TEKRAR
Hayatta, bilgide, mücadelede bir yerde tekrardır. Zira tekrar olmaması
için, farklı bir hayatın, farklı bilgilerin, farklı mücadele yollarının yoktan
var edilmesi icap eder. Bu yüzden tekrar, hayatın mutlak gerçeğidir. Eğer
yoktan yeni bir yaratılış yoksa, ki yoktur, her şey bir tekrardan ibaret olmaya
mahkumdur. Sadece yüzeysel değişiklikler olabilir ancak. Bunu daha açık olarak
şöyle söyleyelim; asırlar öncesinden bir Spinoza’nın, bir Schopenhauer’un ya da bir İbn-i Haldun’un söyledikleriyle bugün söylenilenler
arasında sadece elbise değişikliği vardır. Hayatta, mücadelede aynıdır. Belki
görüngüler farklıdır, yöntemler farklıdır. Bu yüzden insanlar bir şeyi yoktan
var edemezler ki, tekrardan arî olsunlar. Elbise değişikliği de, bakış
açılarının neticesidir. Binaenaleyh, tekrara takıntı yapmak yersizdir, abestir.
Bu ancak cehalete dalalettir. Çünkü tekrar, hayattır; hayatta, tekrardır.
Kitabımızı bile okuruz, ikmal ederiz ve döner yine okuruz. Ama her tekrarda bir
kazanım mutlaka vardır. Böylece insanlar, ilmi, yine başlangıcında ki durumuna
indirgemeye çalışırlar. Git gide fazlalıklar atılır ve elzem olanlar kalır.
İlim noktaydı, çoğaltmışlardı ve yine nokta durumuna gelecektir. Bunu görmek,
algılamak, anlamak icap eder. Ki, tekrar olmasa idi şayet, insanların sapıtması
çok kolay olurdu. Çünkü sürekli farklı bilgilerin, hayatların, mücadelelerin
peşinde koşacağız derken, kaybolup giderlerdi.
HUZUR
İnsanların, bile isteye çıkmaz yola girip, sonra dönüp dolaşıp çıkar
yola girmeleri ne garip! Bu gerçekten cehaletin ve sabırsızlığın sonucudur. Bu
durum, şu olaya benzer; şimdi geçmiş zamana dair bir hikâyecik vardır, şöyle
ki; deniz kenarında, ahşap evinde, ailesiyle birlikte mutlu bir hayat yaşayan
bir balıkçı vardır. Bir gün yanına bir yabancı gelir ve balıkçıyla konuşur, ona
telkinlerde bulunur; işte sandalıyla daha büyük işler yapmayı, daha zengin
olmayı vs. söyler, nihayet deniz kenarında mutlu bir hayat yaşayabileceğinden
dem vurur. Balıkçı çok güzel söyler; ben zaten söylediğin ve onca şeyden sonra ulaşacağım
hayata şimdiden sahibim, niçin onca zahmete katlanayım ki der. Bu hikâyecik,
haddizatında çok şey anlatmaktadır. Mesela; insanlar, İslam’ı bırakıp
ideolojilerin peşlerinden koşturup durmakta ve güzel ömürlerini faydasız şeyler
yolunda heba etmektedirler. Oysa en nihayetinde varacakları yer; İslam
durağıdır. Yine, dünya, insanları olmadık hayaller peşinde oyalar durur, huzurunu kaçırır ama insan, sonunda yine
maceraya atıldığı noktaya gelecektir. Öyleyse insan, olması gerektiği yerde
olmalıdır ve sabırsızlık yapıp yerini terk etmemelidir. Yerinde durarak,
sabrederek, en güzel şekilde yaşamalıdır.