Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
İktidar partisinde, arka arkaya ilginç çıkışlar oldu.
Önce, eski AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı Refik Özen’in, “… 16 ay boyunca inançla çalıştık. Kimseyi mahcup etmedik. Hakkım helal olsun. Ankara'ya davet edildik. Partimizin şahsımla alakalı verdiği karara saygı duyarız. Birileri bunun adına biat dedi belki, ama zaten bizler başbakanımıza biat etmiş insanlardık" sözlerine karşılık, Bülent Arınç’ın “Partimizde biat kültürü yoktur. Ben Tayyip Erdoğan’a biat etmemiş adamım” tepkisi geldi.
Arınç’ın sözleri güzel… Fakat bu güzel sözler, kudretinin zirvesinde olan karizmatik liderin alınmasına sebep olmaz mı? Hele o lider birkaç gün önce bir ameliyat geçirip, sözlerin sarf edildiği sırada istirahat halinde ve cevap veremez durumdaysa!
Arınç’ın ilginç çıkışının, Erdoğan’ın hastalığına denk gelmesini “kaza” olarak kabul edelim.
x x x
Lâkin aynı günlerde, yukarıdakine paralel bir çıkış daha meydana geldi: Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Allah’ın sayesinde milletvekili oldum” dedi. Oysa biliyoruz ki, partilerde vekil, hatta belediye başkan adaylarını lider belirler… Kimler milletvekili veya reis olmuşsa, ilgili, partinin başkanı sayesindedir.
Fakat iktidar partisinden milletvekili seçilen, sonra da Başkan tarafından “Bakan” yapılan Bayraktar öyle demiyor… Gerçi, “Tayyip Beyden de Allah razı olsun. Allah’tan korktu. ‘Bu adam çok çalıştı’ dedi. Beni milletvekili yaptı” diyorsa da, bu sözleri Sayın Başbakan’ın rolünü ikinci plana düşürmüş oluyor. Böyle bir çıkışın da Tayyip Bey’in hasta olduğu günlere denk gelmesini “tesadüf” olarak kabul edelim.
x x x
Derken ilginç bir gelişme ve sonrasında da ilginç bir çıkış daha oldu: AKP, CHP ve MHP’li vekillerin ortak oylarıyla Genel Kuruldan geçen “Şike Yasası” Çankay’dan geri döndü.
Yanılmıyorsak, Gül, göreve geldiği tarihten beri geçen 4,5 senede ilk defa bir yasayı meclise iade ediyor.
Her ne kadar, yasa üç partinin ortak oylarıyla çıkmışsa da, iktidar partisinin desteği olmadan genel kuruldan geçmesi mümkün değil. Dolayısıyla “iade”den alınması gereken de iktidar partisi oluyor. Nitekim AKP meclis grup başkanvekili Mustafa Elitaş, iadeye karşı öfkesini dışa vurdu: “Cumhurbaşkanına saygılıyız ama TBMM üzerinde irade olmaz” diyor… Diğer partileri de “şike yasası”nın meclisten geçmesi için attıkları imzanın arkasında durmaya çağırıyor.
x x x
İktidar milletvekillerinin oylarıyla “yasalaşan” bir metnin Çankaya’dan dönmesi beni çok şaşırttı. Çünkü şimdiye kadar iktidarın meclis grubuyla Abdullah Gül arasında tam bir “uyum” vardı.
Peki, güzel güzel “yola devam” ederken bu “uyum” niçin bozuldu?
“AKP meclis grubu” demek Başbakan’ın iradesi demek olduğuna göre; AKP Meclis Grubuyla Gül arasındaki uyumun bozulması, Erdoğan’la Gül arasındaki uyumun bozulması anlamına gelmez mi?
Allah’ın hikmeti, Gül’ün “veto”su da Erdoğan’ın hasta olduğu günlere denk geldi.
x x x
Hakkı Devrim usta ne diyordu “Kanalİzasyon” filminde: Bir şey bir kere oluyorsa bu “kaza”dır… İki kere oluyorsa “tesadüf”tür… Üç kere oluyorsa o “istikrar”dır.
Allah korusun… Böyle “istikrar” düşman başına!
x x x
BİAT’TAN CİHAT’A MI?
Acaba, bu çıkışların arkasındaki psikoloji ve strateji şöyle bir şey mi: Sapasağlam, hâşâ her şeye kadir Başbakan’a biat eden adamlar, bir gün görürler ki, biat edilen de hasta olabiliyor, hatta ameliyat geçirebiliyor… “Öyleyse, ona karşı cihat bayrağı da açılabilir!” mi dediler?
Bilmiyoruz…
Başbakan’a acil şifalar diliyoruz… Sağlığına kavuşsun ki, “uyum” bozulmasın… “istikrar” sürsün!
Bilhassa ekonomik “istikrar”!