AVRUPA’YA EKONOMİ DERSİ

İsmail Hakkı CENGİZ - 31.01.2012

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 

Keyfimize diyecek yok...

Bütün dünya ekonomik krizden kırılıyor...

Dün, gıptayla baktığımız Avrupa ülkeleri kıvranıyor...

Yunanistan’ın halinin harap olduğu herkesin malumu...

İspanya’da işsizlik rakamları bir felaket, nüfusun neredeyse dörtte birii işsiz...

İtalya bunalımla çalkalanıyor...

İngiltere ve Fransa’dan da içaçıcı haberler gelmiyor...

Almanya biraz dik duruyor... Velâkin o da diğer AB üyelerinin derdine düşmüş vaziyette...

x   x   x

İşte bu şartlarda, Avrupa’nın göbeğinde, İsviçre’nin Davos kasabasında Dünya Ekonomik Forumu yapıldı. Elbette Türkiye de katıldı...

Forumda en keyifli, en havalı katılımcılar kimlerdi dersiniz?

Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcileri!

Nitekim Vatan Gazetesinin haber-yorumunda belirtiği gibi; “Ali Babacan krizi ensesinde hissetmeyen tek konuşmacı olarak öne çıktı.”

Haber şöyle devam ediyor: “Küresel Ekonomiye Bakış’ oturumunun moderatörü Martin Wolf, Başbakan Yardımcısı Babacan’a söz verirken, ‘Burada imtiyazlı konumda tek sizsiniz, bize ders verin’ ifadelerini kullandı.”

x   x   x

Allah’ım, şükürler olsun! Bize bugünleri de gösterdin!

Eskinin iktisadî buhranlar memleketi Türkiye, bir vakitler kıskançlıkla, uzaktan baktığı “Batılı” ülkelere iktisat dersi veriyor.

Hem de bizzat o ülkelerin talebiyle!

x   x   x

Babacan, almış mikrofonu eline... Yunanistan iflas etmemeli, falan demiş...

Halbuki Avrupalı onu sormuyor...

Ya ne soruyor?

“Biz, zengin Avrupa krize girerken, ekonomik olarak küçülürken; siz fukara Türkiye niçin krize girmiyor, üstelik büyüyorsunuz?”, diye soruyorlar!

Bunun cevabını vermemiş, Babacan!

Veremezdi!

x   x   x

Biz verelim Avrupa’ya ekonomi dersini...

Efendim, bizde “istikrar” var!

Bizde, sizdeki gibi sürekli artan, sonra da astronomik rakamlara ulaşan işçi ücretleri yoktur... Olamaz...

Bizde işçiler karın tokluğuna çalışır, diyeceğim ama ücretleri o seviyede bile değil...

Ya ne kadar?

Karın tokluğunun yarısı kadar!

Nasıl yani?

Şöyle: Kısa adı TÜİK olan, Türkiye İstatistik Kurumu, ülkedeki açlık sınırını belirliyor... Misâl; 4 kişilik ailenin bir aylık açlık sınırı 1.200 TL’dır. Bu şu demektir: 4 kişilik bir ailenin aylık geliri 1.200 TL’nın altında olursa, o ailenin fertleri gıdalarını bile tam alamazlar.

İşte bu rakamın yarısını hükümetlerimiz “asgarî ücret” olarak belirliyor...

Zaten bu, yıllar önce belirlenmiş, hangi parti iktidar olursa olsun; “asgarî ücret”in “açlık sınırı”na oranı değişmiyor...

Memurun genel durumu da bundan farklı değil...

Emeklilerin haline gelince...

Aşağı-yukarı bir milletvekili aylığının onda biri kadar aylık öderiz... Tabii bu, büyük kitle için geçerlidir... Üst düzeydeki emeklilere, siyasetçilerin aldığına yakın maaş verilir... Elbette onların sayısı fazla olmadığı için “istikrar” bozulmaz...

x   x   x

işte, budur ekonomik başarımızın sırrı... Böylece “sermaye” birikir... Yeni işyerleri açılır... Zenginler daha zengin olur... Yandaş zenginler yaratılır...

Haddizatında, bunları siz bizden daha iyi bilirsiniz... Çünkü böyle “kapital” biriktirmeyi, bu kapitalist düzeni sizden öğrendik...

Hatırlamıyor musunuz?

O vakit; ülkelerinizde “sermaye” birikiminin nasıl sağlandığını romanlarına konu edinen İngiliz yazar Charles Dickens’in, Fransız yazar Emile Zola’nın eserlerine bir göz atıverin.

Göreceksiniz ki...

Biz, sizin 150-200 sene önce geçtiğiniz yoldan daha yeni geçiyoruz!

Tarih: 31.01.2012 Okunma: 748

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?