Korku Senaryolarının Geçekleşme İhtimali

İsmail Hakkı CENGİZ - 16.07.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 

       

         “Ergenekon” adı verilen soruşturmanın dalga boyutları artıp, dalgalar yükselince; ülkede bir “korku imparatorluğu” kurulmaya çalışıldığı ciddi biçimde iddia edilmişti.

         Özellikle Mart 2008 ve 1 Temmuz gözaltılarından sonra, AKP muhaliflerine korku verilmek, muhalefetin sindirilmek istendiği avazeleri ayyuka çıktı.

         Fakat aradan geçen zaman gösterdi ki, hiç kimsenin korktuğu falan yok. Tam tersine, muhalefetin sesi daha da yükseldiği gibi yeni muhalifler ortaya çıktı.

         Son gözaltıları, tâ 1944’te yapılan, başta Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş’in tutuklandığı Milliyetçi-Turancılık davasına benzetenler bile oldu. Tabii o dönem tek parti dönemiydi ve tutuklamalara karşı çıkmaya cesaret eden olmamıştır, herhalde.

         Şimdi öyle mi?

         Bir kere, TBMM’de sesi cılız da olsa kamuoyunda gürleyen bir ana muhalefet var ve böyle bir davanın “avukatı” olacağını avaz avaz ilan edebiliyor.

Televizyonlarda, gazetelerde yüzlerce kişi “Ergenekon”u savunuyor. Bizi (beni) de tutuklayın, diyebiliyor.

         Bütün bunlar şunu gösteriyor: Türkiye, çoktan “korku tüneli”nden çıkmış.

         Türkiye, korku devleti falan olamaz, artık.

Türkiye’de bir şeriat-hilafet tehlikesi de yoktur. Gayretler vardır, sinsi sinsi çok geniş alanda çalışmalar vardır. Fakat başarı imkânı yoktur.

         Tek parti diktası, kişi diktası tehlikesi de söz konusu değildir. Buna hevesleneler olabilir ama onların etkileri, en fazla lideri oldukları partinin ilçe örgütlerine kadar uzanabilir.

         Artık, bir darbe tehlikesinin de kalmadığı ortada… Özellikle, son 15 günde meydana gelen olaylar, gelen bilgiler bunu açıkça gösteriyor.

         Peki, bu tehlikelerin bertaraf edildiğine dair gösterge veya belirti ne?

         Bu tehlikeleri hangi güç önleyebilir?

         İki olgu var!

         Birincisi, bilgi birikimi… Biz, ne kadar yetersiz görürsek görelim, ülkede oldukça yüksek seviyede bir entelektüel birikim oluşmuştur. Başta üniversiteler, bu bilgi birikimine her alanda rastlamak mümkün.

         İkincisi, bu bilgi birikimiyle de bağlantılı yargı düzeni.

         Her ne kadar; adalet, “mülkün temeli” olma işlevini yerine getirmediği konusunda fazlasıyla eleştiri alıyorsa da, rejimi koruma konusunda gayet hassas olduğu ortada…

*                 *                 *

Her şey mükemmeldir, demiyorum. Aksayan hususları yazılarımızda dile getiriyoruz. Eleştiriyoruz, çözümler öneriyoruz.

Rejim konusunda, özgürlükler konusunda geldiğimiz bir nokta var. Buradan geriye dönüş imkânsızdır, diyoruz.

Ülkedeki bilgi birikimi ve adlî sistem, bugünkü noktadan geriye gidilmesine izin vermez.

Biraz sabırlı olalım.

Tarih: 16.07.2008 Okunma: 640

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?