YUNANİSTAN KRİZİNE DEĞİŞİK BİR BAKIŞ, Metin AKPINAR

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 13.10.2011

Yunanistan krizde… AB’nin ağabeyleri Yunanistan’a kredi açtı, bunun karşılığında Yunan daha çok çalışacak, kemerleri sıkacak, tükettiğinden daha çok üretip borçlarını ödeyecek.
Hem Bati medyasında, hem bizim medyada su tür ifadeler herkesin ağzında.
“Yunanlar çok tembel, Siesta yapacaklarına çalışsınlar.”
 Yunanlar yalnız değil, İspanyollar da siesta yapmaya pek meraklı, onlar da borç içinde yüzüyorlar…
 
İki tip Avrupalı vardır:
Birinci tip Avrupalılar, yaşamlarını zenginleşmek ve güçlenmek için harcarlar. Çok disiplinli ve kuralcıdırlar. İskandinav halkları, Almanlar, İngilizler, yani genelde Kuzey Avrupa halkları bu kültüre sahiptir. Bu ülkelerde yasayan halkların çoğunluğu Protestandir.
İkinci tip Avrupalılar daha çok Avrupa’nın güneyinde yasarlar. Bunlar keyif ehlidirler, disiplinden, kurallardan hoşlanmazlar. Yunanlar, Ispanyollar, Portekizliler, hatta Italyanlar bu tip içinde sayılabilir. Bu grubun çogunlugu Katolik ya da Ortodokstur.  Az üretip, az tüketmeyi severler. Zamanlarının çoğunu keyif ve zevk aldıkları ugraslarla geçirirler.  
 
Bir arkadaşım anlatmıştı. Yıllarca önce çalıştığı sirket bu arkadaşımı bir proje kapsamında Ispanya’ya göndermis. Kursu veren Ispanyol sirketi küçük bir sehirdeymis, arkadaşım o kasabada dört ay yasamış.
Arkadaşım İspanyolları anlata anlata bitiremiyordu. Ispanyollar uzun ögle tatili anlamına gelen siesta sayesinde çok mutluymuslar, Siestanin ilk saatlerinde önce bir kafede hafif bir öglen yemegi esliğinde bir kadeh şarap içiyorlar, sonra da evlerine sevismeye gidiyorlarmış. Arkasından güzel bir öglen uykusu çekiyorlarmış . Arkadaşım Ispanya’ya bayılmış.
 
Simdi Kuzey Avrupalılar Güneydekilere, “Artik siesta yok, daha çok çalışacaksınız” diyorlar. Çünkü Güney Avrupalıların Kuzeydekilere çok fazla borcu var.
Simdi bir düsünelim. Güneyliler siesta yapıp tembellik ettikleri, siesta sırasında kafelerde öglen yemegi yedikleri, sarap içtikleri için mi borca girdiler?
Ya da söyle soralım:
İnsanların, basit bir evde barınabilmek, karınlarını doyurabilmek, göze hoş gelen rahat giysiler giyebilmek, günde bir iki kadeh sarap içebilmek için çok mu çalışmaları gerekir?
Hem Yunanlar, hem Ispanyollar kendi evlerini kendi ülkelerinde ürettikleri malzemeyle kendileri insa ediyorlar. Toprakları verimli, kendi yiyeceklerini kendi topraklarinda üretiyorlar, şarabın en kralını kendi topraklarında yetiştirdikleri üzümleri ezerek yap yorlar. Ufak tefek ihtiyaçlarını da turizmden, ya da gemicilikten kazandıkları parayla dışarıdan rahatça karşılıyorlar. Siesta sırasında sevismek zaten bedava…
Öyleyse Güneyliler neden bu kadar borca girdiler?
Çünkü Kuzeylilerin denetimindeki büyük bankalar, sirketler baslarının etini yediler, reklam üstüne reklam yaptilar. Güneylilere, “Ille de kredi alın, arabanızı, telefonunuzu, bilgisayarınızı yenileyin” dediler. Bilhassa çocukların ve gençlerin beynini zehirlediler. Bin bir dereden su getirip, halkin eline bir sürü kredi karti verdiler, “AVM’lere gidin bu kartlarla istediginiz mali satın alın” dediler. Hatta, “istediginiz yere tatile gidin, yiyin için, hiçbir sey ödemeden geri dönün” anlamında, “yiyiyoz, içiyoz, adiyos” dediler.
 
