Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
İktidarın en yakınındaki, bibakıma içindeki yazar tarihe not düştü!
Hem de resim gibi...
Memleketin son 10 yılda geldiği noktanın resmi!
Mehmet Altan kim?
Hemen tamamı gazetci-yazar olan bir ailenin orta kuşağındaki temsilcisi... Cumhuriyet tarihinin en etkili yazarlarından, yaşayan “efsane” Çetin Altan’ın oğlu...
Daha mühimi, AKP’yi 10 yıldır, neredeyse kayıtsız şartsız destekleyen bir entelektüel... Hatta o yolda, kendisine “yandaş” damgası vurulan bir yazar... Nitekim uzun yıllardır, AKP’nin en koyu destekçisi Stargazete’de yazıyordu.
Söz konusu gazeteden ayrıldı... Ayrılmak zorunda kaldı...
x x x
Altan, gazeteden ayrılma sebep ve sürecini açıklarken medyanın, dolayısıyla, ülkenin geldiği noktayı da gözler önüne seriyor...
AKP iktidarının, 10 senede ülkeyi nasıl bir “ileri demokrasi” iklimine kavuşturduğunu flaşla çekilmiş resim gibi ortaya koyuyor...
Bu “ifşaat”a, bu itirafa, bu izahata, bibakıma bu feryada herkesin kulak vermesi lâzım... Bilhassa ülkede gündem oluşturanların, yönetimde etkili olanların dikkat kesilmesi lâzım!
t24 internet sitesinde yayınlanan açıklamalardan bir bölümüne bakalım: Hazal Özvarış soruyor:
“Hükümet basın ilişkisinin kırmızı çizgileri neler?”
Mehmet Altan cevaplıyor:
“Çizgilerin başında, eleştiri yapmamak geliyor. Dostane eleştiri dahi kabul edilemez hale geldi. Ayrıca, yapılan olumlu icraatları alkışlamak da yetmiyor.”
Ya ne yapmak lâzımmış? Şu minvalde yazmak:
“Ne yapılıyorsa ilk defa yapılıyor; bu yapılanlar yeni bir Türkiye yaratıyor; bu sayede dünya bize hayran kalıyor.”
Elbette eleştirisi serbest olan mevzular da var... Hangi mevzular mı?
“Ya CHP’yi ağır bir şekilde topa tutabilirsin ya da eskisi kadar olmamakla birlikte, askeriyeyi eleştirmeye devam edebilirsin.”
“Neler yazılamıyor?” sorusu üzerine verdiği cevap: “Örneğin, Şike Yasası... Van’da 70 bin kişi hâlâ bu soğukta çadırlarda yaşıyor... Mesela DENİZ FENERİ bir tabudur... Hrant Dink cinayetinin 5 yıl süren dava seyri, bu konuda üstünde şüphe olan bütün bürokratların terfi ettirilmesi ya da iktidar partisinden siyasete atılması... Bunların üzerine gidilmesini istemeyen bir İLERİ DEMOKRASİ olabilir mi?
“Uludere gibi Türkiye tarihinin en trajik olaylarından birini medya görmezden gelebildi. Bu çok ürkütücü bir şey. Belli ki birisi düğmeye bastı. Demek ki biri, Türkiye medyası için düğmeye basabiliyor. O zaman, bunun TEK PARTİ REJİMİ’nden ne farkı var?”
“Hükümet neye kızıyorsa, oraya oto-sansür giriyor. Meslek ilkeleri yerine ‘hükümet buna kızar, buna kızmaz’ anlayışı devreye giriyor...”
Altan baskıyla ilan alındığını da anlatıyor:
“Basın, parasını halktan veya habercilikten kazanmıyor. Para daha ziyade nüfuz ticaretinden ve ilandan kazanılıyor. Parayı gazetecilikten kazanamayınca oyunun kuralını parayı veren belirliyor. Bu da gazeteciliği öldürüyor ve TALİMAT GAZETECİLİĞİ devreye giriyor. Bu gazetecilik de, besleme basının varlığını pekiştiriyor.”
X x x
Mehmet Altan, günümüze ve geleceğe ışık tutan daha pek çok şey söylüyor. Açıklamaların tamamı www.t24.com.tr’den okunmalı...
Bu ifşaat ve itirafları hayatî önemde görüyorum...
Tarihî bir uyarı niteliğinde!
Hâlâ uyanmazsak, hâlâ uyanmazsa birileri, gidişat, Altan’ın deyimiyle “ürkütücü!”
x x x
TRT HABER’E ALKIŞ
“Neyi inkar ediyoruz?” başlıklı makalemde “inkar” teriminin nasıl bir tuzak olduğunu izah etmiştim.
Ermeni iddialarıyle ilgili Fransa’nın yasa girişimleri için “utanç yasası” tabirini kullanan “TRT Haber”, dünkü yayınında, gün boyu şu alt yazıyı geçti: