Halkın Vicdanı

İsmail Hakkı CENGİZ - 12.07.2008

            Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

           
 

       Bir konu üzerinde, uzun süre, yüksekten atıp tutarak kabadayı kabadayı yazıyorlar. Sonra bir yere gelip tıkanıyorlar. Tıknefes oluyorlar.

Yazdıklarında isabet yok, fikir yok, samimiyet yok.

İşin içinden nasıl sıyrılacaklar?

Halk dalkavukluğuyla!

Şimdiki halk dalkavukluğunun adı; halkın vicdanı…

“Toplumları halkın vicdanı değiştirirmiş. Ve halkın vicdanının bu davalarla ilgili vereceği karar, Türkiye’nin geleceğini belirleyecekmiş. Halkın vicdanı bir bankanın kuyruğundaymış, bir vapurun bankındaymış, ve nihayet artık gazete sayfalarındaymış. Halkın vicdanı görebilmek istermiş. Görünmez olan artık görünsün ister”miş.

Bunları, Taraf’ta, Gökhan Özgün yazıyor. Başka gazetelerde de buna paralel yazılara bolca rastlayabilirsiniz.

Bunları yazanların halkla uzaktan yakından alâkaları olsa, bir alışverişleri olsa içim hiç yanmayacak.

Vakıa, şu alıntıladığım hususlar bir gerçeğin ifadesi de olabilir.
 

Fakat bir bakalım, halkın vicdanı nice bir nesneymiş?

Şöyle…

Halkın inandığı dinin temel ilkelerinden biri, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” der. İşte, halkın vicdanı, milyonlarca komşusu açken, 1.000 (bin) dolarlık eşarp takabilen, defalarca Umreye gidebilen ve başını yastığa koydu mu, rahatça uyuyabilen bir vicdandır.

Yine dinimiz, “Temizlik imanın yarısıdır”; derken, halkın vicdanı, caddeleri kirletirken, sokaklara tükürürken hiiiç rahatsız olmayan bir vicdandır.

Halkın vicdanı; “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”, “Gelen ağam, giden paşam”, “Kaçanın anası ağlamazmış” atasözlerini icat eden bir vicdan…

*                 *                 *

Hele, biraz da şu yazarların, medyanın vicdanına bir bakalım…

Medyanın vicdanı…

Küba’da 18 yaşındaki kızların satıldığını görebilen ama kendi ülkesinde 12-13 yaşındaki çocukların satıldığını göremeyen bir vicdan…

Vietnam’daki sefaleti gören ama gözlerinin önündeki fecaati göremeyen bir vicdan…

Irak’taki, Filistin’deki, Karabağ’daki katliamları göremeyen bir vicdan…

Örgütün kasası denilen ama beş parasız olduğu ortaya çıkan, neden suçlandığını öğrenemeden 13 ay içeride tutulan ve ölen fakiri göremeyen bir vicdan…

*                 *                 *

Nihayet, şu nüfuz sahibi olanların da vicdanına bir göz atalım…

Başkanı olduğu belediye sınırlarında görev ihmalinden dolayı bir işyerindeki patlamada ölen 23 kişinin cenazeleri daha toprağa ulaşmadan, iki ünlünün nikâhını kıymaya koşan ve patlayan havai fişekler eşliğinde eğlenen bir büyükşehir vicdanı…

Vatandaş hastanelerde bazen rehin kalır, daha çok da aşağılanırken kendilerini “Gazi” statüsüne çıkaran, kendilerine sülale ve kuşaklar boyu sürüyle ayrıcalıklar sağlayan ve kaldırmaya söz verdikleri dokunulmazlıkların zırhını daha da kalınlaştıran bir Yüce Meclis vicdanı…

“Lafı, ağzınızda eğip bükmeyin. Şahitliği dosdoğru yapın.” kesin hükmüne rağmen, 50 sene üniforma giymiş, yıllarca en üst düzeyde devlet görevinde bulunmuş, ağzından çıkan her hecenin küre-i arz kadar ağırlığı olması gereken bir emekli Genel Kurmay Başkanının, “Anılarda geçtiği öne sürülerek gündeme getirilen bu olaylarla ilgili olarak, ne vardır ne yoktur derim. Başka bir ifadeyle ne teyit ederim ne tekzip ederim.” diyen vicdanı…

*                 *                 *

Halkın vicdanının bu kadar yüksek olduğu bir yerde benim de vicdanım olmayıversin.

İsmail Hakkı’nın vicdanının olmamasıyla, halkın yüksek vicdanında bir düşme ve azalma olmaz.