Güneyliler evlerini seviyorlardı, yeni eve, yeni bilgisayara, yeni telefona ihtiyaçları yoktu, karınları toktu, üstleri p ekti, yeterince şarapları, sevişmeye bolca zamanları vardı. Siestayla mutluydular. Az üretip, az tükettikleri için yasadıkları çevre temizdi. Ama Kuzeyliler, “böyle olmaz” dediler, ürettikleri arabaları, telefonları, bilgisayarları satabilmek için Güneylileri borçlandırdılar. 
Simdi Kuzeyliler Güneylilere, “Siesta bitti, artik disiplinli bir hayat süreceksiniz, çok çalışacak, çok üretecek, bize olan borcunuzu ödeyeceksiniz” diyorlar. Aslında yasam biçimlerini yok etmek istiyorlar.
Güneyliler artik siesta yapamayacaklar, her gün daha uzun süre çalışacak, bu yüzden birçokları islerini kaybedecekler. Kuzeylilere borçlarını ödedikten sonra yeniden borçlanacaklar, vahsi kapitalist düzenin çarklarında değirmen tasındaki bugday gibi ezilecekler.  
 
Geçenlerde dünyanın en ünlü yazılım sirketinde pazarlamacı olarak çalışan biriyle bir komsumun is ye rinde tanışmıştım. Bu vatandaşımızın aylık kazancı on beş bin Tl kadarmış. Yani kazancı Türkiye ortalamasının çok üstünde…  Ancak bu vatandaş yine de mutsuzdu. Günde neredeyse on bes saat çalışıyormuş, çok fazla seyahat etmek zorundaymış, günlerce kızının ve karısının yüzüne hasret kaldığı oluyormus. 
“Aldığın maaşın yarısına günde sekiz saat çalışmayı tercih etmez misin?” diye sordum. “Hem böylece ülkemizde issizlik sorunu da azalmış olurdu” dedim.
“Etmez miyim?” dedi. “Ama bizim sirket yüksek maasla az eleman çalıştırmayı tercih ediyor. Yüksek maas verdikleri için piyasanın en iyi elemanlarını ise alabiliyorlar.”
“İsini değiştir” dedim.
“Çok geç, ailecek yüksek hayat standardına fena alıştık” dedi.
Aile reisi çok çalıştığı için birbirinin yüzünü göremeyen mutsuz, robotlaşmış fertlerden oluşan bir aile… Ne yükse k standart ama!
 
Bir tarafta on beş bin TL masla çalışan mutsuz insanlar, diger tarafta Afrika’da açlıktan ölen çocuklar… Ve arada az çalışıp, aza üretip, az tüketen, siestayla mutlulugu yakalamış Yunanlar ve Ispanyollar…
 
Kuzeyliler arabalarını, telefonlarını, bilgisayarlarını satabilmek için Güneylilere siestayı yasakladılar. Güç kültürü, keyif kültürünü şimdilik yenmis gibi görünüyor. 
 
Yunanlar ve Ispanyollar eski mutlu siestalı günlerine geri dönebilirler mi?
Neden olmasın? Tek yapmaları gereken şey, Kuzeylilerin onlara “olmazsa olmaz” diye sunduğu sahte ihtiyaçlardan vazgeçmek, hepsi bu…
 
Bunu yaptıkları an sadece siestalarına yeniden kavuşmuş olmazlar, vahşi kapitalizmin belini de kırmış olurlar.
 
A. Metin Akpınar
Tarih: 13.10.2011 Okunma: 838

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Osman Yıldız

03.08.2011 - 10:18

İsmail Bey "Kral Çıplak" neden sağa sola dolaşıyoruz ki; Türkiye de açık ve seçik olmadan var olan asker vesayeti kademe kademe kaldırılmaya çalışılıyor. Fiili gerçek bu. Birde neden gücümüzün yeteceği işleri görmezden geliriz bunu gerçekten anlamıyorum. Saygılarımla

Osman Yıldız

03.08.2011 - 10:18

İsmail Bey "Kral Çıplak" neden sağa sola dolaşıyoruz ki; Türkiye de açık ve seçik olmadan var olan asker vesayeti kademe kademe kaldırılmaya çalışılıyor. Fiili gerçek bu. Birde neden gücümüzün yeteceği işleri görmezden geliriz bunu gerçekten anlamıyorum. Saygılarımla