Normalleşelim, gelişelim derken…

Hüseyin ŞİNASİ - 06.09.2011

 

                               

         Ülke genelinde ve Anamur’da geçtiğimiz günlerdeki bayram kutlamalarından tespitlerimizi sizlerle paylaşmış, çok kısa ve anlaşılır iki soru sormuştuk. Ancak sorularımıza kimseden cevap gelmedi. Kimseden olumlu veya olumsuz bir cevap gelmediğine göre demek ki herkes halinden memnun olsa gerek. Bu sütunlarda birkaç defa “sarı öküz” hikâyesini de aktarmıştık. Duruma göre sarı öküzler mücadeleyi kaybetmiş.

Toplum olarak okumayı, öğrenmeyi ve araştırmayı sevmiyoruz. Ama eğitimin bir parçası olarak bazı şeyleri tekrarlamakta sonsuz yararlar var. Bu nedenle konuyu bir kere daha hatırlatalım. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlama programı çerçevesinde Genel Kurmay Karargâhında düzenlenen törenlerinde, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül başkomutan olarak tebrikleri kabul etmiş, ortaya çıkan durumu, “olması gereken ve normalleşmenin bir sonucu” şeklinde tanımlamıştı. O zaman sormak gerekir.

Soru 1. Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, başkomutan olarak Genel Kurmay Başkanlığında kutlama ve tebrikleri kabul etme büyüklüğünü gösterdiğine göre, neden kutlamaların Anıtkabir bölümünde Başkomutan Gül’ü göremedik?

Soru 2. Cumhurbaşkanlığı makamı aynı zamanda başkomutanlık da olduğu halde, kutlamalar neden Cumhurbaşkanlığı köşkünde değil de Genel Kurmay Karargâhında yapılma gereği duyuldu?

         Ziya Paşanın meşhur bir sözünden bahsederler. “Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür” Şöyle geriye dönüp bir bakıyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları, ilk olarak 1935 yılında düzenlenmeye başlanmış. O yılların Cumhurbaşkanı ve Başkomutan Atatürk’tür. Başbakan İnönü ve Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmaktır. Dikkat buyurun, Başkomutan Mareşal Atatürk ve Garp Cephesinin muzaffer komutanı İnönü, çıkıp kutlamaları ben kabul edeceğim dememiştir.

1949 yılında, ABD’nin de baskısıyla Genel Kurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığına bağlanmış iken ne Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, ne de o zamanın Başbakanı, “kutlamaları ben kabul edeyim” dememiştir. Aynı gelenek ve anlayış 1950 sonrası Demokrat Parti iktidarında da devam eder. Milli Mücadelenin önemli isimlerinden biri olan Cumhurbaşkanı Bayar’ın ve halkın desteğini arkasına almış Menderes’in aklının ucundan bile asla böyle bir düşünce geçmemiştir.

1960 ihtilalinden sonra kabul edilen 1961 Anayasası ile Genel Kurmay Başkanlığı Başbakanlığa bağlanmış, fakat ne Başbakanlardan, ne Cumhurbaşkanları Gürsel ve Sunay’dan “kutlamaları ben kabul edeyim” şeklinde bir öneri gelmemiştir.

         1980 asker darbesi sonrası, halkın %92’sinin oyu ile kabul edilen 1982 Anayasası ile kurumlar yeniden organize edilmiştir. Ama her zaman olduğu gibi 30 Ağustos’ta tebrikleri yine Genel Kurmay Başkanları kabul etmiş, ne Evren Paşa, ne Özal, ne de Demirel, “başkomutan benim” veya “sen benim memurumsun” imasında bulunmamışlar. Hiçbir Genel Kurmay Başkanı da kutlamaları siz kabul edin şeklinde bir öneri ile Cumhurbaşkanına gitmemiştir.

Geliyoruz son döneme: 2002 seçimlerinden bugüne kimsenin aklına gelmeyen, gelse bile kimsenin cesaret edemeyeceği tutum ve davranışlar, kendini göstermeye başlamıştır. Nedense seksen doksan yıldan beri uygulanan gelenekler yıkılmaya ve ilkler yaşanmaya başlanmış, olup bitenleri herkes kendi penceresinden değerlendirip bir sonuca varmıştır. Belki herkesin kendine göre haklı tarafları olabilir. Ancak etrafı kan ve ateş çemberinde bir ülkenin güçlü ve modern bir orduya ihtiyacının olduğu kesin. Buna rağmen bu milletin bağrından kopup gelen TSK’ya karşı görünür veya görünmez tuzaklar kurmanın, yıpratmanın, ortadan kaldırmaya çalışmanın nelere mal olacağının hatırlanmasını gerekir.  

Şurası bir gerçek ki, kimse kimseye dost değildir. Dostluklar da düşmanlıklar da çıkarlara ve güce bağlıdır. Gücünüz varsa, sizden psikolojik olarak korkuyorlarsa durum başka, zayıflamış ve gücünüz zayıfsa, çıkarlarına aykırı bir gelişme varsa durum daha başkadır.

 

 

  

 

Tarih: 06.09.2011 Okunma: 787

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?