*                 *                 *

 

Üstatlardan
 

Vicdanın sesi o kadar nazlıdır ki, boğmak çok kolaydır. Ama bu ses aynı zamanda öyle berraktır ki, başka bir şeyle karıştırmak imkânsızdır.
                                                                  Madam de Stael

 

            Yeşilırmak Vadisinden


            Rivayet Edilir Ki
                                                           Arif Nihat Asya'ya

            Bir yurt varmış evvel zaman içinde,
            Köprü gibi Avrasya'da uzanmış...
            Yarı aydınları Batı'ya Hayran,
            Tarihine, dinine kin kusanmış...

            Sindirilmiş halkı, yahut dalkavuk,

            Fikirler inmezmiş öze, hep kabuk,
            Mikrofonu kapınca abuk sabuk
            Konuşanlar, kaptırınca susanmış...

            Toto, loto gözde birer lotarya,
            Çalış, didin, kazan artık angarya,
            Piyango, tombala millî kumar ya,
            Caddelerde moda kazı kazanmış.

            Unutmuşlar yetimleri, açları,
            Hamle yapmaya yetmemiş güçleri,
            Bataklıkta uyurgezer gençleri,
            İçler acısı halleri dumanmış.

            Azgın bir canavarmış bürokrasi,
            Ağızlarda sakızmış demokrasi,
            Torpilsiz çalışmayan idaresi
            Başlı başına bir büyük buhranmış.

            Ateş çemberine dönmüş bölgesi,
            ''Köşe olmak” vatandaşın ilkesi,
            Pek endermiş bu ülkenin bilgesi,
            Öz kültürüne darbe yamanmış.

            Selâm almazlarmış rüşvet değil diye,
            Orda, rüşvetin adı zaten hediye,
            Sermayeyi tonton yüklemiş kediye,
            Devlet malı deniz, bankalar talanmış.

            Tükürürlermiş onlar sokaklara,
            ''Oku'' emri girmezmiş kulaklara,
            Ama şükürler olsun ki Allah'a,
            Yüzde doksan dokuzu Müslüman’mış.

            2492(iki bin dört yüz doksan iki) Aşık Nazmî

 

 

Önceki yazılar

Tarih: 12.07.2008 Okunma: 674

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Osman Yıldız

06.06.2008 - 10:19

Çok güzel İsmail bey Birde objektifliğinizi verebilseydiniz Saygılarımla

özgür deniz

06.06.2008 - 18:07

evet sefil bir karar..demokrasi mi bukalemun bir kavram..özgürlüğün en amansız düşmanı..demokrasi,, dinin vatanın sosyal adaletin pazarlandığı soysuz bir mevhum..burjuvazinin iktidarını perçinleyen mürailik kokan bir belirsiz söylem..EĞER gerçek bir demokrasi varsa ve olacaksa bu,devlet ve halk bütünleşmesini sağlayan, akrediteli sınıf gibi pespaye bir mülahazayı yok eden demokrasi olmalıdır.BİLAKİS bugün insanlık sanki ötelerde bir yerlerde gerçek demokrasi varmış gibi boş umutların kurbanı edilmemeli ve insafsızca aldatılmamalıdır.YEGANE KURTULUŞ emin ve soylu şahsiyetlerin öncülüğünde gerçekleştirilecek temiz,saf,berrak,özgürlük ve adalet dağıtan bir HAKİKAT,İNSANLIK,HAYSİYET,SEVGİ,ADALET,İDRAK VE KİTAP DEVRİMİNİN özündedir...SAYGI MUHABBET...

Osman Yıldız

06.06.2008 - 10:19

Çok güzel İsmail bey Birde objektifliğinizi verebilseydiniz Saygılarımla

özgür deniz

06.06.2008 - 18:07

evet sefil bir karar..demokrasi mi bukalemun bir kavram..özgürlüğün en amansız düşmanı..demokrasi,, dinin vatanın sosyal adaletin pazarlandığı soysuz bir mevhum..burjuvazinin iktidarını perçinleyen mürailik kokan bir belirsiz söylem..EĞER gerçek bir demokrasi varsa ve olacaksa bu,devlet ve halk bütünleşmesini sağlayan, akrediteli sınıf gibi pespaye bir mülahazayı yok eden demokrasi olmalıdır.BİLAKİS bugün insanlık sanki ötelerde bir yerlerde gerçek demokrasi varmış gibi boş umutların kurbanı edilmemeli ve insafsızca aldatılmamalıdır.YEGANE KURTULUŞ emin ve soylu şahsiyetlerin öncülüğünde gerçekleştirilecek temiz,saf,berrak,özgürlük ve adalet dağıtan bir HAKİKAT,İNSANLIK,HAYSİYET,SEVGİ,ADALET,İDRAK VE KİTAP DEVRİMİNİN özündedir...SAYGI MUHABBET...