Günler aylar
öncesinden başlayan kurban bayramı telaşı ve heyecanı nihayet bitti.
Bayramda
kurbanlar kesildi, eş, dost ve akraba ziyaretleri yapıldı.
Büyüklerin
elinden, küçüklerin yanaklarından öpülüp, çocuklara bayram harçlıları verildi.
Bayramdan
bir iki gün önce uzaktan ve yakından bayram ziyareti nedeniyle gelenlerin
kalabalıklaştırdığı cadde ve sokaklar bayramın üçüncü, dördüncü gününden
itibaren tekrar eski haline dönmeye başladı.
Bayram öncesi
yaşanan heyecanlı bekleyiş, bir sonraki bayramda buluşma temennilerine, ayrılık
ve gözlerden süzülen iki damla gözyaşına bıraktı.
Bayram öncesi hem kurbanlıklara ve fiyatlarına bakmak
için birkaç defa belediyeye ait hayvan kesim yeri yakınlarında kurulan hayvan
pazarına gitmiştim.
Bu sene kurbanlık temin etme konusunda bir sıkıntı
yaşanmadı.
Kurbanlık fiyatları da geçen senelerle aynı
seviyelerde gerçekleşti.
Fakat bütün ümidini, emek ve sermayesini kurbanlıklara
bağlamış olanlar hayal kırıklığı yaşadı.
Televizyonlarda
rastladığımız kurban pazarı görüntülerine göre ithal kurbanlıklar üreticileri
çok kötü etkilemiş ve satmak amacıyla getirdikleri çoğu kurbanlıkları geri
götürmek zorunda kaldılar.
Buna benzer
görüntülere çevremizde de rastladık. Çoğu kurban satıcısı getirdiği keçi veya
koyunları arabalarıyla ağıllarına kapattı.
Konu kurbanlıklar ve büyükbaş, küçükbaş hayvan
besiciliği olduğuna göre, evlerinde veya küçük çaplı besihanelerinde besicilik
yapmaya çalışan vatandaşların sıkıntılarını görmemezlikten gelmek elbette doğru
olmaz.
Ülkemizdeki
az sayıda küçük ve büyükbaş hayvan üreticilerine karşılık büyük çoğunluğu
tüketici olan bizler için, kasaptan eti, marketten sütü ve yumurtayı ne kadar
ucuza almak çok hoşumuza gider.
Ancak etin, sütün ve yumurtanın soframıza gelmesine
kadar geçen her aşamada ortaya çıkan masraflar üreticiler açısından
dayanılamayacak boyutlardadır.
Buna haksız olarak dışarıdan et ve süt ürünlerinin
ithal edilmesi gibi kötü bir silah da eklenince işin içinden çıkılmaz hale
geliyor.
Bir süre önce işin tam merkezinde sayılan ( veteriner,
yem, un, gübre ve zirai ilaç satıcısı) bir dostumla bu konuyu konuşmuştuk.
Anamur, Bozyazı çevresinde besicilik kredisi alanların batacaklarını iddialı
bir şekilde ifade etmişti.
Bilindiği
gibi geçen yıl çoğu kişi büyükbaş ve küçükbaş hayvan besiciliği için kredi uzun
vadeli kredi kullanmıştı. Görüşebildiğim bazı besiciler maliyetlerin yüksek
olmasından yakınıyordu.
Kimi
üreticiler, söylenenlerin aksine koyun ve keçi beslemenin sığır besiciliğine
göre çok daha ağır ve zor olduğunu söylüyorlardı.
Öbür yandan sığır besiciliğinde, yem, ot ve saman
masraflarının elde edilen süt üretimimin iki katı olduğundan fazladan masraf
etmek zorunda kalıyorlarmış.
Peki, çare nedir şeklindeki sorumuza, süt fiyatlarının
artması, ot, saman ve besi yemlerinin ucuzlaması veya desteklenmesi lazım
şeklinde cevap veriyorlar.
Bize göre bu konudaki vatandaşların şikayetlerinin
kulak ardı edilmemesi ve ilgili makamların derhal harekete geçip, gerekli
tedbirleri alması şart.
Yoksa bu alanda büyük yıkımların ve
kayıpların yaşanması kaçılmaz olacaktır.
Bizden hatırlatması.
Yazının başında bu sene kurbanlık
temini konunda fazla bir sıkıntı yaşanmadı demiştik.
Görüştüğümüz bazı kişilerin,
kurbanlarını bazı dernek ve vakıflara bağışladıklarını öğrendik.
Demek ki geçen yıllarda yaşanan
kurban yolsuzluğu hala kimilerinin gözünü açmaya yetmemiş veya bağış alan
dernek veya vakıflara güveniyor ve hiç tereddüt etmeksizin paralarını
inançlarını teslim edebiliyorlar.
Ama görüştüğümüz bir Diyanet İşleri
yetkilisi de, böyle yapılan bağışların uygun olamayabileceğini, en iyisinin
kurbanın görerek, bilerek kesilmesi olduğunu ifade ettikten sonra, kendisinin
senelerden beri kurbanları kendinin satın alınıp, gerçekten yardıma muhtaç
insanlara teslim ettiğini, kendi kestiği kurbanlarını da çevredeki kurban
kesemeyecek kişilere pay edip dağıttığını ekledi.
Ne diyelim kestiğiniz kurbanlar,
kıldığınız namazlar Allah katında makul olsun.