Dostunu dost, düşmanını düşman bilmek

Hüseyin ŞİNASİ - 15.02.2012

  

Okumak, öğrenmek ve bilgi sahibi bir ihtiyaçtır. Ders kitaplarında ihtiyaçlar, zorunlu ve zorunlu olmayan ihtiyaçlar olarak ikiye ayrılır. Zorunlu ihtiyaçlar, insanların hayatını devam ettirmeleri için karşılanmaları zorunlu olan ihtiyaçlardır. Basit anlamda düşünürsek, hava almak, su içmek, yemek yemek, uyumak, dinlenmek gibi hemen akla geliveren pek çok şey insanlar için zorunlu ihtiyaçlardır. Zorunlu olmayan ihtiyaçlar ise insan hayatını kolaylaştıran, daha iyi şartlarda yaşamasını sağlayan ihtiyaçlardır.

         Gazete, kitap, dergi okumak, radyo dinlemek, televizyon seyretmek de kimlerine göre zorunlu, kimilerine göre zorunlu olmayan ihtiyaçlardır. Biz de okumayı, öğrenmeyi bir ihtiyaç olarak görenlerdeniz. Eğer bir gazeteyi okumak istiyorsanız. Ya gidip gazete bayilerinden satın alacak, ya da gazeteye abone olacak, her sabah evinize, işyerinize gelmesini isteyeceksiniz. Günümüzde çoğu insan bir gazeteye abone olup okumayı tercih etmektedir.

         Ülkemizde tüm çaba ve zorlamalara rağmen gazete satışları toplamı 5, 5 milyon ile 4,5 milyon arasındadır. İnceleyebildiğimiz son baskı sayısı raporuna göre 4.557.446 adet gazete satışının 950 binini Zaman Gazetesi gerçekleştirmiş. Posta, Hürriyet, Sabah gibi gazetelerin baskı sayısı da 460 bin ile 350 bin arasındadır. Geri kalan gazeteleri 200 bin, 100, 50 bin aralığında, hatta daha aşağılarda görebiliyoruz. Bildiğimiz kadarı ile elden dağıtım yöntemini ilk kullanan gazete Türkiye Gazetesi idi. Bir aralar 1 milyonu aşan baskı sayısına ulaşmıştı. Şimdilerde aynı gazetenin 135 bin gibi bir rakamlara ancak ulaştığını görüyoruz.

         1986’dan 2001’e kadar çok uzun sayılabilecek süre Türkiye Gazetesine abone olduk, evimize ve işyerimize elden dağıtım yöntemi ile teslim edilmesini istedik. Elbette gazetenin çeşitli hizmetlerinden de faydalandık. 2001’den sonra bir süre Zaman Gazetesine abone olup okumaya başladık. Ama aboneliğimiz Türkiye Gazetesi kadar uzun süreli olmadı. 2004’den sonra gazetelere abone olup takip etme düşüncesinden vazgeçtik. Şimdi gazeteleri internetten takip edebiliyoruz.

         Türkiye Gazetesi geçtiğimiz günlerde başyazarı Yılmaz Öztuna’yı kaybetti. Rahmetli Yılmaz Öztuna, lise yıllarımızda bize yön veren önemli bir isimdi. Onun tarihi makalelerini büyük bir zevk ve heyecanla okuduk. Doğru bildiğimiz birçok şeyin yanlış olduğunu öğrendik. Merhuma Allah’tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

2004 yılında Türkiye Gazetesinde Yılmaz Öztuna ve diğer köşe yazarları, Kıbrıs’ta yapılan halkoylaması sırasında bizi de hayal kırıklığına uğrattı. Kofi Annan’ın hazırladığı Kıbrıs Barış Planının Kıbrıs Türk halkı tarafından kabul edilmesi yönünde çaba harcamış, çalışmışlardı. Bize göre bu durum Türkiye Gazetesinin ABD’nin çıkarlarına hizmet etmekten başka bir şey değildi. O tarihten bu tarafa Türkiye Gazetesine inancımız ve güvenimiz kalmadı. Gazeteye aboneliğimiz sırasında dağıtılan kitapları okudukça din adına pek çok dindışı düşüncenin insanlara dayatılmaya çalışıldığını gördük. Üzüldük. Yazık çok yazık. Adınıza İhlâs diyecek, sonra kalkıp din adına, inanç adına hurafelere sarılacaksınız.

 Türkiye Gazetesinde yaşanan bu acıklı durumun bir başka benzerinin de Zaman Gazetesi etrafında döndüğünü de düşünmekten kendimi alamıyorum. Bugün 1 milyona ulaşan Zaman okurunun çoğunun bu tuzağı anlayacağı günleri görür müyüz bakalım?

Geçtiğimiz aylarda bir yazımdan dolayı biri Zaman Gazetesinden diğeri FEM Dershanesinden iki kişi gelmiş sohbet etmiştik. Konuşmaları arasında sohbet toplantılarına binbeşyüz kişinin katıldığını söylemişlerdi. Eğer söyledikleri gibi bu toplantılara bin binbeşyüz kişi katılıyorsa Zaman Gazetesine abone olanların da bu sayıya yakın olması lazım.

Gelen arkadaşlar konuşmalarında kimseyi zorlamıyoruz, gönüllü bir kuruluşuz gibi açıklamalar yapıyorlarsa da 950 bin abone sayısında gönüllülükten başka şeyler de aramak lazım. Bazı temsilcilerin abone çalışmaları sırasında dini temalara fazlaca vurgu yaptıklarına ilişkin iddialar var. Mesela Zaman Gazetesini tersten okutma gibi. Okuyun bakalım ne çıkıyor?

Birkaç defa yazdık yine tekrarlayalım. Günümüzde din adına, inanç adına çıkmış çoğu dernek, vakıf ve cemaatlerin ABD’de, Avrupa ülkelerinde bağlantıları ve destekçileri var. İsterseniz internete girip kısa bir araştırma yaparsanız, kimlerin kimlerden yardım ve destek aldıklarını görebilir ve hayretler içinde kalırsınız.

Uzatmayacağım. Size bir başkası yardım ediyor, destek veriyorsa herhalde bunları babasının hayrına yapmıyordur. Hele günümüzdeki küreselleşme savaşında böyle bir şey asla mümkün değildir. Yine anlamayanlar için Kur’andan bir ayet ile bitirelim. Maide suresi 51. ayet “  51- Ey müminler yahudileri ve hristiyanları dost edinmeyiniz. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse o onlardan olur. Hiç kuşkusuz Allah, zalimleri doğru yola iletmez.”

 

 

          

Tarih: 15.02.2012 Okunma: 804

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?