genel Kurmay Başkanlığı Başbakanlığa bağlanmış ne Başbakanlar, ne
Cumhurbaşkanları Gürsel ve Sunay’ın böyle bir talepleri yoktur.
1982 anayasasıyla kurumlar yeniden organize edilmiş, her 30
Ağustos’ta tebrikleri Genel Kurmay Başkanlığı kabul etmiş, ne Özal, ne Demirel
“başkomutan benim” imasında bulunmamışlardır. Geliyoruz son döneme, 2002
seçimlerinden bugüne kimsenin aklına gelmeyen, gelse bile küsmenin cesaret
edemeyeceği tutum ve davranışlar su yüzüne çıkmaya, niyetler kendini göstermeye
başlamıştır. YAŞ toplantılarında Başbakan Erdoğan’ın önceki tüm uygulamaların
aksine tek başına oturup programı yönetmesi ve devamında 30 Ağustos Zafer
Bayramı kutlamalarında Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün kabulleri. Peki, bundan sonra
sırada neler var? İşte AKP’nin ikinci adamından 15 maddelik eylem planı.
1- Genelkurmayın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması.
2- 35’inci maddenin kaldırılması.
3- Jandarmanın yapısı, konumu ve görev tanımı.
4- Profesyonel orduya geçiş.
5- Askerlik süresinin kısaltılması.
6- Zorunlu askerlik.
7- TSK’da verilen askeri eğitim.
8- Okullardaki Milli Güvenlik dersleri.
9- Kaç ordu komutanlığı olacağı, bunların nerelerde
bulunacağı.
10 -Mustafa Muğlalı gibi isimlerinin kışlalardan
silinmesi.
11- Askere dayak, kötü muamele sıfırlanmalı.
12- Milli günlerde tanklı, toplu görüntülere son
verilmeli.
13- Askeri harcamalar şeffaflaşmalı.
14- OYAK’ın varlığı ve işlevi gözden geçirilmeli.
15- TSK’da VET (verimlilik, etkinlik ve
tutumluluk) prensibi uygulanmalı.
Haydi, o zaman buyurun cenaze namazına! Büyük Hun İmparatoru
Mete Han’dan 2023’e Türk ordusunun ruhuna El Fatiha.