30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarından

Hüseyin ŞİNASİ - 01.02.2010

            

 

Bu sene biri dini, diğeri milli olmak üzere iki bayramı birlikte kutladık. İki bayramın bir arada kutlanması çok az rastlanacak bir tarihi bir andır. Bir tarafta Ramazan Bayramı coşku ve sevinci, diğer tarafta Büyük Hun İmparatoru Metehan’a kadar uzanan Türk Ordusunun gurur günü kabul edilen 30 Ağustos Zafer Bayramı. Büyük Türk Milletinin her iki bayramını da büyük bir şevk ve heyecanla kutlarız.

         Bayram sabahı, bütün camiler bayram namazı kılmak ve bayramlaşmak için daha erken saatlerde genç yaşlı binlerce mümin ve inanmışın uğrak yeri oldu. Kimileri camilerde yer bulmak için çok erken vakitte yerlerini aldılar, kimileri de yer bulamayıp cami avlularında bulabildikleri kilimler, gazeteler, karton kâğıtlar, hatta çimler üzerinde bayram namazlarını kıldılar. Bayram namazı sonrası cami içinde ve dışında sıraya geçip bayramlaşmalar bir gelenek haline gelmiş. Ne güzel düşünmüşler. Böylece belki bu şekilde birbiriyle karşılaşmayacak nice insan bayramlaşma zevkine ulaşabiliyor.

         Cami avlusundaki kısa bayramlaşmasının ardından insanlar evlerine dağılırken de yolda bayramlaşmalar bu şekilde devam eder gider. Evlerdeki bayramlaşmanın tadı bir başkadır. Karşılıklı eller öpülür, kucaklaşılır, küçüklere bayram harçlıkları verilir. Sonra uzakta ve yakınlardaki dost ve yakınlarla telefonlaşmalar, muhabbetler başlar. Bütün bunlar olup biterken gözünüz kulağınız televizyonlarda ve bayram kutlamalarındadır. 

         Televizyonlar Anıtkabirden canlı yayına geçtiler. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları çerçevesinde komutanlar aslanlı yoldan geçip Atatürk’ün mozolesine ulaştılar. Kırmızı beyaz karanfillerle süslenmiş çelenklerini sunup, saygı duruşu yapıp ve istiklal marşını okudular. Genel Kurmay Başkanı Özel hatıra defterini imzaladı. Törene katılan zevat bir hatıra fotoğrafı çektirdi ve böylece kutlama programının bir aşaması tamamlanmış oldu. Bu arada sunucu Genel Kurmay Başkanlığındaki kutlamalarda bir ilk yaşanacağı ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, başkomutan sıfatı ile olarak kutlama tebriklerini kabul edeceği duyuruluyordu.   

         Genel Kurmay karargâhındaki törenlerde Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül kutlamaları kabul etti. Şimdi akla geliveren basit bir soru. Sayın Cumhurbaşkanı Gül, madem başkomutan olarak Genel Kurmay Başkanlığında kutlamaları kabul ediyor, neden kutlamaların Anıtkabir bölümünde yoktu? Başkomutan neden kutlamaları Cumhurbaşkanlığı makamında kabul etmedi?

         Geriye dönüp bakıyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları ilk olarak 1935 yılında yapılmaya başlanmış. O yıllarda Cumhurbaşkanı Atatürk, Başbakan İnönü ve Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmaktır. O vakitler ne Atatürk, ne İnönü çıkıp kutlamaları ben kabul edeceğim dememiştir. 1949 yılında ABD’nin baskısıyla Genel Kurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığına bağlanmış iken ne Cumhurbaşkanı, ne de Başbakan kalkıp kutlamaları ben kabul edeyim dememiştir. Aynı gelenek 1950 sonrası Demokrat Parti iktidarında da devam eder. Milli Mücadelenin önemli isimlerinden olan Bayar’ın aklının ucundan bile böyle bir şey geçmemiştir. 1961’den itibaren Genel Kurmay Başkanlığı Başbakanlığa bağlanmış ne Başbakanlar, ne Cumhurbaşkanları Gürsel ve Sunay’ın böyle bir talepleri yoktur.

         1982 anayasasıyla kurumlar yeniden organize edilmiş, her 30 Ağustos’ta tebrikleri Genel Kurmay Başkanlığı kabul etmiş, ne Özal, ne Demirel “başkomutan benim” imasında bulunmamışlardır. Geliyoruz son döneme, 2002 seçimlerinden bugüne kimsenin aklına gelmeyen, gelse bile küsmenin cesaret edemeyeceği tutum ve davranışlar su yüzüne çıkmaya, niyetler kendini göstermeye başlamıştır. YAŞ toplantılarında Başbakan Erdoğan’ın önceki tüm uygulamaların aksine tek başına oturup programı yönetmesi ve devamında 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün kabulleri. Peki, bundan sonra sırada neler var? İşte AKP’nin ikinci adamından 15 maddelik eylem planı.  
1- Genelkurmayın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması.
2- 35’inci maddenin kaldırılması.
3- Jandarmanın yapısı, konumu ve görev tanımı.
4- Profesyonel orduya geçiş.
5- Askerlik süresinin kısaltılması.
6- Zorunlu askerlik.
7- TSK’da verilen askeri eğitim.
8- Okullardaki Milli Güvenlik dersleri.
9- Kaç ordu komutanlığı olacağı, bunların nerelerde bulunacağı.
10 -Mustafa Muğlalı gibi isimlerinin kışlalardan silinmesi.
11- Askere dayak, kötü muamele sıfırlanmalı.
12- Milli günlerde tanklı, toplu görüntülere son verilmeli.
13- Askeri harcamalar şeffaflaşmalı.
14- OYAK’ın varlığı ve işlevi gözden geçirilmeli.
15- TSK’da VET (verimlilik, etkinlik ve tutumluluk) prensibi uygulanmalı.

 

Haydi, o zaman buyurun cenaze namazına! Büyük Hun İmparatoru Mete Han’dan 2023’e Türk ordusunun ruhuna El Fatiha.

 

 

   

Tarih: 01.02.2010 Okunma: 823

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?