8 Kasım 2011’de yayınlanan bir yazımız çok geniş yankı bulmuş. Yazının haber sitelerinde ve yerel basından yayınlanmasından sonra olumlu veya olumsuz çok sayıda eleştiri aldık. Bu arada görüştüğümüz bazı köşe yazarı ve basın mensupları da, bir haber veya köşe yazısına ne kadar çok yorum yapılır, olumlu veya olumsuz eleştirilirse yazı o kadar hedefine ulaşmıştır, şeklinde ifade ediyorlar.
Gazetelerde yayınlanan köşe yazılarına yorum yapma imkânı yoktur. Her ne bahasına olursa olsun yorum yapmak, cevap vermek isterseniz, yazara telefonla ulaşacak, mektup veya mesaj yazacaksınız. Ama bazı internet haber sitelerinde yorum yapmak ve yayınlatmak daha kolaydır.
Haber veya köşe yazılarına yapılan yorumlar en az yazının kendisi kadar okunup, ilgi çekebiliyor. İşin tam bu noktasında yorumcunun tutumu da önem kazanıyor. Bazı yorumcular bilinen isimleri ile konuya dâhil olurlarken, bazıları da takma isim kullanmaya, hatta başka birinin adını vermeye ve o kişiyi zor durumda bırakmaya çalışıyorlar. Bize göre rumuzla, takma adla veya başka birinin adıyla yapılan yorumlar iyi niyetten uzak, kasıtlı işgüzarlıklardır. Bu kişilerin kimlikleri istenirse kolaylıkla bulunur.
Haber veya köşe yazılarına yapılan yorumlar konusunda, haberci veya köşe yazarlarının tutumu, değişik şekillerde karşımıza çıkabiliyor. Kimi yazarlar yazdıkları yazılara karşı olumlu veya olumsuz yorumlara aldırış etmez, imam bildiğini okur misali yazmaya devam ederler. Bazı yazarlar da gelen olumlu veya olumsuz görüşlere önem verir, dikkate alır.
Başlangıçtan itibaren yazdığımız tüm yazılarda, kişilik haklarına, genel ahlak ölçülerine, kırıcı ve yıkıcı olmamaya dikkat ederiz. İşte 8 Kasım’da yayınlanan “Uyanıklar işbaşında” başlıklı yazımız da bunlardan biridir. Söz konusu yazıda anlattığımız olayların tamamı duyduğumuz, gördüğümüz ve yaşadıklarımızın küçük bir bölümüdür.
Yazıda anlatılan bazı olaylardan kendini sorumlu tutan, kendine vazife çıkaran bir dershane ve gazete temsilcisi ziyaretimize gelip, açıklama yapmak istediler. Yazıda anlatılan olayların ve konuşmaların kendi dershanelerinde gerçekleşmediğini söyleyip, yazının yayından kaldırılmasını talep ettiler. Yazının yayından kaldırılmasına karşı olduğumuzu, ancak açıklamalarına bir başka yazımızda ver verebileceğimizi söyledik. Biz de adı geçen dershane ve gazetenin böyle bir nitelemede bulunmadığını düşünüyoruz.
Yazının özellikle son kısmında geçen “Allah’ın sadık kulu- Barla” filmi ile ilgili konuya çok fazla takılmışlar. Anamur Belediyesine ait olan ve bir reklâm firması tarafından işletilen panolardaki afişlerin kendilerine ait olduğunu söylediler. Ama söz konusu afişlerin altında herhangi bir kurum adına rastlamadığımızdan, bunun korsan bir afişleme olduğunu anlattık.
Bu görüşmelerden iki gün sonra yazının yayınlandığı bir sitedeki tüm yazılarımızın vebir başka sitedeki “Anamur’da uyanıklar işbaşında” başlıklı yazımızın yayın dışı kaldığını öğrendik. Bu olayların nedenlerini araştırmaya gitmeyeceğiz. Demek ki, yarası olanlar gocunmuş. (1)
Bu vesileyle söz konusu dernek, vakıf, yurt, dershane ve okullardan hizmet satın alan kişi ve kuruluşlar, olup bitenlerden memnunlar ve şikâyetçi değillerse, yolları bahtları açık olsun, diyoruz. Ama yapılanlardan ve olup bitenlerden memnun değiller, inançları ve duygularının istismar edildiğini düşünüyorlarsa, kendilerine başkaları tarafından nasıl bir sıfat yakıştırılacağına oturup karar versinler.
(1) Yarası olan gocunur. Atasözünün Anlamı
Bir konu hakkında söylenen sözden, takınılan tavırdan, bu konu ile şöyle ya da böyle ilgisi bulunan kimse alınır.
Konu ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi bulunmayan kimse ne alınır, ne de gocunur.